Ortadoğu'yu iyi bilen, haber ve yorumlarıyla (bizimki de dahil) iktidarları sinir eden İngiliz gazeteci Robert Fisk, doğru bir gözlem yapmış.
Özetle şöyle diyor The Independent gazetesinin yazarı:
"İsrail'in Mavi Marmara'ya saldırmasına şaşırmadım.
Çünkü İsrail ordusunun Lübnan'da sivillere ateş açtığını görmüştüm. Sabra ve Şatila'ya, Gazze ve Kana katliamlarına da şahit olmuştum.
Bugün beni şaşırtan tek bir şey şu:
Birçok Batılı gazeteci İsrail propagandasına boyun eğerken, İsrailli gazeteciler cesaretle hükümetlerini eleştiriyor." (5 Haziran)
Batı'daki gibi bir medya öbeklenmesi bizde de var: İsrail'in kıyıdan 70 mil açıkta, uluslararası sularda seyreden Mavi Marmara'ya saldırarak, 9 Türk sivil yolcuyu öldürmesine sadece bir gün tepki verdiler.
Zevahiri kurtardıktan sonra, olayı kıyısından, köşesinden tırtıklamaya başladılar.
***
Ama bizimkiler, Batı'dakilerden farklı:
Hevesle, şevkle, iştahla yardım filosunu karalamaya ve İsrail'i haklı çıkarmaya çalışıyorlar.
Kullandıkları denklem çok basit: "Eğer, çekişmenin bir tarafında Müslümanlar, diğer tarafında İsrail devleti varsa... İsrail haklıdır."
Yardım filosunda 32 ülkeden insanların olduğunu söylemek...
Bunların sadece Müslüman değil, Yahudi ve Hıristiyan da olduğunu belirtmek...
İsrail müdahalesinin uluslararası sularda yapıldığını 1000'inci kez hatırlatmak...
Hiçbir işe yaramıyor.
***
Nasıl "mahalle baskısı", "sivil darbe" gibi saçmalıkları uydurdularsa...
Nasıl "Malezya'ya benziyoruz" hezeyanını tartıştılarsa...
Nasıl parti kapatılmasına destek verdilerse...
Nasıl Ergenekon Davasını sulandırmak ve de bulandırmak için uğraşıyorlarsa...
Nasıl Yüksek Yargı'nın yüzde 100 taraflı kararlarını göz ardı ediyorlarsa...
Nasıl Demokratik Açılımın sekteye uğraması için her türlü kışkırtmayı yaptılarsa...
Nasıl yeni anayasa paketinin geçmemesi için çaba sarf ettilerse...
Benzeri bir şekilde... İsrail'i haklı çıkarmaya çabalıyorlar.
***
İsrail'in deniz haydutluğuna, aynı "Deniz Baykal'ı gönderen gizli kaset" muamelesi yapıyorlar.
Kaseti nasıl unutuverdilerse...
Filoya yapılan saldırıyı da unuttular.
Çünkü işlerine bu geliyor. İsrail'in haydutluğunu hatırlatarak İsrailcilik yapılamaz ki!
İsrailcilik dedim de... Hakikaten bizim İsrailci medyacılar, "vicdanlı, demokrat, sol liberal" İsrailli gazetecilerin çok daha gerisinde.
Bizimkiler düpedüz İsrailli şahinleri destekliyor.
***
Geçen hafta burada, İsrail Silahlı Kuvvetleri'ni "Dünyadaki en demokrat ordu" diye selamlayan Fransız felsefeci Bernard Henri Levy'nin saçmalıklarını yazmıştım.
Levy o lafı Fransa Büyükelçiliği ile Haaretz gazetesinin Tel Aviv'de düzenlediği konferansta söylemişti.
Gazetenin editörlerinden, deneyimli yorumcu Gideon Levy, "Sevgili Bernard, senin bilgin biraz yetersiz galiba..." diye dalga geçtikten sonra, şu örneği vermiş:
"İnsanlar açlıktan ölmediğine göre, Gazze'de bir ablukanın olmadığını söylüyorsun.
Büyük bir İsrail süpermarketinde 15 bin çeşit mal bulunur. Senin yaşadığın Paris'te ise herhalde çoktur. Kuşatmadan önce Gazze'de 4 bin çeşit mal satılırdı. Şimdi ise İsrail sadece 97 çeşide izin veriyor. Peki, buna ne dersin?"
Hiç kuşkusuz, felsefe hokkabazı Bernard Henri Levy de buna aynen bizimkiler gibi cevap verir: "Evet, ama... Evet, ama... Evet, ama..."
Sabah