Türkiye “İslâm Âlemi”nin bir parçasıdır, doğru, ama aynı zamanda Türkiye, özgür dünyanın da bir parçasıdır...
Konumu bu yüzden caziptir, yine bu yüzden İslâm Âlemi’ne örnek ve önder olacak kapasiteye gelmek üzeredir.
En güzeli ise, mevcut hükümetin, Türkiye’nin “önderlik” misyonunu fark etmiş olmasıdır...
Bu yüzden, ne zaman İslam Dünyası’nın bir problemi olsa, önce Türkiye koşuyor...
Bu konuda risk alıyor...
Elini taşın altına koyuyor...
Çünkü kazanmak risk almakla kaimdir!
Başbakan Erdoğan, başı sıkışan her Müslüman ülkeye “Arkanızdayım” mesajını artık açık açık veriyor...
Arkasında da duruyor (Filistin örneği)...
Anlayacağınız artık ne “Amerika’nın hık deyicisi”yiz, ne de “Batı’nın yancısı”...
Ülke menfaatleri neyi gerektiriyorsa, onu yapıyoruz (IMF’ye reddiye çekmek gibi).
Bizi istikbale işte bu duruşumuz taşıyacak! Sâhibiyet duygusuyla eski etki alanımıza ve medeniyet ufkumuza yeniden açılacağız.
İşte o zaman, İsrail askerleri Filistinli kardeşlerimizi sahipsiz bulup katledemeyecek, ne Amerikan oyunları girebilecek içimize, ne Batı emelleri, ne de Moskof cinliği...
Geçmişte bizi biz yapan değerlere yeniden sarılıp adeta yeniden dirileceğiz!
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesi içinde, kardeşinin başına gelen musibetleri sadece kardeşinin hatalarıyla izah edip onu hırpalayanlara iltihak edenler bilmelidirler ki, bir gün sıra kendilerine de gelecek.
Yeniden dirilişin yolu ise her birimizin, üzerimize düşeni yapmamızdan geçiyor. İnancımızı yaşamamızdan...
Evet, İslam dünyası sahipsiz: Çünkü biz (bin yılın bayraktarları) bir birimize sahip değiliz. Bir birimizde varlık arayacağımıza yekdiğerimizin batmasında, yok olmasında varlık arıyoruz. Ayrıca kimi bulaşıcı (“sarî” diyor, Bediüzzaman) hastalıklara da müptelâyız!
Hastalıklarımızı, Bediüzzaman şöyle sıralıyor:
1. “Nemelâzım”cılık (Dirilişi engelleyen en önemli faktör, istibdadın yadigârı)...
2. Kıskançlık (Müspeti aramayı ve müspette yarışmayı önleyen hastalığımız)...
3. Tembellik... (“Elimden bir şey gelmez” mazeretiyle kılıflanmış)...
4. Tüm imkânını yalnız kendi nefsine hasretme (Dünyevîleşme: Altta kalanın canı çıksın umursamazlığı... Bencillik)...
5. Samimiyetsizlik (Hadi ikiyüzlülük demeyelim, ama sokakta Müslüman, evde başka bir şey)...
Sonuç: Şevksizlik!
İslâm Dünyası olarak bir birimizi karalamazsak, bizi topyekün karalamak isteyenlere karşı ortak stratejiler geliştirebiliriz...
Bir birimize tuzak kurmazsak, inancımıza kurulan tuzakları boşa çıkarabiliriz.
Bir birimizi çelmelemezsek, ruhumuzu çelmelemeye gelenleri püskürtebiliriz.
Bir birimizle uğraşmazsak, kıblemizle uğraşanların etkisini kırabiliriz.
Ha gayret! Sahipsizliği yenmeye az kaldı.
Yeniakit