Ayten Çiftçi'nin haberi
İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin (İSEDAK) açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, krizden az hasarla kurtulmanın yolunun, teşkilat ülkeleri arasındaki ticareti artırmaktan geçtiğini söyledi. Gül, Arap Baharı'na işaret ederken, liderlere, değişime direnmek yerine öncülük etmek çağrısında bulundu.
Türkiye, ihracatı artırmak için başta bölge ülkeleri olmak üzere dünyanın bütün bölgeleriyle ilişkilerini geliştiriyor. Dün İstanbul'da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 27. Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) Toplantısı'na da İslam ülkeleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi damgasını vurdu.
Kur'an-ı Kerim'in okunmasıyla başlayan İSEDAK Toplantısı'nın açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Arap ülkelerinde yaşanan değişimlere işaret etti. Gül, "Coğrafyamızda cereyan eden toplumsal hareketler, değişimin zamanının geldiğinin, geri döndürülemez bir dönüşüm sürecinden geçmekte olduğumuzun kanıtıdır. Artık yapılması gereken, değişime direnmek yerine öncülük etmek, çağımızın gereklerine ve halkımızın meşru özlem taleplerine cevap verebilecek siyasî, sosyal ve ekonomik reformları uzlaşı ve diyalog yoluyla süratle gerçekleştirmek olmalıdır. Bu dönüşüm sürecinin dayanışma ve işbirliği içinde etkin bir şekilde yönetilmesinin, ülkelerimizin bu süreçten daha demokratik, istikrarlı ve müreffeh olarak çıkmasına yönelik fırsatlar sunacağına inanıyorum." dedi. Cumhurbaşkanı, küreselleşmenin mal, insan, bilgi ve sermayenin dolaşımını artırdığını; bu gelişmelerin sınırların anlamını aşındırdığını, ülkelerin karşılıklı bağımlılığını artırdığını ve uluslararası dayanışmayı zorunluluk haline getirdiğini kaydetti. Gül, "Bu şartlar altında İSEDAK üyesi ülkeler olarak aramızdaki sınırları bizi birbirimizden uzaklaştırmaktan çok yakınlaştıran, işbirliğini zorlaştıran değil, kolaylaştıran hale getirmeliyiz. Ülkelerimiz arasındaki dayanışma ve işbirliği kültürünü güçlendirerek ve ortak bir lisan ve anlayış birliği geliştirerek küresel ve bölgesel tehditleri fırsata dönüştürebileceğimiz inancındayım." ifadelerini kullandı.
Tarihin, insan hakları, hukukun üstünlüğü, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri temelinde yönetilen ülkelerin güçlendiği ve hızla kalkındığını gösterdiğini dile getiren Gül, "Son bir yılda pek çok İslam ülkesinde bu yönde tarihî bir dönüşüm yaşanıyor olmasından memnuniyet duyuyorum." şeklinde konuştu. Gül, dünya ekonomisinin çalkantılı bir döneme girdiğini belirterek şunları söyledi: "Müsebbibi olmadığımız söz konusu küresel ekonomik sorunlardan en az hasarla kurtulmanın yolu, İslam İşbirliği Teşkilatı ülkeleri arasındaki ticareti ve ortak yatırımları artırmaktan, ülkelerimiz arasındaki insan, sermaye ve bilgi akışını hızlandırmaktan geçmektedir." dedi.
İslam dünyasında milyonlarca insanın gıda kıtlığından ve yetersiz beslenmeden muzdarip olduğunu söyleyen Gül, son yıllarda Afrika kıtasında yaşanan kuraklıklarla durumun daha da vahimleştiğini ve milyonlarca insanın açlığın pençesine düştüğünü kaydetti. Yaşanan insanlık dramına karşı Türkiye'de birçok yardım kampanyası başlatıldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı, bugüne kadar 350 milyon dolar değerinde yardım toplandığını kaydetti. Gül, "Tüm İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeleri Doğu Afrika'da özellikle Somali'de çok zor şartlarda yaşam mücadelesi veren kardeşlerimize en cömert şekilde yardım eli uzatmaya çağırıyorum. 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir.' diyen bir Peygamber'in ümmeti olarak hayırlarda yarışmalı ve Afrika'daki kardeşlerimize sahip çıkmalıyız." diye konuştu.
Zengin ile fakir ülke arasında 220 kat fark var
27. İSEDAK Toplantısı'nda İslam ülkelerinde yaşanan gelir adaletsizliğine işaret eden Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, en zengin İslam ülkesi ile en fakir İslam ülkesi arasında, tam 220 kat gelir farkı bulunduğunu kaydetti. Hisarcıklıoğlu, "Bu tablonun hesabını, ilahi hesabın görüleceği öbür dünyada hiçbirimiz veremeyiz. Yanı başımızdaki kardeşimiz açlıktan kıvranırken, Somali'de çocuklar açlıktan ölürken, biz kendi sırça köşkümüzde, çevre duvarlarını yükselterek huzur içinde yaşayamayız. Gelir adaleti, barış, gelişme ve istikrarın teminatıdır." dedi. İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu ise üyelerin ekonomik durumları hakkında bilgi verdi. Buna göre, krize rağmen üye ülkeler arasındaki ticaret rakamları 2005'ten bu yana sürekli artış gösterdi. 2004'te 205 milyar dolar olan teşkilat içi ticaret miktarı 2010'da 539 milyar dolara ulaştı. 2004'te 2 trilyon dolar olan toplam gayri safi yurtiçi hasılaları ise 2010 yılında 8 trilyon dolara yükseldi.
üLKELER ARASINDAKİ TİCARİ ENGELLER KALDIRILSIN
İslam Kalkınma Bankası Başkanı Ahmet Muhammed Ali, bölgede ağır insanî krizler yaşandığını, bu ortamda Türkiye'nin sunduğu yardımların önemli olduğunu söyledi. Ali, Mekke Zirvesi'nde İslam İşbirliği Teşkilatı içi ticareti, 2015'e kadar yüzde 14,44'ten yüzde 20'ye çıkarma kararı alındığını, bu hedefe ulaşmanın büyük çaba gerektirdiğini ifade etti. Teşkilat içi ticarî engellere bakılması gerektiğine işaret eden Ali, hükümetlerin bünyelerinde gerekli düzenlemelere gitmeleri, ulaşım maliyetlerini düşürmeleri gerektiğini kaydetti. İslam Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şeyh Saleh bin Abdullah Kamel de İslam dünyasının geçen 9 yılda kaybettiklerini geri kazanabilme ve yıkılanları yerine koyabilme imkânına rağmen bunu gerçekleştiremediğini söyledi. "Beklenmedik şekilde bizim ahlakî değerlerimiz de gidiyor. Cumhurbaşkanları, bakanlar ve bizler bunları yükseltmiş olsaydık, bugün etrafımızdaki bu kadar afet ve beladan bahsetmiyor olurduk. Hiçbir üye ülke bizim planımızı desteklemiyor. Sadece sözde destekler, vaatler, hayaller var. İşadamlarına vize konuluyor. Helal sistem hâlâ hayata geçirilemedi. Bir ülke haricinde zekât kabul edilmedi. 10 yıllık eylem planımız var. Bu plan içinde uygulayacak zamanımız vardı ama olamadı." dedi.
Zaman