İslam coğrafyası, son yıllarda bir yandan vuku bulan savaşlar, etnik ve mezhep kökenli çatışmalar ve mütemadiyen süren gerilimlerle mücadele ederken diğer yandan ekonomik alanda yaşanan kırılmaların neticesinde büyük bir travma yaşıyor. Bu travmanın şüphesiz ilk mağdurları ise gençler.
Dünya genelinde yaşayan müslüman nüfusun üçte birini gençler oluşturuyor. Bu, yaklaşık 500 milyon Müslüman genç demek. Gelişmiş Avrupa'nın yaşlanan nüfusuna karşın az gelişmiş / gelişmekte olan İslam coğrafyasının genç nüfusu paha biçilemez bir potansiyel. Ancak gençlerin sosyal benlik kazanamamaları onları şiddet tuzağına düşürüyor. Bölgenin geleceğinin sağlam, yenilikçi, modern ve üretken biçimde tesisi için gençlerin bu tuzaktan kurtulması gerekiyor.
İSTATİSTİKLER ARASINDA UÇURUM VAR
Müslüman gençler, ülkelerinin kronik sorunlarının mağduru. Bunların ilki eğitimdeki yetersizlik. SESRIC'in 2014 yılı raporuna göre Müslüman gençlerin okuryazarlığı %82, bu oran ise %88,6 olan dünya ortamalasının altında. Üstelik %23'le en düşük orana sahip Nijer ve %99,95 ile en yüksek orana sahip olan Özbekistan arasında uçurum var. İslam ülkelerinin kendi arasında böyle bir uçurum varken dünyanın geri kalanıyla arayı kapatması zor görünüyor.
Okul eğitimine katılımda ise durum daha vahim. 2000-2013 yılları arasında İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ülkelerindeki ortalamaya göre her 5 çocuktan 1'i ilk okul hayatından mahrum. Yüksek öğrenimde ise bilimsel makale üretiminde yükün %77'sini Türkiye, Pakistan, Mısır, Suudi Arabistan, Malezya ve İran omuzluyor. Gelişmemiş 17 ülkede, yılda üretilen bilimsel çalışma sayısı 100'ü bulmuyor. Bölge genelinde 1 milyon kişiye yalnızca 615 araştırmacı düşüyor; bu sayı Avrupa'da 5024, dünya genelinde 1604. Ar-Ge'ye yapılan yatırımlar, yani bilim ve gelişmeye ayrılan bütçe ise %1 ile dünya ortalamasının yarısı. Bu tablo hem İslam dünyasının hem de gençliğinin içler acısı halini ortaya koyuyor.
Başka bir kronik sorun işsizlik. Eğitim alan şanslı gençler için rayına oturmamış eğitim-iş hayatı geçişleri önemli bir handikap. Mesleki eğitim ve staj imkanlarının yetersizliği istihdam süreçlerini güçleştiriyor. Şu halde İİT genelinde genç işsizlik oranı %15,6 ile %13,1 olan dünya ortalamasının epeyce üzerinde. Gençlerin iş gücüne katılım oranı da yine pek parlak değil. Hem eğitim hem de işsizlikteki cinsiyet eşitsizliği çözülmesi gereken bir başka sorun.
Hal böyleyken İslam coğrafyasında 75 milyon pasif, yani ne eğitim gören ne de iş sahibi olan patlamaya hazır bomba bulunuyor. Müspet süreçlerde karşımıza potansiyel olarak çıkan genç nüfus, toplumsal varlık gösteremediğinde tehlike haline geliyor.
