Uhuvvet, „Müminlerin Allah için samimi bir kardeşlik ve dostluk içinde yaşamalarıdır.“
Dostluk ise, „iki gönlün birbirine karşı muhabbet ve samimiyetle dolu olmasıdır. “
Dinimiz uhuvvet ve muhabbet üzerine kurulmuştur. Uhuvvet, insanların yegâne kurtarıcısı, sosyal hayatın temeli, saadet-i beşeriyenin muhafızı ve muaşeret-i medeniyetin yani güzel geçinmenin temel esasıdır. Bu bakımdan her mü’min diğer mü’mini kardeşi gibi sever ve sevmelidir. Çünkü insanların birbirini sevmesi dinimizin bir emridir. Peygamber Efendimiz (asm): “Birbirinizi sevmedikçe hakiki mümin olamazsınız. ” Buyururlar.
Birbirlerini sevmeyen ve mümtaz bir haslet olan ülfet yani Konuşma, dostluk, arkadaşlık, cana yakın olma nimetinden mahrum olanlar, tek başlarına yaşamaya ve sıkıntılı bir hayat geçirmeye mecbur olurlar. Yine Peygamber Efendimiz (asm):“Mü’min ülfet eden ve kendisi ile ülfet edilendir. Ülfet etmeyen ve kendisiyle ülfet edilmeyen kimsede hayır yoktur. ” buyurmaktadır.
İnsanda bulunan uhuvvet ve muhabbet hissi kadar hoş ve güzel bir saadet ve lezzet düşünülemez. İnsan, birbirine karşı göstermiş olduğu muhabbet ve uhuvvet sayesinde huzur ve saadete nail olur. Hayatın devamı, huzur ve lezzeti ancak uhuvvet ile kaimdir. Bu öyle bir kardeşliktir ki sadece dünyada değil, berzahta ve ahirette de devam edecek bir kardeşliktit. Bediüzzaman Hazretleri bu hakikatı;“Evet mü'min olan kimse, iman ve tevhid iktizasıyla, kâinata bir mehd-i uhuvvet nazarıyla baktığı gibi; bütün mahlukatı, bilhassa insanları, bilhassa İslâmları birbiriyle bağlayan ipin, ancak uhuvvet“ olduğunu söyler. „Çünki iman bütün mü'minleri bir babanın cenah-ı şefkati (şefkat kanadı)altında yaşayan kardeşler gibi kardeş addediyor. ”
„Muhabbet, uhuvvet ve vefakarlıkla meydana gelen dostlukların kıymeti pek yücedir. Dünyanın en büyük saadetlerinden biri de dostların birbirleri ile irtibat ve iletişim içinde olmalarıdır. Evet, keder ve ızdıraba düşen bir insana teselli verecek ve onun gözyaşlarını şefkat elleri ile silecek olan dostların bulunması en büyük bir saadettir. “ Hz. Ali (r. a): “Alemde sadık dostu ve ahbabı olmayan adam, sol eli olup, sağ eli olmayan kimseye benzer” buyurmuş.
Bediüzzaman Allah için olan kardeşliğin önemini şöyle ifade eder: „Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. Lillâh, livechillâh, lieclillâh rızası dairesinde hareket ediniz. “ (Tirmizî, Sünnet: 15; Ebû Dâvud, Kıyamet: 60; Müsned: 3:438, 440) O vakit sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer.
Bu gaye ile kardeş olup dostluk kuranlar birbirini Allah için sever, ülfet ve muhabbet ederler. Meselelerini müşavere, sabır ve soğukkanlılıkla çözmeğe çalışırlar. Görmedikleri dostlarını devamlı araştırıp sorar ve ziyaret ederler. Vefat edenleri de hayırla yad eder; fatiha ve yasinlerle ruhlarını şad ederler. Peygamber Efendimiz (sav) “Ahiret kardeşlerinizi çoğaltınız. ” buyurmaktadır. Bu emre binaen kişi, ahiret kardeşlerini ve dostlarını çoğaltmalıdır.
Hz. Mevlana ise dostluğun önemini“ İnsanlarla dost ol! Çünkü kervan ne kadar kalabalık ve halk ne kadar çok olursa, yol kesenlerin beli o kadar kırılır.” şeklinde ifade eder.
