Cemil Yüzer’in röportajı…
RisaleHaber-Barış Platformu’nun organize ettiği “İsrail Kazdıkça Kanayan Yara: Mescid-i Aksa” konulu sempozyum tamamlandı. Sempozyumda bir tebliğ sunan Gazeteci-yazar Mustafa Özcan, sempozyumla ilgili RiseleHaber’e konuştu.
Mescid-i Aksa sempozyumu nasıl geçti?
Sempozyum iyi geçti. İstanbul’da olmasının da anlamı büyüktü. Özellikle de Filistinliler bunun önemini vurguladılar. Şunu söylüyor Filistinliler: “Mescid-i Aksa konusunda İslam aleminde bir duyarsızlık var. Bir Türkiye’den çok fazla ümitvarız. Gazze saldırıları sırasında Türkiye’nin desteğiyle biz gökten adeta bir melek geldiğini düşündük. Türkiye 400–500 yıl boyunca bu bölgeyi fevkalade idare etmiş. Biz yeniden Türkiye’nin sancağı olmak isteriz.” Filistinliler’in geneli bu şekilde düşünüyor ama bunların bir kez daha burada dile getirilmesi manidardı. İttihad-ı İslam’ın yolunu Kudüs meselesi döşüyor. Kudüs meselesiyle birlikte de İttihad-ı İslam’ın güçleneceğini düşünüyor Filistinliler. Genel olarak bu havada geçti, çok olumluydu. Hem katılımcılar hem de dinleyiciler açısından zannediyorum iyi geçti.
Mescid-i Aksa’nın ne tür bir tehlike içerisinde olduğunu düşünüyorsunuz?
Mescid-i Aksa hem yüzeyden hem de alttan yıkılma tehlikesi içinde… Biliyorsunuz, İsrailliler 69 yılında Selahaddin Eyyubi’nin minberini yıktılar. 69’dan sonra da, özellikle 80’li yıllarda Kudüs’ü başkentleri olarak ilan ettiler. Batı Kudüs’ü yaptıkları gibi Doğu Kudüs’ü de manevi başkentleri yapmak için ihtiyaç duydukları şey, Süleyman Mabedi’ni inşa etme. Bunun yeri olarak da Mescid-i Aksa’nın yerini görüyorlar. Dolayısıyla, bir tarafta alttan kazılar yapılıyor. Diğer taraftan altına gayr-ı yasal şekilde Sinagog inşa ediliyor. Bununla da kalmıyorlar, “Kutsal Havuz” adlı projelerini hayata geçirmeyi hedefliyorlar. Bu projeye göre, civar bölgelerdeki Müslümanlara ait olan bölgeyi yıkarak, orayı Davut Külliyesi, Tevrat Müzesi gibi adlar altında kutsal bir mekan haline getirmeyi planlıyorlar. Yani Kudüs’ün karakterini de Yahudileştirmeyi planlıyorlar. Mescid-i Aksa’nın altını oyarken, diğer taraftan tamir edilmesine, bir çivi bile çakılmasına müsaade etmiyorlar. Böylece, Kudüs’te hiçbir İslami mekan bırakmamak için çalışıyorlar. Giderek bu amaç için de hızla ilerliyorlar.
İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ) bu konudaki girişimlerini nasıl yorumluyorsunuz?
Bilindiği gibi İKÖ hiçbir konuda sonuç alıcı girişimlerde bulunamıyor. Bırakın İsraille ilgili gelişmelerde, Müslümanlar arası tatsızlıklarda bile iyi niyet girişimlerinde başarılı olduğu söylenemez. İKÖ daha aktif olabilir. Madem ki Kudüs ve Mescid-i Aksa için kurulmuş, bu konuda daha girişimci olması lazım. Bu konuda özellikle Türkiye’ye düşen büyük görevler var. Birincisi; Ekmeleddin İhsanoğlu, geçtiğimiz dönemde Gazze’ye gitti ama bular yeterli değil. Daha somut adımlar atması gerekiyor. İkincisi; Müslümanlar arasında duyarlılığın arttırılması lazım... İKÖ bunu yapabilir, yapması da gerekir Bu noktada bir görev boşluğu olduğunu söyleyebiliriz. İKÖ, Arap Birliği gibi örgütlerin, duyarlılığı siyasete taşımaları lazım.
Aksa sempozyumunun açıklanan sonuç bildirgesinde, Mescid-i Aksa sorunu için Hristiyanlarla işbirliği yapılmasının önemi vurgulanıyor. Nasıl bir işbirliği olabilir?
Hristiyanlarla Müslümanlar hedefte birliktelik yapabilirler. Hristiyanların kutsal mekânlarının yüzde 80’i Kudüs’de bulunuyor. Müslümanların da 3 önemli mescidinden biri orada. Bu noktada, iki dinin mensupları da o kentte kendi kutsallarına yapılanlardan muzdaripler veya öyle olmalılar. Gerçekten de gerek Hristiyanların gerek de Müslümanların mukaddesatına zarar veren faaliyetlerine Yahudiler devam ediyorlar. Oldu-bittilerle sonuç almaya çalışıyorlar. Papa da önümüzdeki 8–15 Mayıs tarihleri arasında bu bölgeye gelecek. Dileriz ve ümit ederiz ki Papa bu ortak konuda Müslümanlarla işbirliğine gitsin. İsterse bunu başarabilir. Kırım Savaşında Müslümanlarla Hristiyanlar, Kudüs’deki kutsallar konusunda ittifak etmişlerdi. Kudüs hakkındaki ittifaklar, Fransa’yla Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya karşı ortak olarak harbe girmelerine vesile olmuştu. Dolayısıyla burara da Hristiyanlarla Müsümanlar bir araya gelirlerse, İsrail’in planlarını engelleyebilirler. Bu durumda dünya barışına da hizmet etmiş olurlar. Aksi durumda, İsrail’in çılgınlıkları dünya barışını berhava edebilir.