Londra merkezli Faith Matters adlı organizasyonun yaptığı araştırmanın sonuçları arasında öne çıkanlardan bazıları şöyle:
2001 yılı itibariyle İngiltere'deki sonradan Müslüman olanların sayısı 60 bin 669. Bu Müslümanların % 55'i beyaz ırka ait İngilizler. Sadece 2010 senesinde İslam'la şereflenen İngilizlerin sayısı ortalama 5 bin 200. 2010 yılı itibariyle ülkedeki yeni-Müslümanların sayısı yüz bine ulaştı.
Bunların % 62'sini kadınlar oluşturuyor. Ortalama İslamlaşma yaşı 27.5. Yeni Müslümanlara İslam’a ulaşmada hangi vasıtaları vesile olarak kullandıkları sorulduğunda cevap kitaplar, dergiler ve internet oluyor. Bu şu anlama da geliyor. İngiltere gibi İslamofobinin toplumsal anlamda yoğun olarak yaşandığı bir ülkede İslam’ın gündeme oturması onunla ilgili merakı da beraberinde getiriyor. Evet İslam’la ilgili çekince var, korku var, önyargı var, ancak bir o kadar da merak ve öğrenme dürtüsü var. Bunun Amerikan toplumunda teyit edilebileceğini bizzat söyleyebilirim.
Özellikle 11 Eylül 2001 tarihinden sonra benim öğretim üyesi olduğum üniversite de dahil olmak üzere ülke çapında bütün eğitim kurumlarında İslam’ı farklı boyutlarda inceleyen derslerin sayısı hızla artmıştır. Yeni Müslümanların çoğunluğu, İngiltere'deki camilerin kendilerine yeterince yardımcı olabilecek birikime de sahip olmadıklarını söylüyor. Bu nedenle de çoğunluğu camilerden yardım almadıklarını ifade ediyor. Bu anlaşılabilir bir bulgu. Zira camiler 7 Temmuz trajedisini ikinci bir 11 Eylül olarak yaşayan İngiliz toplumunda güvenilir yerler arasında değil maalesef. Yani radikal odakların aktif olduğu mekanlar olarak da addediliyor olabilir İngiltere'deki camilerin çoğu. Böyle olunca da İslam'a ilgi duyan İngilizlerin ilk ulaşacakları yer kitaplar ve tuşlar oluyor. Yine yeni Müslümanların çoğunluğu İslam’a geçtikten sonra aileleriyle sorun yaşıyorlar, ancak çoğunluk bu negatifliğin bir süre sonra olumlu bir ilişkiye evrildiği konusunda da hemfikir. Çoğunluk kendini hem İngiliz hem Müslüman olarak görüyor. Yani Müslüman olmalarını milli kimliklerine herhangi bir tehdit olarak görmüyorlar. Yeni Müslüman olan İngiliz kadınların ezici bir çoğunluğu ya hemen ya da zaman içerisinde başlarını örtmeye başlıyorlar. Yeni Müslümanların en büyük sorunları şu dört alanda yaşadıklarını görüyoruz: Destek ağlarının eksikliği, hayatları boyunca Müslüman olanlar tarafından reddedilme, yeni Müslümanların medyadaki temsili, Müslüman ülkelerde doğan Müslümanlar tarafından ortaya konan kültürel normlara uymaya zorlanma.
İngiltere'de yayınlanan bu araştırmanın sonuçlarını okuyunca şunları düşünmekten kendimi alamadım: Bir tarafta İslam dünyası... gözümüzün önünde tarumar edilen İslam ülkeleri. Hepsi sosyal, kültürel yozlaşmanın göbeğinde, yok olmanın eşiğinde. İslam yüzeyde varsa da için için azaltılma projesinde baş sırada. Diktatoryal rejimlerle kendini yenilemekten aciz ulema sınıfı sanki el ele. Bilinçsiz bir gençlik, ‘wanna-be’ toplumu, küresel köyün yayılımcı siyasetinin altında kendini tanıyamayan, tanımlayamayan, tutuk bir nesil. İdealsiz, hedefsiz, bugüncü, büyük resmi unutmak değil, hatırlamak niyetinde dahi olmayan, ağaçta saplanan, bununla da mutmain olan Müslüman ülkelerin gençlikleri, yığınları. Öte tarafta İslam’ı bulan, buldukça da dört elle sarılan yeni (tekrar) Batılı Müslümanlar. İslam’ı da Batı’dan öğreneceğiz sonunda mı ne!
Akit