بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Isıkgöl (Isınıkgöl) Kırgızistan'ın güneydoğusunda bulunan suyu sıcak bir göl.
Dün Moğolistan sınırında bulunan Narın şehrinde yaşayan Ali kardeşe, kardeşiyle istediği hediyeleri gönderdim.
Bu hediyeler; Arapça, İngilizce, Rusça küçük Risale-i Nurlar.
Talep ettiği diğer hediyeler, okuttuğu küçük çocuklar için alkolsüz esanslar, hurma, lokum vb.
Ali kardeş Antalya otellerinde danışma vazifesi yapan, bu yaz gelemeyen bir kardeş.
Kendi camilerinde çocuklara başta Kur'an ve her çeşit dini bilgileri öğretip talim ve terbiyesine çalışıyor.
Daha yenice annesiyle davet görevinden döndü.
Pakistan merkezli Tebliğ/Davet Cemaati fertleri; belli günler içinde dünyanın 4 yanına İslam'ı tebliğe çıkıyor.
Gittikleri yerde en mütevazi ve samimi şekilde İslam ve imanı, lisan-ı hal ile anlatıp temsil ediyorlar.
Bu kış vakti kadın ve erkek bir gurupla ücra bir dağ köyünde 3 gün kaldılar.
Kadınlar evlerde, erkekler camide bu hizmeti görüyor.
Ali hem Pakistan'dan gelen "alimlere", hem de yöredeki müderris, hoca ve talebelere Sözler'i okuyup hediye ediyor ve hizmetlerini Nurlar ışığında yapmaya gayret ediyor.
Arapça risaleler bu alim ve müderrislere gönderildi.
***
Dün kardeşleriyle açık alanda buluşup sohbet ettik.
Şu anda işsizlermiş.
Kırgızistan'dan sorduğumda verdiği cevaplar yüreğimi burktu, içimi kanattı.
Bir çok Kırgız gencinin de belirttiği şey şu;
Kırgızistan tüm Türkistan gibi huzursuz ve istikrarsız.
İki yanları Çin ve Rusya tarafından kat kat kuşatmaya alınmış.
Yönetim başta olarak; her türlü etkili, yetkili iş ve işlemler Rus ve Çinlilerin kontrolünde.
Cumhurbaşkanı başta tüm yöneticiler Rus çarkından geçmiş ve yolsuzluğa bulaşan sorumsuz adamlar.
Rus propaganda makinası kötü yönetimin faturasını bu matruşkalara yıkıp, eski Sovyet/Rus özlemini pompalıyor.
1989 öncesini yaşayan orta yaşlılar, bu karın tokluğu kölelik dönemini gençlere sahte cennet gibi sunuyor.
Gençler ise idealleri ile gerçekler arasında bocalıyor.
Son yıllarda Türkiye güzel bir iş ve aş kapısı olmuşken şimdi bu kapı da daraldı.
Ayrıca ve özellikle ülkemizde gördükleri; yaygın haksızlık, tacizler, kandırılma, parasını alamama durumları onları şaşkına çevirip hayal kırıklığına uğratıyor.
Bu utanç verici durumları düzeltmek vatan, millet, din borcu olarak omuzlarımızda.
Türkiye ve halkımız maddi manevi yardım etmezse bu ülkeler tekrar Rus boyunduruğuna girebilir, gelen haberler bu yönde maalesef.
Ayrıca Kırgızistan yönetimi Çin'den aldığı ve yolsuzluklara harcanan kredileri ödeyemediğinden; Çin devleti toprak vererek ödemesini istiyormuş.
Bu topraklar ülkenin madeni en bol arazileriymiş.
Şimdi Destan'ın sorduğu soru ve cevaplara geçiyoruz.
Destan: "Zenginlerin tevazuu ve fakirlerin de tokgözlülüğü beğenilen hasletlerdendir." (İmâm-ı Rabbânî (k.s)
-Zengin mütevazi, merhametli olmalı. Fakir de kanaatkar ve razı olmalı. Zenginin fakire karşı izzetli tavrı kibir ve gurur olarak görülür.
Fakir zengini kıskanmamalı bereket ve kazancı Allah'tan istemeli.
Üstadımın üstadı İmam Rabbani elbet doğru söylemiş.
"Zekat niyeti ile bir kuruş vermek, dağlar kadar altını sadaka olarak vermekten kat kat daha sevaptır." (İmam-ı Rabbani (k.s)
- Zekat 24 ayar altın değerindedir. Niteliği yüksektir. Bu yükseklik farz oluşundan gelir. Sadaka ise sünnet ve müstehaptır.
Aradaki fark burdan gelir.
"Ben kulumun bana olan zannı üzereyim." (Kudsî Hadis)
-Ben kulumun zannı (sandığı gibiyim) üzereyim. Amenna ve saddakna.
Devamında, kulum beni nasıl bilirse öyle muamele ederim: O bana yüreyerek gelirse, beni ona koşarak gelirim, o bana koşarak gelirse ben ona uçarak gelirim buyurdu.
O bir hükümdar, cumhurbaşkanı değil. Dünya kralı da değil. O emri künfeyekün'e sahip bir Allah.
Her şey ol deyince olur. Öl deyince ölür. Diril deyince de dirilir.
Sonsuz ve sınırsız bir Rabbi hayal edip zannetmenin de, kayıt ve sınırı olamaz.
"İnsanoğlu şu üç şeyle sürekli taat yaparsa, sorgusuz sualsiz cennete gidebilir: Nefis, kalp ve dil." (Ebü’l-Hasan Harakânî (k.s)
-Sade bunlar değil. Bütün aza ve organlarımızla Allah'a taat-ibadet edeceğiz.
En başta akıl, kalp, ruh, nefis, sır, vücut, dil, göz, ayak vb.
Her maddi manevi latife duygu ve kabiliyetimizin bir ibadet ve zikri vardır. Ancak bu kulluğu yaparsa mutmain olur, rahata erer.
Mesela, göz helal ve güzele bakmalı, kulak güzel ve tayyip sesler dinlemeli. Ayak doğru yolda ve doğru şekilde yürümeli vb.
"Hanımınızdan herhangi bir fenalık görürseniz ondan nefret etmeyiniz. O zaman ona daha başka, daha güzel, daha iyi sözler söyleyiniz." (Hadis-i Şerif)
-İnsan beşer şaşar. Kusur ve eksikten uzak olamaz. Özellikle kadın, duygulu ve kırılgan olduğundan çok hata yapar çabuk kırılır.
Hatalı durumlarda güzelce uyarmalı ve ikaz etmeli. Başka güzel huy ve davranışları teşvik edilmeli. İkaz ve uyarılar fayda vermiyorsa yeniden konuşup anlatılmalı.
Ama hatalar, fenalıklar dini ve ahlaki ise ciddiye almalıyız.
Şahsımıza ait ise güzelce anlatıp uyarmalıyız.
Hadis, dini fenalığını uyarmadan, sade, güzel sözü artırmayı, fenalığa karşı sessiz kalmayı istemiyor.
Fenalığa fenalıkla karşılık vermeyi doğru bulmuyor. İğneyi kendimize batırmalıyız!