Peygamber Efendimiz (sav) Medine’ye hicret ettikleri zaman, her şeylerini Mekke’de bırakarak gelen Muhacirler ile Medine’deki Ensar’ı birbirleri ile kardeş yaptı. Bunun üzerine “Müminler ancak kardeştirler. ”3 ayeti nazil oldu. ‚Bu ayete göre, sadece Ensar ile muhacir değil, Hz. Adem’den (a. s) kıyamete kadar gelecek bütün müminler birbirlerinin kardeşidirler. Bu hakikate binaen Hz. Adem (a. s) bir müminin hem babası hem de kardeşi olduğu gibi, Hz. Peygamber (asm) da bir Müslüman’ın hem kardeşi hem de Resuludür. Resûl-i Ekrem Efendimiz ve diğer peygamberlerle kardeş olan bir mümin için bundan daha büyük bir şeref, bir izzet ve bir saadet olabilir mi ? Evet, bir müminin kardeşi Kainatın efendisi Hz. olursa elbette, onun gideceği yer de cennet olacaktır. ‘
Akıllara hayret, kalplere sürur ve neşe veren bir durum da: Kıyamete kadar gelecek bütün müminler birbirlerinin dualarından hissedar omalarıdır. Her namazda yapılan, „ Rabbimiz ! Hesap görülecek günde, beni, anamı-babamı ve bütün inananları bağışla“ duasına dahil olmaktadırlar. ‚Bu kadar müminin, hususen mürşit ve eyliyaların yapmış oldukları bu duanın Cenab-ı Hak tarafından kabul edilmemesi mümkün müdür ?‘
Bediüzzaman Hazretleri; Allah için hizmet edenlerin öldükten sonra sevap defterlerinin kapanmayacağını: “Sırr-ı uhuvvet-i hakikiye ile, rıza-yı ilâhi yolunda ahirete müteallik işlerde kardeşleri adedince ruhları olduğundan, biri ölse, “Diğer ruhlarım sağlam kalsınlar. Zira o ruhlar her vakit sevapları bana kazandırmakla manevi bir hayatı idame ettiklerinden, ben ölmüyorum” diyerek, ölümü gülerek karşılar. Ve “0 ruhlar vasıtasıyla sevap cihetinde yaşıyorum, yalnız günah cihetinde ölüyorum” diyerek, rahatla yatacağını. ” ifade etmektedir:
Allah için olmayan muhabbetler ise ; geçici olduğundan, zehirli bala benzer. Lezzeti nisbetinde elemi de vardır. Çünkü, Cenab-ı Hakk hesabına olmayan muhabbetler, ne dünyada ne de ahirette insana hiç bir fayda sağlamaz.
Bir toplumda insanlar birbirlerini sevmez ve birbirlerine kin ve düşmanlık beslerlerse o toplumda huzur ve saadet olmaz. Eğer bir ailede ve bir toplumda uhuvvet ve muhabbet gibi ulvi hisler kaybolsa, yerine kin, nifak ve adavet kaim olur.
Kardeşliğin en önemli esaslarından biri de insanın kendisine yapılan kötülüğe aynısı ile karşılık vermemeyerek onu iyilikle karşılık vermesidir. Yüce Allah: “Sen kötülüğe, en güzel haslet ne ise onunla önle. (Öfkeye sabr. cehâlete ilim; kötülüğe ise afv ile karşılık ver). O zaman (görürsün ki) aranızda düşmanlık bulunan(o) kimse sanki yakın dostun olmuştur. ” buyrulur
Mal ve mülk edinme hırsı, menfaat düşkünlüğü, makam sevdası, insanların göstereceği itibara önem vermek, tarafgirlik, inat ve haset gibi kötü huylar, adavetin sebepleridir. Bu gibi kötü hasletlerin yaygın bir hal alması, toplum hayatını zehirler ve yaşanmaz bir hale getirir.
Peygamber Efendimiz (asm): “(Ey insanlar, ) birbirinize haset etmeyin, birbirinize buğz etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinizin satışını bozmayın. “ Buyurmaktadır.
Ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Müslüman kişi, diğer Müslüman kişinin (rengi, dili, doğduğu yeri, sosyal hayatı, cinsiyeti ne olursa olsun) kardeşidir. Öyleyse ona zulmedemez, ihanet edemez, aldatamaz, yardım isteğini cevapsız bırakamaz, tahkir de edemez.