İsm-i Kayyûm üzerine

Süleyman KÖSMENE

Abdullah Bey: “Otuzuncu Lem’a’nın Altıncı Nüktesine göre Kayyûm İsmi ve buna bağlı Kayyûmiyet sırrı ile İlâhî fiiller arasında ne gibi bir ilişki vardır?”

Kayyûmiyet sırrıyla en küçük bir îcad fiili, kendisinin doğrudan doğruya kâinât Hâlık’ının fiili olduğuna delâlet eden bir büyük sır taşımaktadır. Mevcûdâtta görünen bütün îcad fiilleri öyle bir keyfiyettedir ki, her şeyin, bilhassa hayat sahiplerinin, bütün kâinâtı görecek, bilecek ve kâinâta karşı münâsebetini tanıyacak ve temin edecek bir iktidar ve ihtiyardan geldiğini göstermektedir. Meselâ, arının îcâdına teveccüh eden bir fiil, iki cihetle kendisinin Hâlık-ı Kâinâta mahsus olduğuna işâret eder:

Birinci Cihet: Arının bütün emsâlinin, bütün yeryüzünde, aynı zamanda, aynı fiile mazhariyetleri gösteriyor ki, bir tek arının îcâdı, ihâtalı ve bütün yeryüzünü kaplayan bir fiilin ucudur. Öyle ise bütün arıların mûcidi, fâili ve sahibi kim ise, o tek arının mûcidi, fâili ve sahibi de O’dur.
İkinci Cihet: Bu tek arının hilkatine teveccüh eden fiilin fâili olmak için, o arının hayat şartlarını, duygularını ve kâinatla münâsebetini temin edecek ve bilecek kadar pek büyük bir iktidar ve ihtiyâr lâzım geldiğinden; o tek arıyı îcâd eden zâtın, bütün kâinâta hükmü geçen Zât olması zarûrîdir.

İkinci Şuâ: İki meseledir:
Birinci Mesele: Yıldızların ve dev kürelerin kıyâmları, devamları ve bekâları Kayyûmiyet sırrı ile bağlıdır. Eğer Kayyûmiyet sırrı bir an yüzünü çevirse, bir kısmı yer yüzünden binler derece büyük milyonlar küreler sonsuz boşlukta dağılacaklar, birbirlerine çarpacaklar ve yokluğa dökülecekler.
Havada tayyareler gibi muhteşem kasırları ve sarayları muntazaman ayakta durdurup gezdiren bir zâtın kayyûmiyet iktidarı, nasıl ki havadaki sarayların sebat, nizam ve intizamları ile anlaşılabilirse; Zât-ı Kayyûm-u Zülcelâl’in de esîr maddesi içinde hadsiz semâvî cirimlere, sonsuz intizam ve mîzan içinde Kayyûmiyet sırrı ile bir kıyâm, bir bekâ ve bir devâm vererek, çoğunluğu Dünya’dan milyonlar defa büyük milyonlar dev küreleri direksiz, istinatsız, dayanaksız ve boşlukta durdurmakla berâber; her birini bir vazîfe ile tavzif edip gâyet muhteşem bir ordu şeklinde “Ol!” emrinden gelen fermanlara tam bir itaatle boyun eğdirmesi, Kayyûmiyet sırrının âzamî cilvesine eşsiz bir ölçü teşkil etmektedir. Her bir varlığın zerreleri ve canlıların hücreleri dahi, yıldızlar gibi Kayyûmiyet sırrı ile kâim bulunmakta, o sır ile dağılmaktan muhafaza edilmekte, o sır ile hayat için bekâ bulmakta ve o sır ile varlıkları devam etmektedir. Hadsiz zerreler, hadsiz dilleriyle Kayyûmiyet sırrını îlan etmektedirler.1
İkinci Mesele: Her şeyin vücudunun hikmeti, vücudunun gâyesi, hilkatinin faydası ve hayatının netîcesi üçer nev'îdir:

Birinci Nev'î: Kendine, insana ve insanın menfaat ve maslahatlarına bakar.
İkinci Nev'î: Her şey; bütün şuur sahipleri mütalâa edebilecek ve Fâtır-ı Zülcelâl’in isimlerinin cilvesini bildirecek birer âyet, birer mektup, birer kitap, birer kasîde hükmündedir ki, mânâlarını hadsiz okuyucularına ifâde eder.
Üçüncü Nev'î: Her şey; Sâni-i Zülcelâl’e âittir, O’na bakar. Sâni-i Zülcelâl, Kendi acâip san'atlarını Kendisi temâşâ eder; Kendi isimlerinin cilvelerine Kendi eserlerinde bakar. Her şeyin, bu sırra ulaşması için bir saniye kadar yaşaması kâfidir.
İnşâallah yarın devam edelim.

Dipnot:
1- Lem’alar, s. 337.

Yeni Asya

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.