Abdullah Bey: “Otuzuncu Lem’a’nın Altıncı Nüktesine göre, varlıklardaki baş döndürücü faaliyetlerin Kayyûm ismi ve buna bağlı Kayyûmiyet sırrı ile îzahını yapar mısınız?”
Kayyûmiyet sırrının kâinât üzerindeki cilvesini ve etkinliğini görmek herkes için mümkündür. Bedîüzzaman Hazretleri bunu iki meselede beyan etmiştir:
Birinci Mesele: Kayyûm isminin büyük cilvesini görmek için, hayâlimizi bütün kâinâtı temâşâ edecek şekilde, biri maksimum varlıkları, diğeri minimum varlıkları gösterecek iki dürbün yapmalı ve kâinâta bakmalıyız.
Birinci Dürbünle görüyoruz ki: Kayyûm isminin cilvesiyle, yerküreden bin defa büyük milyonlarca küre ve yıldız, direksiz olarak, havadan daha latîf olan esîr maddesinin içinde seyahat ettiriliyorlar.
İkinci Dürbünle görüyoruz ki: Kayyûmiyet sırrıyla, yeryüzündeki mahlûkâtın her birinin vücut zerreleri, yıldızlar gibi muntazam bir vaziyette hareket ettiriliyorlar. Meselâ kandaki alyuvarlar ve akyuvarlar seyyar yıldızlar gibi, Mevlevîvârî iki muntazam hareketle hareket ediyorlar.1
İkinci Mesele: Kayyûmiyet cilvesinin kâinâtta Vâhidiyet ve Celâl noktasında tecellîsi bulunduğu gibi; kâinâtın merkezi, medârı ve şuurlu meyvesi olan insanda da Vâhidiyet ve Cemâl noktasında tezâhürü vardır. Yani, Kayyûmiyet sırrı ile kaim olan kâinât, Kayyûm isminin en kâmil mazharı olan insan ile de bir cihette kıyâm bulmaktadır. Çünkü kâinâtın ekser hikmetleri, maslahatları ve gâyeleri insana baktığı için, insandaki Kayyûmiyet cilvesi kâinâta bir direk teşkil etmektedir.2
Kâinâtın kıyâmında önemli bir meyve olan insanın, Kayyûmiyet sırrına bakan üç mühim vazîfesi vardır:
İnsanın Birinci Vazîfesi: Kâinâtta yayılmış nîmet çeşitlerini insanla tanzim etmek. Nîmetler insanın menfaati ipiyle tesbih tâneleri gibi dizilmiştir. Nîmet iplerinin uçları insanın başına bağlanmış; insan, rahmet hazînelerinin umûm çeşitlerine bir liste hükmüne getirilmiştir.
İnsanın İkinci Vazîfesi: Zât-ı Hayy-ı Kayyûm’un hitaplarına en mükemmel muhâtap olmak, san'atlarını takdir ve tahsin etmek, teşekkürün bütün çeşitleriyle Allah’ın bütün nîmetlerine ve hadsiz ihsânlarına şuurkârâne şükür ve hamd etmek.
İnsanın Üçüncü Vazîfesi: Hayatı ile Zât-ı Hayy-ı Kayyûm’a üç vecihle âyinedarlık etmektir:
Birinci Vecih: Kendi noksan sıfatlarıyla Hâlık’ının kemâl sıfatlarına âyine olmak. Acziyle, Hâlık Teâlâ’nın sınırsız kudretini, fakrıyla hadsiz rahmetini ve zenginliğini, zaafıyla Allah’ın sonsuz kuvvetini tanımak ve göstermek.
İkinci Vecih: İnsan, cüz’î sıfatları ile, kâinât Hâlık’ının sınırsız sıfatlarını tanır ve tanıtır. Cüz’î irâdesi, azıcık ilmi, küçücük kudreti ve geçici mâlikiyetiyle bu Kâinât Ustası’nın yüksek mâlikiyetini, eşsiz san'atını, irâde-i külliyesini, sonsuz kudretini ve sınırsız ilmini kâinâtın büyüklüğü nisbetinde anlar, tanır ve âyinedarlık eder.3
Üçüncü Vecih: Bu vecihte insan Zât-ı Kayyûm-u Ezelî’ye iki şekilde âyinedârlık etmektedir:
Birinci şekil: İnsan, kâinâtın bir küçük fihristesi hükmündedir. Allah’ın isimlerinin nakışlarını kendi üzerinde ayrı ayrı göstermektedir.
İkinci şekil: İnsan, Allah’ın şuûnâtına âyinedarlık etmektedir. Meselâ kendi hayatıyla Zât-ı Hayy-ı Kayyûm’un hayatına işâret ettiği gibi, hayatında inkişaf eden işitmek, görmek, sevmek, iftihâr etmek, memnun olmak, mesrûr olmak, müferrah olmak gibi duygular vasıtasıyla, Zât-ı Hayy-ı Kayyûm’un Sem’ ve Basar gibi sıfatlarına ve Zât-ı Akdes’in kudsiyetine ve istiğnâsına münâsip ve lâyık o nev’îden şuûnâtına âyinedarlık etmektedir.4
Nasıl ki, kâinâttan insan seçilmiş ise, insanlardan da en büyük rehber, en mükemmel insan ve âyine-i Ehad ve Samed olan Ahmed-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm seçilmiştir. 5
Dipnotlar:
1- Lem’alar, s. 344.
2- Lem’alar, s. 345.
3- Lem’alar, s. 346.
4- Lem’alar, s. 347.
5- Lem’alar, s. 348.
Yeni Asya