İslamofobya nedir?
“İslamofobya; İslam’a ve Müslümanlara karşı duyulan temelsiz korku ve hoşgörüsüzlüğün adıdır.”
Hafta sonu İstanbul’da bu konuyu enine boyuna işleyen bir toplantı vardı. Bediüzzaman Hz.lerinin düşünceleri çerçevesinde; “I. İslamofobya Sempozyumu” yapıldı.
Merkezi Ankara’da bulunan Risale Akademi, Risale Araştırmaları Vakfı ve Üsküdar Üniversitesi’nin iş birliğiyle gerçekleşen sempozyumda İslamofobya ele alındı.
¥
İslamofobya; Hz. İsa aleyhisselamdan bu yana sürüp gelen manevi bir huzursuzluktur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e kadar gelmiş bütün Peygamberler, bu anlaşılmaz ve garip hastalıklılardan, kavimlerini korumak için büyük mücadeleler vermiştir.
İslamofobya genetik değildir. Kişi ya da kişilerin; nefsi arzularıyla, ruhlarını ne kadar kirletip kirletmedikleriyle ilgili bir durumdur.
Örneğin; İslamofobya hastalığına yakalanan ve bu uğurda inat eden kişi ya da kişilerin genel durumlarına bakıldığında şu hal görülmüştür.
Böyle kişilerin, Allah’ın varlığına; “inanma,” “iman etme” ve “itaat etme” melekelerinin zayıf olduğu, sürekli sorularla ve şüphelerle yaşadıkları anlaşılmıştır.
¥
İslamofobya’nın başta Avrupa olmak üzere dünyanın pek çok yerinde varolduğu bilinmekte ve bu işe çözümler aranmaktadır.
Biz şimdilik Avrupa’yı bir tarafa bırakarak, kısaca ülkemizin yakın tarihine bakalım.
Mesela Necip Fazıl, “inanmaktan” “İman etmeye” geçinceye kadar yere göğe sığdırılmayan büyük bir şair, fikir ve düşünce adamıydı.
O dönemin aynı çizgideki yazarları, şairleri, edipleri; Necip Fazıl’ı göklere çıkarıyor ve böyle bir dehanın olmadığını yazıyorlardı.
Ne zaman ki Necip Fazıl iman etmeyi seçti ve camiyle, cemaatle buluşup alnı secdeye vardı, Necip Fazıl’ı göklere çıkaran o güruh, bu seferde yerlerin dibine batırdı.
¥
Mesela Bedizzüzaman Hz.lerinin suçu neydi ve yıllar süren mahkemelerden sonra hangi suçtan hangi cezayı almıştı?
El cevap; “Hiç bir suça rastlanmadı ve olmayan suçlarının tümünden (!) beraat etti.”
Ya 28 Şubatçıları ve onların üretimi olan çeşitli çevreleri ne yapalım?
İşte bu tablo, İslamofobya’nın nasıl bir hastalık olduğunu ortaya koyuyor.
Yine hemen aklıma gelen isimleri zikredeyim.
İskilipli Atıf Hoca, Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ve Es’ad Erbili Hz.lerinin suçu neydi?
İstiklal Mahkemeleri’nde; “sanıkların idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine” diye karar verenlerin hukukçu olmadıklarını bir yana, idamlarına sebep neydi?
Bu milletin mayasını teşkil eden ve ruhu kabul edilen Kur’an-ı Kerim’e hala düşman olmanın nasıl bir izahı olabilir?
Ezan’a, namaza, camiye beslenen nefret nasıl bir düşüncedir?
Tüm soruların ortak bir cevabı vardır:
İslamofobya; Allah’ın varlığına “inanıp, iman etmekten korkma”nın neticesidir.
Ne yazık ki bu hastalık, asırlardır dünyanın her yerinde vardır ve Müslümanların en büyük imtihanıdır.
Son soru: Mehmed Akif’i kimler sevmedi?
Yeni Akit