Isparta’dan Ankara’ya Isparta
Yahut Müspet Hareket’ten İttihad-ı İslam’a
Geçen cuma akşamı Isparta’daydık.. İstanbul İlim Kültür Vakfı ile Isparta Kültür ve Eğitim Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği Müspet Hareket Sempozyumundaydık.
Akşamki açılış programı oldukça yoğun ve kalabalıktı. Feyizli bir başlangıçtı.
Bir çok akademisyeni ve Ispartalı dostları bir arada görmek oldukça mutlu etti.
Sempozyumun ana teması müspet hareketle şiddeti tedavi etmek üzerineydi.
Farklı bakış açılarını yakalayan, bir birinin risale hafızasını tetikleyen, yeni zihni dönüşümlere kapı açan ve müzakerenin çıtasını yükselten ortamlardan birini yaşadık sempozyum boyunca.
Kıt şartlara, mekan sıkıntısına rağmen netice hasıl oldu. Üstadın Isparta’da birer tohum gibi ektiği “Hafız Ali sistemi”nin ruhaniyetini gördük. Nur fabrikasının imalatlarını müşahede ettik. Bayram ağabeyin ihlaslı adımlarını takip ettik. Külliyesinde küllü fark ettik.
Tahiri ağabeyin takva mertebesinin alemi sarsan ve bizi şefkatle saran sessizliğinde boğulduk..
Müspet Hareket Sempozyumu, ağabeylerin karargahı ve Risale-i Nur telifinin/inşasının tarihsiz ve tarifsiz milyonlarca vakasının ve gizeminin ezeli sırda yankı bulan bahar meyvelerinin bir takdim anıydı.
Isparta, acele edip kışta gelen Üstadımın ve o müstesna ağabeylerin saff-ı evvel terbiyesinde/sisteminde/tertibinde bir tarlanın ekilen tohumlarla nurlandığı bir şehr-i ayndı.
Bu sempozyum, hızlı bir başlangıçtı. Yenilerine kapı açmalı. Çeşitlenmeli. Isparta’nın Risale-i Nur arkeolojisini adım adım incelemeli. Teşrik-i mesaiyi taçlandıracak taksimül amal sırrını daha da inkişaf ettirmeli.
Isparta, Risale-i Nur şemsiye markası altında bir marka olmalı. Tıpkı sırada bekleyen Urfa, Van, Bitlis, Afyon, Kastamonu, Eskişehir, Emirdağ gibi.
Isparta’da ağabeylerin model sistemleri ayrı ayrı birer sempozyum konusu olmalı. Fikir havzaları, müştereken zihni koridorlarını birbirine açmalı, iştirakla ve ihlasla yoğurmalı, Kevser-i Kur’ana akmalı o süzülmüş ilmi tespitler.
Akademik camia, Isparta’da derinleşmeli.
Mesela, “Hafız Ali sisteminde 20. Lem’a İhlas Risalesi Sempozyumu” bir başlangıç olabilir.
Gül-Muhabbet-Risale-i Nur sempozyumu daha farklı bir akademik derinleşme alanı. Gül-ü Muhammedi’den yansıyan asrın gülüne gül bağı olmuş, gülşende Said Nursi gülünün evrensel ölçeğe taşınan hakikatini araştıran ayrı bir sempozyum düşünülebilir.
Ya da adım adım panellerle, seminerlerle, çalıştaylarla Isparta’nın nur gülleri topluma ve insanlığa taze kokularıyla takdim edilebilir.
Geçen cumartesi günü Isparta’dan sempozyumdan sonra ayrıldık. Ankara’ya dönüp, İttihad-ı İslam Sempozyumuna katılmak istiyorduk.
Pazar günü, Hayrat Vakfı’nın düzenlediği, Isparta’dan gelmiş Gül yüzlü nuraniliğin muhabbet kokulu Husrev ağabey hattında Ankara Arena Spor Salonundaki sempozyuma yetiştik.
