Hükümetin, açılım sürecinin bittiğini ilan etmeye gönlü elvermiyor. Zira bunun itirafı ikinci kez başarısızlığını itiraf etmek olacaktır. Hükümet nerede yanlış yaptı ve nerede yanıldı? Hükümetin süreçle alakalı olarak iki temel yanlışı var. Bunlardan birisi çözüm sürecinde PKK’yı muhatap almasıdır. Çözüm sürecinin adresi yanlış olmuştur. Bu nedenle çözüm adrese ulaşamamıştır. Bu, örgütün beklentisini artırdı ve zamanla hükümeti sürecin rehinesi haline getirdi. Şer herkesin düşmanı hayır ise herkesin dostudur fehvasınca, PKK hem Türk hem Kürt halkının düşmanıdır. Matlup olan Kürtleri de bu örgütün pençesinden kurtarmaktır. Bunu müspet hareketi ve müspet harekete gönül verenleri öne çıkararak yapabilirdi. Bu şu anlama geliyor: İyiliği ve iyileri öne çıkarmak. İyilik ancak iyilerle somutlaşabilir. İlmin kabzı ulemanın kabzıyla olması gibi iyiliğin kabzı ve ölümü de iyilerin ölümüyledir. PKK ve yandaşları müspet hareket tanımıyorlar. Kardeşlik algıları cahiliyet algısıdır. Hakta ve batılda ırkdaşına arka çıkma şeklindedir. Halbuki İslam bunu terbiye etmiş ve sadece müspette yardımı onaylamıştır. Menfi de ise engellemeyi kardeşlik hukukundan saymıştır. Maalesef gunümüzde iyi Kürtler PKK’yı karşı çıkacaklarına pasif bir şekilde onu onaylar vaziyetteler. PKK’nın dayandığı ideoloji şuubiye ideolojisidir. Bu ise İslam’ı Kürtlerin tealisinin önünde bir engel olarak görmeyi gerektiriyor. İkincisi, Ahmet Türk’ün vurguladığı Türk-Kürt kardeşliğini yıkıyor, gölgeliyor. Birisi birkaç yıl önce şunu söylemişti. Bizler Türk-Kürt kardeşliğine inanan son nesil olabiliriz. Bu, Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye’de ifadesiyle müminler arasındaki manevi rabıtaları kaybetme anlamına gelir.
Bizi bu noktaya kim getirdi? Elbette dini değerlere yabancılaşmak. Türk tarafında bunu temin eden Kemalizm ideolojisi Kürt tarafında ise PKK olmuştur. PKK’nın benimsemiş olduğu şuubilik akımı dikotomi yani tezat üretmektedir. Bu tezatlardan birisi Kürt Türk tezadı ikincisi de İslam ve İslam dışılık tezadıdır. Kürtler kendi damarlarını İslam öncesinde veya İslam dışında arıyorlar. Mısırlı İslam karşıtlarının temellerini Firavun medeniyetinde ve bazı Türklerin de atalarını Cengiz Han da aramaları gibi.
PKK ve yandaşlarının gözlerini perdeleyen ve kötü enerji salgılamalarına neden olan ikinci husus ise komunist ideolojinin üzerlerinde bıraktığı tortulardır.
*
Şuubuiye etkisi ve komunizm tortuları PKK ve PYD gibi grupların kimyasını bozmuştur. Bu kimya bozukluğu da sürekli olarak kötü enerji üretmekte ve çatışma ve kargaşaya neden olmaktadır. Marksist ve İslam’dan uzak olmalarının çok emaresinden birisi militanları arasında kadınların oranının yüksek oluşudur. Bu da sekülerliğin ve din dışılığın ulaştığı seviyeyi gösteriyor. Dindar Kürtlerden bazıları da bunu kanıksamış halde görünüyor. Bu elbette erkek militanların İslami oldukları anlamına gelmiyor. Hükümetin yanlışlığı geçmişte tartışıldığı gibi iyiliği ve iyileri öne çıkarmaktaki gevşekliğidir. İyiler öne çıkmadan iyiliği öne çıkarmak mümkün değil. Bu nedenle kimyası bozulmuş Kürtlere karşı salih Kürtlere destek vermek ve onları organize etmek gerekirdi. Bu zora talip olmaktı ama aynı zamanda doğru istikamete de dalmaktı. Aksine, PKK muhatap alınarak kötüler öne çıkarıldı ve söz sahibi kılındı. Sonunda bu yolla DTP ve İmralı’nın ve estirdikleri kötü enerjinin Türkiye’nin iradesini esir almasına izin verildi. Araplar 'et tab’u yeğlibu’t tetabbu' derler. Fıtrat, suni ve edinilmiş fıtratı alt eder. Zor zamanda PKK ve yandaşları fıtratlarını yeniden ortayla sermişlerdir. BTP'li vekillerin halkı kışkırtmaları buna tanıktır. Türk ve Müslüman olan her şeye düşmanlık besliyorlar. Bu onların taşıdıkları ideoljik virüsle alakalıdır. Kürtler namına onlara tahabbub göstermek onların iştahlarını ve yıkıcılıklarını artırıyor. IŞİD üzerinden kendi terörlerini aklamaya ve herkesi hedef almaya başlıyorlar. Bu taşkınlık hali nifak hallerinin de bir göstergesidir. Peygamberimiz (asm) münafıklık alametlerinden birisi olarak, düşmanlıkta sınır tanımamayı göstermektedir. Münafık husumet beslediğinde fucur eder yani çirkeflik yapmaktan çekinmez.
