Risale Haber-Haber Merkezi
Risale Akademi ve Akademik Araştırmalar Vakfı tarafından düzenlenecek olan "Lemaat Ekseninde İslamofobya Konferansı" için bilim insanlarına davet mektubu gönderildi.
30 Haziran 2012 Cumartesi günü gerçekleştirilecek olan konferans, daha önce yapılan Münazarat ve Hutbe-i Şamiye serilerinin devamı olacak.
İslamofobya Konferansı için yapılan açıklama şöyle:
İslamofobiya, İslam’a ve Müslümanlara karşı duyulan temelsiz korku ve hoşgörüsüzlüğün yol açtığı ayırımcı ve dışlayıcı uygulamaları kapsayan bir bakış açısı ve dünya görüşünü ifade eder. İslam üzerinden geliştirilen olumsuzlamanın somut muhatabı, bu inancın taşıyıcıları olan Müslümanlar olmaktadır. Antisemitizmin muhatabı dünya üzerinde sayısı 15 milyonu bulan Yahudi kitledir. İslamofobyanın konusu olan İslam korkusu ve nefreti ise 1.6 milyar insanı ilgilendiren, dolayısıyla küresel barışla doğrudan ilintili bir konudur. Özellikle Avrupa ülkelerinde, Müslüman nüfusun önemli bir kesimi kayda geçmeyen İslamofobik uygulamaların kurbanıdır. Bu durum Müslümanların yaşadıkları topluma entegrasyon sürecini olumsuz etkilemekte, onların insan ve vatandaşlık haklarını kullanmasını engellemekte ve Müslüman dünyadaki Batı karşıtlığına olgusal bir zemin sunmaktadır. Irkçılığın ve yabancı düşmanlığının modern biçimlerinden biri olarak İslamofobya, bir inanç olarak İslam’ı şeytanlaştıran, Müslümanları ötekileştiren, medeniyetler çatışmasını körükleyen, devletlerarası sistemin barışını dinamitleyen, kitlesel manipulasyonları kolaylaştıran, bu yüzden de küresel olarak mücadeleyi gerektiren bir insan hakları olgusudur.
Militan sekülerleşme tecrübesinin devlet zoruyla dayatıldığı Müslüman toplumlarda da bir yerli “İslamofobya”dan söz etmek mümkündür. Hem yerli Müslüman toplumları, hem de Batı toplumlarında yaşayan Müslüman toplulukları, ön yargı, dışlama, ayırımcılığa tabi tutma ve şiddete maruz bırakma şeklinde tezahür eden İslamofobya, günümüzdeki en yaygın insan hakları ihlallerinden birini oluşturmaktadır. Müslüman toplumlara ilişkin oryantalist bakış açısının yeniden üretilmesini, dolayısıyla, Müslüman toplumların “çevrelenmesi, yönetilmesi ve sömürülmesi” gereken, diyalog kurulamayacak ve bir arada yaşanamayacak toplumlar olarak sunulmasına, diğer taraftan da temel haklarından mahrum edilmelerine sebep olmaktadır. İlk elde faşist ya da milliyetçi sağ siyasi hareketlerin sahiplendiği islamofobik yaklaşımların, giderek Batı’daki ana akım siyasi hareketleri de etkilediği görülmektedir. Hollanda, Almanya, Fransa ve İskandinav ülkelerinde aşırı sağ, merkez sağı ikame etmeye yönelmiştir. Norveç’te 77 masum insanın öldürüldüğü olay, İslamofobya’nın tehdit düzeyi hakkında yeterli bir fikir vermektedir.
Medeniyetler çatışması yerine medeniyetler ittifakının, dinler arası çatışma yerine dinler arası diyalogun, Müslüman inancına mensup insanların terörle ilişkilendirilerek potansiyel suçlu olarak görülmesi yerine, insan olma ortak paydasının harekete geçirdiği empatik bir bakış açısının konabilmesi, hem uluslar arası, hem de toplumlararası barış ve refahın sağlanması için vazgeçilmezdir. İslam’ın ve Müslümanların küresel bir tehdit olarak görülmesi, dünya barışı için büyük bir tehdittir. İslamofobik İslam ve Müslüman algısının küresel iletişim ağlarıyla yaygınlaşması, Müslümanların temel haklardan yoksun bırakılmasına, sırf Müslüman oldukları için aşağılanmalarına, buna karşılık da, İslam dünyasında Batı karşıtı radikal hareketlerin güç kazanmasına ve kitleselleşmesine yol açmaktadır. ABD ve Avrupa Birliği, Müslüman nüfusunu ve İslamı ötekileştirmemek ve onları geniş topluma entegre edebilmek için İslamofobyayı önemsemek ve onunla her düzeyde mücadele etmek zorundadır.
Her boyutuyla İslamofobyayı, tartışmak amacıyla bir günlük konferans düzenlemiş bulunmaktayız. Bu konferansımıza sizlerin tebliğlerinizle birlikte katılımlarınızı bekliyoruz.