İslamiyet adına karalamalar

Mehmet KAZAR

Yüzyıllardan beri şer güçler tarafından İslam dini, barbar bir din, terörist bir din, gerici bir din, insanları sefalete mahkum eden bir din gibi takdim edilmiş ve edilmeye devam ediyor. Bazen haberlerde görmüşsünüzdür; İslamdan, imandan nasibi olmayanlar Allah’u Ekber sedalarıyla çoluk çocuk demeden herkesi katledebiliyorlar. Söyler misiniz böyle bir vahşet İslamın neresinde var? Müslümanlık adına Allahu Ekber deyip çoluk çocuk demeden insanları katledenler, zerre kadar Müslümanlığı bilememişlerdir. Bu tür hadiseler Müslümanlık adını kirletmekten başka bir şey değildir. Bu tür olaylara şahit olup ta Müslümanlığı bilmeyen gayri müslimler, Müslümanlar böyle öfke dolu, kin kusan, katleden insanlar mı diye yanılgıya düşüyorlar ve böylece Müslümanlığa kin ve nefret güdüyorlar. "Khan" adlı bir film vardı izleyenler hatırlar, Khan karakterini canlandıran Müslüman Hintli filmde derdi ki; "Benim ismim Khan ve ben terörist değilim." Khan böylelikle Müslümanın terörist olamayacağını tüm dünyaya bildirmeye çalışıyordu. Bu sadece konuyu anlatmak adına verdiğim bir örnekti. "Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olmaksızın kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." (Maide, 5/32) diye emreden bir dinin mensuplarıyız. Evet, hakiki İslamı yaşayan terörist olamaz ve insan öldüremezAllah'a ve Peygambere iman etmiş Müslüman bir şahsiyet bir karıncayı bile incitmez incitemez. Çünkü Müslüman vicdan, merhamet, sevgi, kardeşlik, dostluk, güzellik ve insanlık emarelerini taşıyan şahıstır. Ne yazık ki, İslamı bilmeyenler, evet İslamı bilmeyenler diyorum, bu tür olaylara şahit oldukça İslamın böyle barbar bir din olduğunu kabul ediyorlar. Bu hususta vazifemiz büyük yükümüz ağır, bize düşen vazife İslamın böyle barbar bir din olmadığını elimizden geldiği kadar anlatabilmek ve insanlara hakikat ışığını gösterebilmektir.

İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Asırlardan beri İslamı karalama çalışmaları ile İslamı yanlış tanıma ve tanıtma devam edegelmiştir. Çirkin iftira ve olaylarla İslamı karalamalar devam ediyor. Araştırma yapmadan İslama düşman olanlar, İslamı vurup kırma ve savaş dini olarak bilmişlerdir. Bu yanlış anlamanın önüne geçebilmek için bizlere çokça vazifeler düşüyor. Çünkü Müslümanlığı bilmeyen birisine karşı İslam adına yanlış bir his vermek tüm Müslümanların böyle olduğu kanısını verir. Bu his ve duyguya kapılarak İslamı bilmeyenler İslama yaklaşmak yerine kaçmaya başlar. İslamı bütün müesseseleri ile yaşamak ana gayemiz olmalı ki, Müslümanlığı bilmeyenler hal ve hareketlerimize, yaşayışımıza bakarak Müslümanların emin ve zararsız insanlar olduğunu anlamalılar. Bu hususta kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor: “Acaba benim şahsım Müslümanlığı tanıtma adına bir örnek olabiliyor mu?” Bu sorunun cevabını şimdilik vicdanlarımıza bırakıyoruz. Vicdan ve yaşayış tarzımız bu soruya en güzel cevabı vereceğinden eminim. Bir diğer önemli husus ise; İslamı anlatamıyorsak, anlatmamıza rağmen anlamıyorlarsa Kur’an ve Sünnete göre mükemmel yaşamaya gayret etmeliyiz ki, bazen anlatmaya bile gerek kalmadan karşımızdaki İslama yabancı kalmış insanlar İslamın savaş dini, öfke dini, vurup kırma dini olmadığını, Müslüman bir şahsiyetin emin bir insan, zararsız bir insan olduğunu anlamalılar ve bunun sonucunda kendiliğinden İslamı tercih etme yollarına girmeliler girebilmeliler. Evet, Müslüman yaşayış tarzıyla İslamiyeti temsil etmeli ve örnek olmalıdır.

