Türkçemizdeki bayram kelimesinin aslı Farsça'dan geçmiş olup "sevinç ve eğlence günü" demektir. Arapçası îyd ise, "âdet hâlini alan sevinç ve keder; bir araya toplanma günü" anlamındadır. Bayram kelimesinin kökeninde bir sevinç anlamının bulunduğu görülmektedir.
İslâm'da iki bayram vardır: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı. Ramazan Bayramı, Şevval ayının 1., 2. ve 3. günlerinde; Kurban Bayramı ise Zilhicce'nin 10., 11., 12. ve 13. günlerindedir. Kurban Bayramı için "Et Bayramı" demek ne kadar abes ve çirkin ise, Ramazan Bayramı için de "Şeker Bayramı" demek aynı derecede yanlıştır. Her iki bayram da, hicretin 2. yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Zira Ramazan orucu da ilk defa bu yıl farz kılınmıştır. Dolayısıyla Müslümanlar, ilk kez bu yılda Ramazan Bayramı'nı kutlamışlardır. Bundan dolayı bu bayrama Ramazan Bayramı veya bayramdan önce fitre (sadaka-i fıtr) verildiği için Fıtır Bayramı denilmiştir.
Bayram sevincinin temelinde yatan duygu, bir ay boyunca oruç tutmanın, ibâdet yapmanın, Kur'ân ve zikirle meşgul olmanın neticesinde, Allah'ın rızasına erişme ve rahmetine kavuşma ümidinin sevincidir.
Hz. Peygamber (s.a.v), bayramları Müslümanlar arasında yardımlaşma, dayanışma ve mutlulukların paylaşılması için ilan etmiştir. Bu yüzden o, bayramlarda insanların sevinmelerine ve gülüp eğlenmelerine müsaade etmiştir.
Resûlullah (s.a.v), bayram namazlarına gitmeden önce gusleder ve en güzel elbiselerini giyerdi. Ramazan Bayramı için çıkmadan önce birkaç hurma yerdi. Bayramın ilk gününde namaz kılmak ve bayram günlerinde tekbîr getirmek de Hz. Peygamber'in (a.s) sünnetlerindendir.
Bayram vesilesiyle dikkat etmemiz gereken en önemli sünnetlerden biri de sıla-i rahim, yani akraba ziyaretidir. Bayramlarda mümkün mertebe en yakın akrabalardan başlanarak ziyaret etmek bayramın rûhuna en uygun davranışlardan biridir. Bu bakımdan önce, üzerimizde büyük hakları olan anne-babalarımızı ziyaret ederek onların hayır duâlarını almalıyız.
İslâm dini, sıla-i rahime dikkat edilmesine ve akrabalık bağlarının kesilmemesine çok kuvvetli vurgu yapmıştır. Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Akrabalık bağlarını koparmaktan sakının." (Nisâ, 1) Hz. Peygamber (s.a.v) de, "Allah'a ve âhiret gününe imân eden kimse akrabasını görüp gözetsin!" (Buhârî, İlm 37) demektedir.
Öte yandan âyet ve hadislerde akrabalık bağlarını koparanların cennetten mahrum olacakları ifade edilmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Onlar (sağduyu sahipleri) ki, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği bağları birleştirip sıkı tutarlar... Allah'la olan bağlantılarını bozup Allah'ın sıkı tutulmasını emrettiği bağları kesen ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaran kimselere gelince; işte, Allah'ın lâneti böylelerine yönelmiştir ve öte dünyada varılacak yerlerin en kötüsü de onlara ayrılmıştır." (Ra'd, 21-25) Resûlullah (s.a.v) de, "Akrabalık bağlarını koparan kimse cennete giremez" (Buhârî, Edeb 11) buyurmak suretiyle, sıla-i rahimin önemine vurgu yapmıştır.
Sıla-i rahim yaparken yakınlarımıza karşı güler yüzlü ve tatlı sözlü olmalıyız. Yardıma muhtaç olanlara yardım etmeliyiz. Hasta ve yaşlılar varsa, onların sorunlarını gidermeye çalışmalıyız. Şayet maddi yardıma muhtaç olanlara yardımda bulunmalıyız. Hz. Peygamber'in (s.a.v) şu hadisi bu konunun önemine işaret eder: "Fakire yapılan sadaka bir sadakadır. Bu sadaka akrabaya yapılmışsa, iki sadaka demektir. Birisi sadaka, diğeri ise sıla-i rahimdir ki bu da sadaka sayılır." (Tirmîzî, Zekât 26)
İslâm'ın bayramlarla ilgili olarak bize tavsiyeleri dikkate aldığımızda gerçek anlamda bayram yapmış oluruz. Bu vesile ile bütün okuyucularımın ve islâm âleminin Ramazan Bayramlarını tebrîk eder, sağlıklı ve mutlu bir bayram geçirmelerini Allah Teâlâ'dan niyaz ederim.
Yeni Şafak