*
PKK yandaşları Türkiye çapında fucur ve çirkeflik işlemiyorlar mı? Bizi bu noktaya taşıyan kolaycılık olmuştur. Bu eylemleri yapanlar Müslüman ve müspet Kürtler değil liberallerin veya Cengiz Çandar, Hasan Cemal’in Kürtleridir. Marksizmden liberalizm dalgasına binenlerin Kürtleridir. Lakin maalesef Risale-i Nur şakirdi olan Kürtler ya sessiz kaldılar ya da o bölgedeki hakim cereyana fazla karşı çıkamadılar. Kürt meselesiyle Kürtçülük birbirine karıştırıldığında seslerini fazla çıkartamadılar. Herkes suçu başkasına attı. Sadece kolaycılık yapan hükümet olmadı aynı zamanda kimi dindar geçinen çevreler de görevlerini savsakladılar. Yoksa kötülük bu kadar büyüyemez ve aktifleşemezdi. Bir arkadaş Salih Müslim’in ağabeyinin Şam’da Şeriat fakültesinde hoca olduğunu ifade ediyordu. Bu neyi değiştirir? Bedir savaşında Ebu Ubeyde Bin Cerrah, iman küfür ayrımında babasıyla karşı saflara düşmüşler ve sonuç itibarıyla Bedir’de babasının ısrarla oğlunun karşısına çıkması sonucu Ebu Ubeyde babasını öldürmek zorunda kalmıştır. İman-ı tahkiki peşinde insanlar bu ayrımı gözetemiyorlarsa İslam ile Risale-i Nur ile aralarında bir perde var demektir. Kürtçüler maalesef Risale-i Nur’u da kendilerine ve cereyanlarına alet etmek istiyorlar. Maalesef az da olsa Türkler arasında Kemalizm ile Risale-i Nurlar arasında köprü kurmak isteyenler olduğu gibi Kürtler arasında da Şuubiye damarı ile Risale-i Nur arasında temas köprüsü kurmak isteyenler de bulunuyor. Kendi hastalıklarını Risale-i Nur'a bulaştırmak isteyenler var. Tarihe bir tanıklık olarak bunu açık bir surette görüyor ve mülahaza ediyorum. Bu konuda şimdiye kadar fazla agah olunamadı. 'Su-i misal misal olmaz' kuralını aşarak sürekli olarak yanlışlarını Türkiye’nin yanlışları ile aklamaya çalıştılar. Bugün PKK’nin vandalizmini IŞİD üzerinden aklamaya çalışması gibi. Bu duyarsızlık ve samimiyetsizlik olayın çemberini ve dairesini daha da genişletiyor. İğneyi kendimize hiç batırdık mı? Çuvaldızı PKK veya Kemalizme batıralım ama bizler gevşeklikten başka ne yaptık? PKK eleştirildiğinde sürekli olarak kötü örnekler üzerinden gidildi ve kötülerin yarışmasına izin verildi. Onlar oyuncu biz seyirci kaldık. PKK bazı dindar Kürtler tarafından anlayışla karşılandı ve hala karşılanıyor. Tatlı İslam kaynaklarıyla birlikte kafası başka kaynaklarca işgal edilenler ağız tatlarını kaybetmişlerdir. Hep birlikte azgınlığın prim yapmasına izin verdik. PKK’yı veya vandalizm anlayışını kendi ellerimizle büyüttük. Kötülük ruhu ve enerjisi her şeyi kuşatır hale geldi. Biz ise temennilerle kötülüğün ve cehennemin taşlarını döşedik.
Hükümetin ikinci büyük yanlışı yine kolaycılık üzerinden Suriye meselesini başkalarının sahasına terk etmiş olmasıdır. PYD terk edildiklerini ileri sürüyor. Suriye halkı 4 yıldır terk edilmedi mi? Tam bir bencillikle Salih Müslim ve arkadaşları Suriye halkına karşı Esat’ın yanında yer almadı mı? Türkiye mültecilerle baş başa bırakılmadı mı? Özgürlük edebiyatı yapan ABD’nin sadece 36 Suriyeli mülteciyi kabul ettiğini biliyor musunuz? Mesele kilitlenmeden ilk yıllarda bu işin üstesinden daha az bedelle gelinebilirdi. Maalesef hükümet temenni ile zafer kazanılabileceğini düşünmüştür. Sorunları yerinde halletmek yerine sorunların Türkiye’yi kuşatmasına izin verilmiştir. Esat krizini sonunda bize ihraç etmeyi başardı. Desteklediği PYD üzerinden. Burada faturayı sadece komploculara kesmek, yüklemek insafsızlık olur. İşi basitleştirmek olur. Kolaycılık meselenin başka bir boyutudur. Gelinen noktada şer karşısında hayır cephesinin ihmalinin payı büyük. Herkesin bu çorbada tuzu biberi var. Görevimizi ihmalle şerre malzeme taşıdık. Bakışımız da son derece bulanıktı. Bulanık olmak zorunda zira sabitelerle, temellerle ilişkimiz pürüzlü. Özde değil sözde bir düzeyde. Doğrular kolaycılık adına hep kös dinlendi. Yangın bacayı sardı ve yumurta kapıya dayandı…