Belki de farkında olmadan, başta Sayın Cumhurbaşkanı ve ekibini, ibadet etmekten beyni sulanmışlar gürûhuna dahil edip, dindarlaşmanın aklı bozduğunu söyleyen Cündioğlu’nu tokatlamaya mecbur kaldığımda yaptığı ilk iş, Twitter’de engellemek olmuş. Takipçilerim mesajlarının linkini bana gönderdiklerinde muttali olduğum bu vaziyete sadece gülümsedim. Zirâ, zaten takib etmiyordum, ne buyurduğunu da hiçbir zaman merak etmemiştim. Çok zeki ya, merak etsem hesabına kırk türlü ulaşabileceğimi ise idrâk edemiyor, büyük düşünür!
Meğerse hezeyanlarına delil bulma telaşı ile işi gücü bırakıp, hemen tamamı tasavvuf cenahından gelme üç beş zevatın sözlerinden montajlanmış bir videoyu paylaşmış. Öncelikle şu kaydı düşmek isterim ki, videodaki zevatla da, söyledikleri ile de hemfikir değilim: İslâmiyet vahiy dinidir; fakat vahiy, -haşa sümme- aklı tardeden bir gayr-i makullük değildir. Aklı teklif ile mükellef kılan Allah’ın akla itibar etmemesini, müstebidane teslimiyete zorlamasını tahayyül etmek; teklifi de, teklifteki şahane serbestiyeti de anlamamaktır.
Cündioğlu, bir kaç müntesibinin yanlışları ile İslâmiyet’i boğmak yerine Kur’an’a eğilse, kulak verse idi; görür ve işitirdi ki, Allah kullarına –Cündioğlu da dahil-:
1- Düşünen bir topluluk için ... (Bakara Suresi: 164.)
2- Aklı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır ... (Al-i İmran Suresi: 190)
3- Anlayıp öğrenmek isteyen bir topluluk için ... (Bakara Suresi: 230)
4- Görmüyorlar mı ... (Yasin Suresi: 71)
5- Düşünüp anlasınlar diye ... (Bakara Suresi: 221)
6- Hala düşünmüyor musunuz? .. (Yunus Suresi: 3)
7- Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz ... (A'raf Suresi: 3)
8- Akıl erdirmiyor musunuz?. (Yunus Suresi: 16)
9- Düşünesiniz diye ... (Bakara Suresi: 73)
10- Onlar düşünmezler ... (Ankebut Suresi: 63)
11- Eğer düşünüp anlıyorsanız ... (Al-i İmran Suresi: 118) diyor.
Fir’avunlaşmış nefsi ile zayıf düşmüş aklına, bazı zevatın yanlışlarından delil arayacağına, gök gürültüsünden daha şiddetli bu İlâhî sedâyı işitse idi, bu kadar sıkıntıya düşmezdi. Onlarca âyeti aklın takdir ve şehadetine tevdi eden Kur’an yerine bir takım zevatın sözlerine sığınan filozofumuz, acaba şu âyet için ne buyururlar?
“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.” (Bakara: 164)
Yüzlerce âyet gibi, yüzlerce hâdisin de akla itibar edişini, sırf nefsini kusursuz göstermek için görmezlikten gelip, video paylaşmaya üşenmeyen sevgili Cündioğlu!
“Bir saat tefekkür bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır.”(Suyutî, Camiu’s-Sağir, II/127; Aclûnî, I/310) buyuran Peygamber Efendimiz (A.S.V.), öküzlere mi sesleniyor, mecnunlara mı? Şübhesiz “tefekkür” kelimesini biliyorsunuzdur, bana anlattırmayınız; olmaz mı? Hani siz de “mütefekkir”siniz ya!..
Altı bin sahifelik külliyatı baştan sona İslâmiyet’in hemen her meselesini muknî delillerle isbat eden Bediüzzaman’dan hiç mi bir şey okumadınız, büyük düşünür! Emin olunuz ki, sadece “Birinci Sözü” bile anlayarak okumuş olsa idiniz, kendinizi bu çapta bir sıkıntıya düşürmemiş olacaktınız. Yazık!..
Nazar-ı sathinize “Birinci Söz” basit gelirse, Kur’an’ın kırk vecihle “mu’cize” olduğunu isbat eden “Yirmi Beşinci Söz”ü tahkik ve tefekkür ediniz. Anlamakta zorlanırsanız, fakire ulaşınız, yardımcı olacağım. Söz!..
İslâmiyet’in bütün meseleleri aklın teyidindedir. Ne var ki, akıl, hele de her akıl; bütün meseleleri ihata edemeyebilir. Birkaç istisna ile sınırlı bu meselelerden biri “haşir”, diğeri “kader meselesi”dir ki, Bediüzzaman’ın öncesindeki ekser ulemâ haşir için, “Bu, naklî bir meseledir, iman ederiz; fakat akıl bu yolda yürüyemez!” demişler. Fakat Üstad Bediüzzaman Hazretleri “Haşir Risâlesi” ile öldükten sonra dirilme rüknünü isbatladığı gibi, Yirmi Altıncı Söz’de kader meselesini üç sayfalık kısa bir metinle, sizin de anlayabileceğiniz kadar apaçık hâl ve isbat etmiştir. Okuyunuz lütfen, dinden çıkmazsınız!
Aklın tefekküründen men edildiği tek mesele ise “Allah’ın Zâtı”nı düşünmekdir ki, onun da sebebi olarak aklın acziyet ve mahdud oluşu zikredilmiştir. Bütün zekâvetinize rağmen, bu husus, zât-ı âlinizin de şuurunu zorlar, siz de emre itaat ediniz. Zor bile olsa!..
Sevgili filozof! Hak ve hakikatin düşmanı yeterince zındık ile insî ve cinnî şeytanlar var. Birinciliği de size asla kaptırmazlar. Yol yakınken tevbe-i Nasuh ile istiğfar edib Allah’tan affınızı niyaz ediniz. Müslümanlardan da özür dileyiniz. Yoksa, bu yersiz ve gülünç kibrin kurbanı olarak kaybedeceksiniz...