Siyasi istikrarsızlık ve ekonomik bunalımların hakim olduğu, iç çatışmaların cereyan ettiği kaotik ülkelerde istihdam olanakları ya kısıtlı ya da yok. Bu ülkelerde ekonomik özgürlükten yoksun, toplumda kendini kanıtlayamayan gençleri büyük tuzaklar bekliyor. Sosyo-kültürel, entelektüel beslenmenin “açlık sınırında” olduğu bölgede şiddet unsurları içeren yanlış İslam algısı da aşılanınca gençler toplumda yabancılaşıyor, radikal gruplara katılıp “şarjör boşaltarak deşarj oluyor”. Kaotik ortam, İslam'ı bir şiddet markası olarak kullanan radikallere etnik ve mezhepsel farklılıklar nedeniyle nefret aşılama fırsatı veriyor. Malumunuz, İslam coğrafyasında uzun yıllarda kardeş kardeşi vuruyor. Örneğin son bir kaç yıldır komşumuz Suriye'de silahlar susmuyor. Empoze edilen ideolojiye, etnik kimliğine, mezhep tercihine, siyasi görüşüne göre pasif gençler DAEŞ'e, ÖSO'ya, PYD ve diğer şiddet gruplarına katılarak kalem yerine silah tutuyorlar.
“MÜSLÜMAN KLÜBÜ” OLAMAMAK
SESRIC'in İş Gücü Piyasası ve İşsizlik raporuna göre önümüzdeki her beş yıl en az 9,2 milyon yeni istihdam olanağı yaratılması gerekiyor. Peki bölge savaş cephelerine ayrılmışkan bu nasıl olacak? İş işten geçmeden “vahdet bilincini” İslam ülkelerinden daha başarılı şekilde uygulayan Avrupa Birliği'nin ekonomik ve siyasal entegrasyonunun model alınmasında fayda var. Kimilerinin, adında geçmemesine karşın “Hristiyan Klübü” şeklinde adlandırdığı AB gibi keşke adında geçmesine rağmen İslam İşbirliği Teşkilatı da “Müslüman Klübü” olabilse. Üye ülkeler kendi içlerindeki çıkar kavgalarını bir kenara bıraksa. Bölgenin geleceğini tehdit etmese.
MODEL ÜLKE TÜRKİYE
İslam coğrafyasının aydınlık bir geleceğe ihtiyacı var. Bu geleceğin inşa edilmesi temel harcı hep birlikte karılmalı. Şiddet ve kargaşa bir an önce durmalı. Ülkeler, birbirleriyle güçlü ekonomik anlaşmalar yapmalılar. Ülkeler arasında eğitim ve iş sahalarında mobilizasyon uygulanmalı. Ekonomik kaynaklara adil erişim sağlanmalı. Eğitim seviyesi iyileştirilmeli; Türkiye, İran, Katar, Malezya gibi ülkeler model alınmalı.
Kaoslara son verilmeden ekonomiler ayağa kalkamaz. Gençler için iş imkanları yaratılamaz ve sosyal olarak var olmalarına imkan tanınamaz. İslam coğrafyasının dini değerleri özümsemiş, yanlış algılara zihinleri kapalı, çeşitliliğe karşı kin yerine hoşgörü ile yaklaşan gençlere ihtiyacı var.
GENÇLERE YATIRIM YAPILMALI
İstatistiklerin ortaya çıkardığı tablo, dahası her gün medyada şahit olduğumuz bölgedeki yürek burkan olaylar, savaşlar, ölümler, mülteciler karanlık bir resim çiziyor. Fakat İslam ülkeleri, aydınlık ufuklara doğru yeni bir yola çıkabilir. Bunun için atılması gereken ilk ve en önemli adım, “büyüklerin” çatışmaları bırakıp gençlere yatırım yapmasıdır. 75 milyon pasif Müslüman gencin, şiddet ve intikam yerine barış ve kalkınma için itici güç haline getirilmesi gerekiyor. 500 milyon Müslüman gence İslam coğrafyasının geleceğini inşa etmesi için fırsat verilmek zorunda. Bir belgeselde “yol ile yolcu arasındaki mesafe, kapının eşiği kadardır” deniyordu. Bu yeni yola çıkmak için kapının eşiğinden bir adım atılması dileğiyle.
yeni şafak