Teknolojinin iş yaşamına entegrasyonuyla birlikte işverenler, çalışanlarını sosyal medyadan araştırıp değerlendirirken, cep telefonları sayesinde ulaşılabilirlik arttı ve çalışma saati kavramı neredeyse günün tamamına yayıldı. Bu noktada İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından bu yıl dördüncü kez düzenlenen ‘İş Hukukunda Yeni Yaklaşımlar Sempozyumu’ bu değişimi gözler önüne serdi. Sempozyumda bir araya gelen iş ve sosyal güvenlik alanı uzmanı akademisyenler, işverenin işçi bulma ve sonrası süreçlerdeki sosyal medya takibini, işçinin ulaşılamama hakkını ve yeni teknolojilerle değişen işçi tanımını ele aldı.
Etkinliğin açılış konuşmasını İstanbul Bilgi Üniversitesi Vekil Rektörü Prof. Dr. Kübra Doğan Yenisey yaptı.
Sempozyumda söz alan İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Gizem Sarıbay Öztürk, iş başvurusu yapan adayların artık sosyal medya hesapları üzerinden araştırıldıklarına dikkat çekti. Sosyal medya hesaplarının işe alındıktan sonra da takip edildiğinin altını çizen Dr. Öztürk paylaşımların istenerek yapıldığını ve buna elektronik teşhircilik de denildiğini belirtti. Öztürk, “Amerika’da yapılan araştırmalara göre çalışanlar LinkedIn hesaplarında daha ihtiyatlı davranıyorlar. Türkiye’de de durum farklı değil. Tüm bu bireysel davranışlar işverenler tarafından takip ediliyor” dedi.
Farklı ülkelerde sosyal medya paylaşımları nedeniyle işine son verilen kişilerin davalarından örnekleri katılımcılarla paylaşan Öztürk aynı şekilde iş için değerlendirme sürecindeyken, atılan bir tweet yüzünden geri çekilen iş tekliflerinin de mevcut olduğunu söyledi. Dr. Öztürk, “Çalışanlar kendilerini zor durumda bırakacak paylaşımlardan kaçınmalı ama ifade özgürlüklerini de gözetmeli. İşveren kontrolü ise özel hayatın ihlaline girmemeli. Ne yazık ki karşılaştırmalı hukuka baktığımız zaman kişisel verilerin korunması kanununda işçiye yönelik özel hükümler, iş kanununda da ifade özgürlüğüne yönelik maddeler yok. Konu kaygan bir zeminde” şeklinde konuştu.
“TEKNOLOJİ KİŞİLİK HAKLARINI SINIYOR”
Her şeyin çok hızlı geliştiği iş yaşamında çalışanlarda aranan en büyük özelliklerden biri ulaşılabilirlik. Esnek çalışma saatleri yüzünden iş ve özel hayat dengesini kurmada zorlanan çalışanlar, akıllı telefonlar aracılığıyla 7 gün 24 saat ulaşılabilir hale geldi. Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Sevil Doğan, mevcut durumun özel yaşama müdahale noktasına vardığını belirtti.
“Türkiye’de çalışanların yüzde 33’ü haftalık 48 saat ve üstünde çalışıyor. Bu konuda OECD ülkeleri arasında son sıradayız” diyen Dr. Öğr. Üyesi Doğan, “Buna bir de izinlerde, tatillerde ve iş aralarında ulaşılma da eklenince iş ve dinlenme arasındaki sınır bulanıklaşıyor” ifadelerini kullandı.
İşçinin ulaşılamama hakkına ilişkin ülkelerdeki yasal düzenlemeleri ele alan Doğan, “İlk kez Fransa’da işçinin ulaşılamama hakkı pozitif biçimde düzenlenmiştir. İtalya’da da benzer bir durum söz konusudur. Almanya’da ise yasal bir düzenleme olmamasına rağmen şirket politikalarıyla bir koruma mekanizması geliştirilmiş durumda. Volkswagen, IBM gibi global ölçekteki bazı markalar iş saatleri dışında serverlarını kapatarak önlem alıyorlar. Türk hukuku bakımından baktığımızda da işçinin dinlenme süreleri içinde ulaşılamama hakkının olduğunu söylemek mümkün ancak işlerliği maalesef tartışılır durumda. Çalışma sürelerine ilişkin düzenlemelerde reformlara ihtiyaç var” açıklamasında bulundu.
ÇALIŞMA DÜZENİ DEĞİŞİYOR
Sempozyumda söz alan isimlerden Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi İlke Gürsel, şirketlerde yaşanan fesihlerin geçerli olabilmesi için hukuksal bir karşılığı olması gerektiğini belirterek, “İşletmelerin karar alma özgürlüğünü de göz önüne alacak şekilde denetimler yapılmalı” dedi.
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Sedef Koç Tangün ise gelecekte robotların da devreye girmesiyle daha da farklı bir çalışma ağının oluşacağına dikkat çekerek şunları kaydetti:
“İngiltere’de yapılan araştırmaya göre düzenli olarak evden çalışanların sayısı 2005’de 1 milyon 280 bin kişiyken 2015’te 1 milyon 521 bin kişiye çıktı. Geleneksel modelden farklı bir iş görme edimi oluşuyor. Elbette bütün koşullarda iş ve sosyal güvenlik hukuku var olmaya devam edecek.”
dha