Küresel çapta İslamı yanlış tanıtma olayların doğurduğu sonuçlar hiçte iç açıcı değildir, bu konuyu az çok hepimiz müşahede edebiliyoruz. Şimdilik bu konuya girmeden isterseniz öncelikle kendi yakın çevremizi ele alalım; İçimizde İslamı yaşamaya çalışan dinin emir ve yasaklarını yerine getirmeye çalışan çokça insan var. Böyle bir durum mü’min bir şahsiyet adına güzel bir haslettir. Burada arz etmek istediğim mevzu, küçük gibi görünen halbuki büyük bir yanlışlık sayılan ve görmezlikten geldiğimiz asıl sorun, Müslüman bir şahsiyetin sadece kendi benliğine takılması hatasıdır. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” misalinde ki gibi, Müslümanın sadece kendi hayatı ile meşgul olması, çevresinde olup biten İslamı karalama hadiselerine duyarsız kalması, mü’min şahsiyetini öne çıkarmayıp topluma örnek olmaması, İslamı yaşıyorum diyen bir şahsiyet adına büyük bir eksiklik olsa gerek. Günümüz dünyasında da bu eksikliğin yaşanması İslami toplumun ve toplumların, İslamı bilmeyenlerin dinimizi yanlış bilmelerine sebebiyet verebiliyor. Bir Müslüman sadece kendi ile ilgileniyorsa gözü kendinden başkasını görmüyorsa sadece nefis ve arzularının peşinden koşuyorsa böyle bir yaşantı Müslümanım diyen bir şahıs adına büyük bir eksikliktir diye düşünüyorum. Müslümanlığı bilmeyen diğer insanlar tarifteki gibi bir kaç Müslüman şahsiyeti böyle müşahede etse, tüm Müslümanlar böyle midir acaba? diye yanılgıya düşmelerine Müslümanlıktan soğumalarına ve uzaklaşmasına sebep olabilir. Halbuki Müslüman Kur’an ve Sünnete göre yaşayış tarzıyla insanlara örnek olabilmelidir.

Bazen çevremizdekilerden işitiriz; Şu şahıs şöyle yapmış, bu şahıs böyle hatalar yapmış der, birde dindar değil miydi onlar… dindarlar da böyle yapıyorsa... diye konuşma dindarlar hakkında olumsuz yöne çekilir. İşte bu tür hadiseler ile tüm Müslümanlar aynı kategoriye dahil edilebiliyor. Müslüman şahsın yaptığı bir iki hata yüzünden tüm Müslümanlığı kötülemek, tüm Müslümanlar işte böyledir demek elbette büyük bir yanlışlıktır. Çünkü mükemmel ve hatasız olan Müslüman değil, İslamiyettir. Bazen kapı komşumuz bile İslami kişiliğimizden emin değilse bu İslamın eksikliği değil, Müslüman şahsiyetimizin eksikliğidir, daha doğrusu İslamı eksik yaşadığımızdan kaynaklanıyor. Kainatın İftihar Tablosu (sallalahu aleyhi ve sellem) bu hususta ifade buyururlar ki;  “Komşusu kendisinden emin olmayan kişinin gerçek manada iman etmiş sayılamayacağını belirtmiştir.” (Buhari)

Evet, Müslümanlık o kadar güzel ve mükemmeldir ki, hakiki bir Müslümanlığı yaşamaya çalışan bir mü'min bir karıncayı bile incitse o karıncanın hesabını yarın Huzuru İlahide nasıl veririm diye içi ürperir. Karıncanın hesabını verememe korkusuyla yaşar. Yeryüzünde bozgunculuk yapmak, insan öldürmek, savaş çıkarmak bir yana, mü'min bir şahsiyet bir karıncayı bile incitmez! Hatta bir gülü bile dalından koparırken eli titrer o gülün güzelliğini bozmak istemez. Bazen kendisi dikenlerin acısına katlanır yani Allah (celle celaluhu) yolunda imtihanın gereği olarak hayatın sıkıntılarına musibetlerine katlanır ama gül kokmayı ve gül dağıtmayı kendisine vazife bilir. Kendisi sıkıntıya razı olur.  Yeter ki insanlar  Rabbini ve Gül-i Muhammed’i (aleyhissalatu ve selam) bilsinler tanısınlar diye hayatını başkalarına tercih ederler. Nitekim ayette de bu mevzu sabittir.

“Onlar, mü’minlere verilen şeylerden nefislerinde herhangi bir kaygı duymaz ve muhtaç olsalar bile onları kendilerine tercih ederler.” (Haşr, 59/9)

İslam kardeşlik, sevgi, güzellik, huzur dinidir. İslam dini bir karıncayı ezersen hesabını sorarım diyen bir dindir. Bir yerde Müslümanlığın böylesine mükemmel bir din olduğunu gidip insanlara anlatamıyorsak veya anlatsak bile anlamıyorlarsa, öncelikle Müslümanlığı Kur'an ve Sünnet ışığında kendimiz yaşamalıyız ki, çevremizdeki İslama yabancı insanlar bize bakıp İslam dini böyle mükemmel bir din midir diye araştırmalar yapar veya sizi kendisine örnek alır hakikat yolunu bulmaya vesile olursunuz. Evet, biz öncelikle dinimizi gerektiği gibi yaşamalıyız ki, bu vesile ile çevremizdeki İslamı yanlış bilenlerin bu yanlışlıklarının farkına varmalarına vesile olabiliriz.

Rabbim bizleri İslamı, Kur’an ve Sünnete göre yaşayan kullarından eylesin ve bizleri doğru istikametten ayırmasın. (amin)

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.