Aşkına esir düşmek, beni seninle özgürleştirdi; tutsak prangalardan kurtuldum.
Senden esen rüzgâr, kara bulutları dağıtıyor, güneş aydınlığı gök kubbeyi taçlandırıyor.
Engeller olsa da seninle engelsiz düşünüyorum. Fikirlerime ilham veriyorsun.
Ey Sevgili!
O kadar özlediğimsin ki, yokluğundan sevgisiz kalıyoruz, sevgimize uzanan dil yaralarından kalbimiz daralıyor.
Sen, umutlarımı diriltiyorsun, düşüncelerimi sarıyorsun, güvenli limanlarda sevgi teknelerine huzur denizini açıyorsun.
Senin bu insanlık koylarına, insanca yaşamak isteyenler çoğaldıkça, haydutlar kol geziyor, yol kesiyor.
Bu insani adada insanların istek tarlalarına seninle bambaşka, seninle dayanışma içinde sevgi tohumları ekiyoruz.
Seninle tartışmayı öğrendik. Artık farklı düşünmeyi, nitelikli rekabeti ve büyük aile olmayı başaracağız.
Sen beni bırakma. Seni istemeyen mutsuzlara bakma, içinden seven ve bize eşlik edenlere bak.
Birlikte insanca yol alıyoruz, yolları herkese açarak, açık tutuyoruz. Bu hür düşüncenin ikliminde bizim gibi sevenler yurdu büyüyor.
Seninle tanışalı, ortak sevgimizle dayatmacı ruhlardan sıyrıldım, güç merkezlerinden uzak olmayı öğrendim.
Muhabbet ve insanlık karnından, fırsat tuzakları ile seni sevenleri korku ile endişelendiren sevgisizlere inat doğduk.
Sevgimize düşman çok. Ancak bu sevgiye, sadece sevilen özellik verir. Özgürlük adası böylesi ayrıcalıklı bir yer ve bir o kadar da müstebitlerin saldırısı altında.
Birlikte, eşit ve adil insanlığı sevdik sevgilim. Sesli düşünmeyi başardık.
Yeniden doğduk. İnsanı yıkan despot reflekslerin saldırısından kurtularak ve onları geri püskürterek.
Seni içinde vicdan olan ve insanın varmak istediği bir sığınakta tanıdım.
Mehmet Akif Ersoy bana seni anlatmıştı:
"Zalimin hasmıyım amma, severim mazlumu."
"Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim" haykırışı ile mağdurun yanındaydı.
Bediüzzaman da "Hürriyet, imanın bir hassasıdır" diye senden bahsetmişti uzunca.
Çünkü hürriyet; iman eksenli adalet, ehliyet ve istişarenin ortak vicdanını tesis eder. Ortak akla dayanır.
Ey Sevgili Hürriyet!
Namık Kemal de sana aşıktı.
1896'da, bundan tam 127 yıl önce "Kemal'in rüyası ile uyandım" diyen Bediuzzaman'a ilham vermişti:
"Ey didar-ı hürriyet,
Esiri aşkın idik, kurtulduk esaretten."
Ey sevgilim!
Teknedeki saksılardan adadaki ormana bir yolculuktur bu. Huzur adasına.
Ağaçlar kadar hür ve eşit, orman kadar bir.
Takası olmayan tek şey hürriyettir.
O yüzden "Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam" yankısı, hür adamın insanlık çığlığıdır.
Çınlayan kubbelerle birlikte hürriyet ve hep hürriyet.
Meşruiyetin meşru zemininde insan varlığına dokunur hürriyet.