Deprem, bilinen kısa tanımı ile bir yer hareketidir. Jeolojik fay hatlarında yaşanan kırılmaların beraberinde zemin kaymaları ile zeminde oluşan sarsıntının bize yaşattıklarıdır.
Faylarda biriken enerji/stres veya "öfke" zamanla ortaya çıkar. Bu enerjinin yeraltı derinliği ve genişliği ile orantılı olarak bir deprem şiddeti kendini açığa vurur.
Biz yeryüzü sakinleri, jeolojik ve geoteknik alanı kapsayan bu yeraltı hareketlilik, enerji biriktirme, sonra bunun "kusma” hâli olan dışa vurumu ile meydana gelen zemin düzeyindeki etkileri sebebiyle depremi yaşıyoruz.
Zemin üstü inşa ettiğimiz yol, bina, tesis ve mekanların üstüne oturduğumuz zamanlarda, hayatı düzenlediğimiz hareketliliğimiz ve tabiatla kurduğumuz ilişkimizde, zeminle ve jeolojisiyle olan birlikteliğimizi doğru kurmak zorunluluğu ortaya çıkıyor.
Zeminle olan hayatı inşa biçimimiz, zeminin özelliklerini, dinamiklerini ve bunları etkileyen jeolojik faktörleri doğru bilmemizle mümkündür.
Evrenle birlikte dünyanın şekillendiği ve beraberinde canlılar için yaşam alanlarının oluştuğu yeryüzünde, akıl çipi takılan canlılardan insanın aldığı sorumlulukla yeryüzü yapılanması hem tamamlanmış hem de kendi kurallar dizini içinde konumlanmıştır.
Bu tasarımın yeraltı ve gökyüzüyle olan ilişkisi kadar, evrenin diğer gezegenleri ile bağları da bir bütünlük arz etmektedir.
Bu bilinçli yaratılış serüveninin bir disiplini, işleyişi ve ardı sıra birbirini besleyen, tetikleyen, saran ve bozan dengeleri vardır.
Bilimler, bu bilinmezlere giden yolda, bilinenlerden hareketle başlar keşif ve yenilik çalışmalarına. Bütünün muhteşem döngüsü için evrenin oluşumuyla en mükemmel modelin işletilmesine dair insanlığın karınca misali attığı küçük adımlar, bilme merakının yaşamı kolaylaştırmaya yönelik ihtiyaçları ile birlikte doğan birikimidir.
İnsanlık havzasında oluşan bu bilgi, deneyim ve düzen hafızası, bilginin sistemli ve doğrulanabilir/yanlışlanabilir yöntemli gözlem ve deneyimleriyle bilim hâline gelmiştir.
Bunlardan biri olan yer bilimi de kendi kavramsal çerçevesi içerisinde yerin altından yerin üstüne "haber" gönderir. Üstümde yürürken, yapılanırken, müdahale ederken "beni duyun" der. Jeoloji bilimi olarak bunu bilip dikkate almadığımızda, üstünde yaşadığımız, bize kucak açan zemine yerleşirken kurallarını bilmezlikten geldiğimizde, üretilen stresin patlayacağını ve bundan kuralsızlık kadar etkileneceğimizi en ilkel şartlarda bile yaşıyoruz.
Dijital çağda bilim ve teknolojinin yakaladığı ivmenin güncellenebilir baş döndürücü bilgi, deneyim ve çözüm üretme kapasitesi karşısında hâlâ teknik standartlara uymayan ve afet diye sebep olduğumuz sonuçları yaşamaktayız. Hiç şüphesiz bu dönemde bir insanlık suçu ve organize bir cinayet gibi çağdaş dönemlerin insanlık tarihine geçeceği muhakkaktır.
Bilimin dili, aklın deneyimlediği uygulamalar ve bilinen iyi sonuçlar, güvenli mekân ve yaşamla mümkündür. Üstelik kıyas/ (benchmarking) ile bunu icra etme imkânı ve fırsatı varken, "alıp uygulamak" kadar gerçekleştirebilme kolaylığını ve fırsatını tepmek ve yerin öfkesine maruz kalıp cinayetlere ve cani üretmeye sebep olmanın ana nedeni nedir acaba?
