İsrail zulmüne karşı Kunut duası tepkisi

Mehmet PAKSU

İsrail'in Gazze katliamına sessiz kalmadık, kalmamamız da mümkün değildi. Bu sessizliğimizi mitinglerle, en üst düzeyde tepkilerle, millet olarak gönderdiğimiz yardımlarla gösterdik. Dualarımızla da onları destekledik. Bir de sabah namazında kunut yaparak bir başka açıdan ellerimizi açtık. Namaz Gönüllüleri Platformu'nun bir basın bülteni ile gündeme getirdiği, geçtiğimiz Pazar günü Beyazıt Camii'nde sabah namazında bir örneği verildiği gibi, kunut duasıyla da değişik bir tepki yaygınlık gösteriyor.

İnanan insanlar olarak her vesileyle Allah'a elimizi açarız. Birisi, Allah'tan nimet, rızık, bolluk, ilim, hikmet, hayır, huzur ve bereket isteriz.

Diğeri de, üstesinden gelemediğimiz, elimizin ermediği, gücümüzün yetmediği, takatimizi aşan bazı felaket ve tehlikelerden korunmak; mazlumları ve masumları öldüren, haklarını gasp eden, her türlü zulmü reva gören zalimleri Allah'a havale ederek, zulümlerinin durması, güçlerinin gitmesi ve belalarını bulmaları için de dua ederiz. Bu tür duanın dilimizdeki ifadesi "beddua" iken, Kur'ân ve hadiste geçen şekli "lânet"tir.

Böyle dualar namazda okunursa buna "kunut yapmak" denir. Kısa tarifiyle "Herhangi bir şerden kurtulmak ya da hayrı elde etmek için namazda Allah'a sığınmak" demek olan kunutu Peygamberimiz normal zamanlarda vitir ve sabah namazında yapardı. Fakat Müslümanların mağduriyeti, felaketlerin artması, savaşların sürmesi, kıtlık ve sıkıntıların tahammül sınırını zorladığı belli dönemlerde kunut yapmayı arttırır, o felaket ve sıkıntı geçinceye kadar devam ederdi.

Mesela, Mekke'de esir tutulup hicret etmelerine izin verilmeyen Müslümanlar için Peygamberimiz bir ay boyunca kunut yaptı. Onlar hicretin 7. yılında kurtulup Medine'ye geldiklerinde kunutu terk etti. Bunun sebebi sorulduğunda, "Haklarında dua ettiklerimin geldiklerini görmüyor musunuz?" sözleriyle açıkladı.

Yine Hicretin 4. yılında Uhud savaşından dört ay sonra yetmiş Kur'an öğretmeninin şehid edildiği Bi'r-i Maûne Faciasında, bu katliamı yapan Benî Suleym, Rial, Zekvan, Usayye kabileleri aleyhine bir ay boyunca sabah namazında "Allah'ım! Onların durumlarını sana havale ediyorum. Ey Allah'ım! Onların yıllarını Yusuf Peygamber'in kıtlık yılları gibi çetin yap, başlarına darlık getir" sözleriyle kunut yapmış, arkasında bulunan sahabiler de "âmîn" demiştir. Bu duaya kırk gün sabah namazında devam etmiştir.

Peygamberimiz vefatından sonra sahabiler de bela ve musibetlerin baş gösterdiği zamanlarda kunut yapmaya devam etmişler. Bu hadisleri nakleden Ebû Hüreyre, insanlara farz namazlarda kunut yaptırır ve "Bu Resulullahın (a.s.m.) namazıdır" derdi.

Hufaf (r.a) da, Resulullahın (a.s.m.) kunutunu anlattıktan sonra, "Namazda İslam düşmanlarına lanet, işte bu yüzden meşru kılındı" derdi. Kunutun uygulama alanı, bu hadislerden hareket eden mezhep imamlarının içtihadına göre farklılık arz eder.

Hanefî ve Hanbelîlere göre kunutun yeri vitir namazının son rek'atıdır, Şâfiîler'e göre sabah namazının farzının son rek'atı ile Ramazan ayının ikinci yarısındaki vitir namazlarının son rek'atı, Mâlikîler'e göre ise sadece sabah namazının farzının son rek'atıdır.

Cemaatle kılınan namazlarda imam kunutu seslice okur, cemaat de açıktan âmin der. Hanefilerin kunutunda "Allâhümme innâ nestînükeÖ" ve "Allâhümme iyyâke na'büdü" cümleleriyle başlayan dualar okunurken, diğer mezheplerin duası, "Allâhümmehdinî fî men hedeyte" cümlesiyle başlayan duadır.1 Rabbim inşallah, sabah namazında cemaatle yapılan bu "kunutlar" bereketiyle mazlumlara yardım ve rahmetini gönderir. 1. Buhari, Vitir:7; Müslim, Mesâcid:294-308. Ebû Dâvûd, Vitir:5; Tirmizî, Vitir:10. Muhsin Koçak, TDV İslam Ansk. Kunut md.

Bugün

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.