Hüsrev ağabeyin tevafuklu Kur’an hattı’ndaki inkişafı ile “Gül Fabrikası”nın Ankara’ya gönderdiği mamulatı Ankara’da tattık. Isparta’dan Ankara’ya gelmiştik. Ankara’da gördüğümüz ise yine Isparta’ydı.
Vefatından iki ay önce, ağabeylerin davetine iştirak etmek üzere Ankara’ya gelen Bediüzzaman’ı, ancak Haymana girişinde engelleyen zihniyet, bugün Ankara’da Isparta’dan gelen Üstadın Gül Fabrikasını kuran Hüsrev ağabeyin mahsulatını ağırlıyordu..
“IspartAnkara” oldu. Isparta’yı anlamaya başlayan bir Ankara yıllar yılı bir istekti, arzuydu, diyalogdu, teşebbüstü, çözümdü, kısmen olduydu, esintiydi, kesintiydi derken Isparta kahramanları gül şehrinde müspet hareket, başkentte ise İttihad-ı İslam dediler.
Huşu buldum Hayrat Vakfı’nın organizasyonunda. Asr-ı Saadetten mülhem bir kokuyu aldım kardeşlerimin o nizami/vakur/müeddep/muhlis hallerinden.
Risale-i Nur’un hatt-ı Kur’ani ve Osmanlıca konusundaki tartışılmaz ihtisaslarının endüstriyel ürüne varan/dönüşen, modern çağın bütün teknikleri ile sistemleşen bir tasavvurunu/vizyonunu kendi kategorilerinde buldum.
Uzun süredir etkinliklerini sistem gözüyle takdir ettiğim bir gidişatın yeni sonuçlarını görmek, Risale-i Nur’un farklı modellerini kendi içinde bir alana teksif olmuşluğunun istikametli meyveleri ve muvaffakiyeti olarak ekip/takım tezahürünü yaşattılar.
Şimdi Risale-i Nur çevrelerinin/mensuplarının/talebelerinin/kardeşlerinin/dostlarının hep beraber yeniden düşünme zamanı.
Çünkü yeni bir dönem başlıyor. Dördüncü devresini tamamlamak üzere olan menhus ruhun gidişi ile birlikte dönüşün asırlara baliğ risale hareketinin kendi iç dinamikleri ile modellerini/tarzlarını/meslek ve meşreplerini en fıtri ve kendine has usul ve esasları ile takdim etme sürecine giriyoruz.
Bütün hizmet hareketleri Risale-i Nur’un ruh-u aslisine sadık bir ciddiyetle akademik zeminde, sosyal alanda ve hayatın diğer sahalarında eğitim ve yayınla kendilerini en iyi ifade edecekleri ve inkişafın inşirah boyutuna taşınacağı yeni bir iklimine girdiler.
Bilim, sanat ve felsefenin Risale-i Nur’dan mülhem ve terbiye edilmiş sünnet çizgisindeki caddesinde oluşan bu tefekkür merkezli şefkat hamleleri yeni dönemin en belirgin sonuçlarıdır.
Evet Risale-i Nur için yeni dönemdeyiz.
Yeni dönem, kalbin akılla mezc olduğu, hükümet yerine hikmet, kuvvet yerine hak ve hissiyat-ı mektep yerine medrese-i efkar’ın hakim olduğu bir dönem.
Yeni dönem Risale-i Nur’dur. Risale-i Nur’un mütemmim cüzleri olan ve şahs-ı manevi için kainat mesabesinde herkese açık manada bir inşa sürecini başlatan nur talebeleri, hayatın merkezine doğru bir hummalı faaliyete girdiler.
Evet Ankara, Isparta’yı anlama seviyesine ancak gelebildi. Bundan sonrası daha kolay olacak.
Şimdi “teavünü teshil” edecek teşrik-i mesai sistemine çalışma ve ittihad-ı İslam yolunda ilerleme vakti.