İslamofobya

Dr. M. Rıza DERİNDAĞ

30 Haziran-1 Temmuz 2012 tarihlerinde Üsküdar Üniversitesi, Risale Akademi ve Akademik Araştırmalar Vakfı tarafından düzenlenen 1. Uluslararası Lemaat Ekseninde İslamofobya Sempozyumu'na katıldım. Sempozyum konusu ile ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Asrımız hakikate dair bir çok manayı ters-düz ettiği gibi en ulvi din ve beşerin iki hayatta saadetinin anahtarlarını tazammun eden İslamiyeti ve Ona ait hakaiki da ters-düz etti. Elem dalalette ve saadet imanda olduğu halde, garib bir ispirtizma ile elemi imanda saadeti ise dalalette gördü bu asır. Lemaat’ta Müellif-i Muhteremin Batı medeniyeti ile İslam medeniyetini analiz ettiği kısma bir parça nazar dahi bu kasıtlı ters düz etmeleri o ters düz edenlerin başına vurmaya yeter.

İslam medeniyeti hakiki insaniyetin neticesi veyahut hayat ismine layık bir hayat ve asıl insaniyet-i kübra olan medeniyet; islamiyetin neticesi olmak lazım gelirken, bizim temsil ve tebliğdeki hatiatımız ile birlikte şeytanları dahi dehşete düşüren bir ihanet ile batının tefessüh etmiş batıl medeniyeti yahut deniyyeti kendisini islama karşı muhafaza durumunda görür hale gelmiştir.

Evet Azizlerin Azizi Aziz Üstadımın buyurduğu; ‘adalet külahını zulüm başına geçirmiş, hamiyyet libasını hıyanet ucuz giymiş…' Bu acı gerçeği ne de güzel ifade ediyor. Ve İslam son çeyrek asırda bugüne kadar olmadığı bir tarzda Batı dünyasında yanlış anlaşılmış ve bu dine ve bu dinin tabilerine öyle darbeler vurulmuştur ki adeta İlahi İnayet olmaksızın bu yıkımın tamiri imkansız hale gelmiştir.

Müslümanlar, önyargıların muhatabı haline gelirken vaesefa İslam nefret kampanyalarının hedefi haline getirilmiştir. Bu hususta söz sahibi araştırmacılar bunu tüm dünya müslümanlarının en büyük meselesi olarak gördükleri gibi, ehli insaf bir kesimde şu can alıcı itiraftan kendilerini alamamış ve Batı hükümetleri kendi maddi varlıkları ve kuvvetleriyle birlikte basın yayın organlarını da kullanarak halklarının akıl ve hayal dünyasında menfi bir islam portresi çizmişler. Buna karşılık Hak ve hakiki islamın temsilcileri olan ehli sünnet vel cemaat ise islamiyete layık güzelliği fiilleriyle teşhir ve tebliğ ve temsil edememişlerdir tesbitinde bulunmuşlardır.

Bütün bu faktörlerden dolayı, İslam Batı dünyasındaki bir çok insanın zihninde zulüm, gericilik, bağnazlık, baskı, dar kafalılık ve başka bir çok arzu edilmeyen ve bilakis nefret edilen mümkün bütün sıfatlarla eşanlamlı olarak yer etmiştir. İşte bunların neticesinde, son devirde bir fenomen ortaya çıkmıştır ki biz o fenomene İslamifobi diyoruz. İnsanlar islama karşı ve islam ile alakası olduğunu zannettiği değerlere karşı kalın duvarlar örüyor ve olabildiğine uzak kalmaya çalışıyorlar. Her ne kadar İslamın güzelliğini efaliyle izhar edemeyen müslümanlara –başka dinlerin mensupları da kendi dinlerine ait güzellikleri bitamamiha izhar edemedikleri gibi- kabahat bulmaya çalışsakta hiç şüphesiz yanlış, kasıtlı, adaletten uzak ve edepsiz ediplerin medya yoluyla yaptıkları sunumlarında kabahatta payı olduğu unutulmamalıdır.

İslamofobinin bir başka cephesini de, batının hadiselere ve bahusus müslümanlarla alakalı hadiselere iki yüzlü yaklaşımı oluşturur. Batı dünyası hükümetleri ve medyası, klasik liberal tefrik anlayışı olan insanların kritiği ile inançlarının kritiğinin farklılığı esasını hiçe saymıştır. Hatırda tutulmalıdır ki bu iki varyantın bir meselede bir arada bulunması ırkçılığın en ilkel örneğinden başka bir şey değildir. Dahası İslam coğrafyası içerisinde Haricilerden beri varolagelmiş fanatik azınlık, medyanın da önyargılı desteğiyle, dünya topluluklarının ve geri kalan medyanın bütün dikkatini üzerine çekebilmiş ve kendilerini adeta tüm müslümanların yegane söz sahibi olarak ilan ettirmişlerdir. Bu yolla Müslüman dünyasının duygularına en iyi tercüman olarak bu gibi harici zihniyet vitrine çıkarılmıştır.

Yazı dizisinde İslamofobinin nasıl İslamın tebliğinin ve daha geniş perspektifte Batı medyası ve Batı hükümetleri tarafından kendi İnsanlarına İslamın nasıl takdim edildiğinin tabi neticesi olduğunu tartışacağım. Müslümanların İslamı nasıl temsil ve tebliğ ettikleri üzerinde durduktan sonra hangi noktalarda bu din-i ilahinin en güzel surette neden temsil edilemediğini açıklamaya gayret edeceğim.

Bu noktada Risale-i Nur talebelerinin omuzlarına inayet-i ilahi tarafından konulmuş iki mühim vazifeye dikkatleri çekeceğim ve özellikle Filipinler gibi Asyanın tek Hıristiyan ülkesinde İslamofobiya'ya karşı almış olduğumuz tedbirler ve tebliğ usullerini paylaşmaya gayret edeceğim. Nur Külliyatının tamamında bu mevzuya şöyle veya böyle atıflar olduğu gibi bir dürri yekta olan Lemaat’ta da lü’lü ve mercan misal mücevherata yer yer atıfta bulunacağım. Zira o mercanlar benim ve bizlerin işaret taşlarımızdır. Son olarak henüz baskıya vermediğim ve üzerinde çalıştığım "Seyyidina İsa ve Hıristiyanlığın Dünü, Bugünü, Yarını" isimli kitabımdan bir bölümün özetini sunacağım. Ve minellahi tevfik.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.