Kendimi bildim bileli, işsizlik ülkemizde bir problem olarak önümüzde kaya gibi durmaktadır. Özellikle 1980 yılından sonra işsizliğin önü git gide alınamayacak durumlara gelerek günümüzde daha da problem hale gelmiştir. Uzun yıllar gözlemlerim ve tecrübelerim istikametinde, işsizliğin en büyük sebepleri arasında; genç nüfusun hızlı artışı, kaynakların kısıtlı olması, kamuda savurganlık ve özel sektörde teşebbüs başlıklarını saymak mümkündür.
Kaynaklarımız kısıtlı mı?
Aslında 783.562 km2’lik bir alan, 85 milyonluk bir nüfus için yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı da düşünecek olursak az değildir. Coğrafi bakımdan ve doğal güzellikler ve zenginlikler bakımından ülkemiz, Allah’ın bir lütfu olsa gerek çok şanslıdır. Esas olarak kaynakların ortaya çıkarılabilmesi, çıkarılan kaynakların ise en verimli bir şekilde israf edilmeden kullanılması gerekmektedir. Ülke olarak yer altı kaynakları, hayvansal ve tarımsal üretim kaynakları bakımından fakir sayılmayız, kaynakları yeterince kullanamıyor oluşumuz, tembelliğimiz ve bana neciliğimiz maalesef bizi geri bırakmaktadır.
Genç nüfusun hızlı artışı avantaj değil mi?
Ülkemizde genç nüfusun oranının yükselmesi bizi avantajlı duruma getirmesi gerekirken kaynakları verimli kullanamıyor oluşumuz maalesef dezavantajlı duruma düşürmektedir. Kullanılabilir kaynakların ortaya çıkarılması genç nüfusa olan ihtiyacı artıracağı kesindir.
Kamuda savurganlık nelere mal olur?
Ülke kaynaklarının büyük bir kısmı kamu bürokrasisi tarafından kontrol edilerek harcanmaktadır. Kamu harcamalarının israf edilmeden etkin bir biçimde denetlenerek harcanması elzemdir. Kamu harcamalarında olabilecek azami tasarruf, yerinde ve zamanında yatırım hem israfı engelleyecek hem de doğru yatırımla istihdamı kapısını açacaktır. Bu anlamda en azından kamu yatırımlarının bir kısmının üretimi teşvik edici alanlara yapılması üretimi artırarak işsizliğe çare olacaktır.
Özel sektör yatırımları
Ülke kaynakları tabii ki özel sektör tarafından kısmen de olsa idare edilmekte, yatırımların bir kısmı da bunlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Özel sektörün de işsizliği önleme noktasında yatırımlarında cesur ve atılgan olması ile ülkenin ve gençlerin önünü açacağı bir gerçektir. Eğitim ve üretim alanlarında fabrikaların ve işletmelerin kurulması, kurulacak işletmelerde en verimli şekilde istihdamın oluşturulması, çalışanların maaşlarının hakkaniyet ölçüsünde verilmesi gerekmektedir. Varlıklı kişilerin birikimlerini eğitim, fabrika, tarımsal ve hayvansal üretime yatırma yerine daha çok emlak, arsa, faiz, borsa, altın ve dövize kaydırması ne yazık ki üretim ve istihdam artışına katkısı olmamaktadır.
İnanç ve ahlaki değerlerin kıymeti
2020 yılı TUİK verilerine göre ülkemizde işsizlik oranı % 13.2 olarak gerçekleşmiş ve yaklaşık 4 milyon 250 bin kişi işsiz olarak kayıtlara geçmiştir. Buna hali hazırda lise ve üniversitelerde okuyan gençlerimiz dahil değildir. Bu kadar işsizi ile bir ülke nasıl idare ediliyor diye düşünüyorum, aklıma insanlarımızın yardımseverliği, tasarruf bilinci ile iktisat ve kanaati, inanç ve ahlaki değerleri gelince rahat bir nefes alıyorum. Bu değerlerin gençlere kazandırılması pek kolay değildir. Gerek devletimiz ve STK’larımız ve gerekse aileler kendilerine düşeni azami derecede yerine getirmektedirler. Buna rağmen yine de gözden kaçan bir kesim var ki eğitim, inanç ve ahlaki değerler bakımından gerçekten standartların altında yer almaktadır. Bu kesim maalesef işsizlik buhranı ile de karşı karşıya gelince art niyetli kişilerin ve terörün kurbanı olmakta ve ülkeye zararı, kendisine sağlanacak kârdan birkaç kat fazla olmaktadır.
Nitelikli işgücünün atıl duruşu
Üniversite mezunu işsiz sayısı gün geçtikçe artmakta, mezun olan gençlerimiz arasında kıyasıya bir rekabet olmakta, birçok insan kamuda iş bulmak ümidiyle gecesini gündüzüne katarak KPSS denilen mevcut sınav sistemine hazırlanmakta. Bu arada bilgi ve becerilerini de artırmaktadırlar ama neticede birçok gencimiz umduğunu bulamadan bir yılını daha kaybetmektedir. Diş hekimliği ve doktorluk dışında kalan öğretmenlik, güvenlik, sağlık ve mühendislik gibi alanlarda gençlerimiz senelerdir iş beklemektedirler. Üniversite mezunu olayım derken genç yaşta sanat ve meslek öğrenemeyen birçok gencimiz de maalesef bu ümidin kurbanı olarak neticede mesleksiz kalarak ele güne avuç açar duruma düşmektedirler. Kamu ve özel sektör olarak elimizi çabuk tutalım, gençlerimiz elden gitmeden yatırımlarımızı istihdama yönlendirelim, bir gence olan yatırım bir aileye olan yatırımdır, bir aileyi kurtaran aynı zamanda yeni kuşakların da önünü açmış sayılır.
İktidar ve muhalefetin öncelikli hedefi
Ülke yönetiminde tasarruf sahibi olan iktidar ve demokrasilerde alternatif ve rekabetçi gücün vazgeçilmez unsuru olan muhalefete bu anlamda çok iş düşmektedir. İktidar ve muhalefet haftalarca, aylarca bu konu üzerinde ödevine çalışmalı, vatandaşa ayağı yere basan, gerçekleşebilecek proje ve vaatlerini öne sürmeli ve bunları en kısa sürede hayata geçirmelidirler. Her seçimde olduğu gibi bundan sonraki seçimleri de işsizlik faktörü etkilemeye devam edeceğe benziyor. Bakalım, hayırlısı olsun, Allah’a emanet olunuz.