Mehmet Tanrısever, İslami kesimin deli dolu isimlerinden biridir.
Esas işi olan tencere imalatçılığından kazandığı paraları, sinema filmlerine yatırdı.
Camianın kült romanı “Minyeli Abdullah”tan iki film çıkardı.
Ardından “Sürgün” adlı hakikaten başarılı bir filme imza attı.
Ve böylece gitti “Tencereci Mehmet”, geldi “Hacı Fellini”...
Bizim “Hacı Fellini”, şimdi de Said-i Nursi’nin hayatını “Hür Adam” ismiyle filme çekmiş.
Her ne kadar Mehmet Tanrısever’in, tıpkı diğer Türk yönetmenleri gibi “önemli bir adam”ın hikâyesini propagandaya kaçmadan anlatma kabiliyetine sahip olamayacağına dair güçlü bir önyargım olsa da...
Seyretmeden bir hüküm verme nezaketsizliği yapmayacağım.
Sadece filmde geçtiği söylenen “Said-i Nursi-Atatürk karşılaşması” hakkında bir şeyler söyleyebilirim.
Said-i Nursi’nin Atatürk’e kafa tuttuğuna dair bir menkıbe, İslami kesimin en önemli menkıbelerinden biridir.
Hayatlarında hiç Said-i Nursi okumamış İslamcılar bile “Tarihçe-i Hayat” adlı kitapta geçen şu öyküyü bilirler:
Said-i Nursi, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Mustafa Kemal’in davetlisi olarak Ankara’ya gider.
Orada milletvekillerine namaz hakkında bir konuşma yapar.
Bundan rahatsız olan Atatürk, milletvekillerinin de bulunduğu ortamda Said-i Nursi’ye “Sizin gibi kahraman bir hoca bize lazımdır. Biz sizi yüksek fikirlerinizden yararlanmak için Ankara’ya çağırdık. Siz geldiniz namaza dair şeyler söylediniz ve bizim aramıza ihtilaf soktunuz” der.
Bunun üzerine Said-i Nursi hiddetlenir. İki parmağını Atatürk’e uzatarak, “Paşa! Paşa! İslamiyet’te imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, haini ise reddederiz” der.
Atatürk, bunun üzerine özür diler ve Said-i Nursi’ye ilişmez.
Mehmet Tanrısever, bu zamana kadar camia içinde kalmasına özen gösterilmiş bu menkıbeyi almış filmine...
Olaya “menkıbe” diyorum çünkü yaptığım araştırmalar sonunda Atatürk ile Said-i Nursi arasında böyle bir görüşmenin gerçekleştiğini doğrulayamadım.
Ama eğer Nurcu kökenli arkadaşlarımız, “Tarihçe-i Hayat” adlı kitabın güvenilir bir kaynak olduğunu savunurlar ve “Bu menkıbe değil, gerçeğin ta kendisidir” diyorlarsa...
Onlardan bir ricam var:
Lütfen bundan sonra Atatürk için “çok demokrat bir lider” desinler.
Çünkü ancak bir demokrat lider, milletvekillerinin huzurunda kendisine iki parmağın uzatılarak “hain” denmesine izin verir.
Denemesi bedava...
Günümüzün liderlerinden birine iki parmağınızı uzatarak “hain” deyin, bakalım ne olacak?
Hürriyet