Bilmişliğimizin, egosantrik böbürlenmenin, selfi meftunu karakterlerimizin, lisanslı teknik elemanlarımızın, israf derecesinde kurumlar-kuruluşlar-kişiler zenginliğinin içinde bu kadar zihni fakirliğin ve çaresizlikle sefalete sürükleyen hâllerin nedeni nedir?
Kendimizi dev aynasında görüp, iş-fiş-bürokrasi-siyaset-kariyer-akademia camiası-ticaret bağlantıları içinde; yerin gerçeğinden altındaki hareketlerden bağımsız ve dikkate almadan yaşamak mümkün mü? Bu riski görmemek ne kadar insani? Hatta onunla çatışarak, kanun-nizam-teknoloji-standartlar zincirini yok sayarak oluşturduğumuz bu "yeryüzü örgütlenme" oluşumu, bir yeraltı patlamasıyla bizi deşifre etmektedir. "Örgüt kurum ve elemanlarını" ifşa edip kirli bağlantıları ortaya çıkardığını her defasında depremle yaşamamıza rağmen, aynaya bakıp yüzleşmenin vicdani utancını yaşamadan kalıcı tedbirler nasıl mümkün olur? Hak ettiğimiz cezalarla buluşmadan, bu depremler, depresyonlar ve depreşmeler nasıl çözülecek?
Verdiğimiz canların müsebbipleri, maddi kayıplarımızın failleri, ruhsal çöküntümüzün özneleri ve sosyal bütünlüğümüzün katilleri icrada, inşada ve imarda hâlâ fırsat ve kaynak hırsızlığı peşinde koşuyorlarsa, çok ürkütücü. Üstelik "yeryüzü örgütü”ne yeni nemalanma ve zalimce fırsat avcılığı yaparak ortak kaynaklara göz koyuyorlarsa, ahlaki deprem devam ediyor demektir. Hepimizin bir şekilde aleni ya da zımni suskunluk sarmalında veya menfaat devşirme tutumları karşısında dolaylı olarak kabullenmeye maruz kaldığımız bu insanlık suçunun bertaraf edilmesi nasıl mümkün olacak?
Yasaları arkadan dolanarak, referanslara göre standart dışı uygulamalara fırsat vererek veya hırsın doyumsuz kifayetsizliğiyle dürtülerin sadece kazanmak ve toplamak olarak algılandığı gayri meşru gelir depolama ile usulsüzlükler nasıl önlenebilir?
Depremin insanla ilişkili suçlarını bu şekilde nasıl önleyebiliriz?
Önlemek için en evvel öncelikli olarak neye ihtiyacımız var?
En başta, en temelde ve insanlık zemininde en öncelikli gereklilikler nedir?
Olması gereken temel karakter, vicdan ve ahlak inşa edilmeden, sadece bilgi ve deneyimin akıl aygıtlarıyla bu insanlık suçundan kurtulabilir miyiz?
Sosyal hayatımızı zehir eden deprem ve depresyonları nasıl çözelim ki diğerlerine pozitif domino etkisi yapsın?
Deprem ve benzeri afetlerle yaşadığımız ve ders almadığımız problemlerimizde en temel eksiğimiz, en kök problemimiz, en olmazsa olmaz ihtiyacımız nedir?
Her birimizin tek başına saatlerce/günlerce, doğrudan kendimizin vicdan aynasında görüneni okumaya, anlamaya, yüzleşmeye ve başlangıç adımlarını atmaya hazır mıyız?
Bilimin akılla, ahlakın vicdanla taçlanacağı alışkanlığımız/yapımız nedir, nerededir?
Bu iç yapıyı çözmeden "yeraltı yapılardan" çekeceğimiz var!
Yeryüzü sakinlerinin evrenle çatışan bu sorumsuzlukları karşısında, misafiri olduğu evrenin sahibinden elbette uyarı alacağı ve bunun da kurallar içinde işleyeceği aşikâr. Aslında bu kuralları başta bildiğimiz hâlde uygunsuzlukla sebep olduğumuz sonuçlardan yargılanacağımızı biliyoruz.
Evet en çok neye ihtiyacımız var?
Önce birey planında, sonra diğer halkalara doğru.
Benim öncelikle, en başta bu süreçlerdeki ana sorumluluk ve sonuç sorumluluk hafızam ne diyor, nereden başlamalıyım ve hemen ne yapmalıyım?