Türkiye'de Bizans ve Osmanlı sanatı deyince ilk akla gelecek isimlerden biri hiç kuşkusuz Prof. Dr. Semavi Eyice'dir. Yazdığı birçok kitap, binin üzerinde makale ve ansiklopedi maddesiyle ömrünü ilme adayan asırlık çınar, Anadolu ve Balkanlar'ın en ücra köşelerini gezerek buradaki tarihî mirasımızı kayıt altına aldı ancak en büyük hizmeti İstanbul için yaptı. İstanbul'un kaybolan tarihî eserleriyle ilgili makaleleri ve fotoğraf arşivi bu konudaki çalışmaların en önemli kaynağı oldu. İstanbul'un tarihi eserlerini en iyi bilen, bu yüzden “İstanbul'un yaşayan hafızası” olarak kabul edilen Semavi Eyice, Anıtlar Kurulu'ndaki görevi sırasında başta mescitler olmak üzere birçok tarihî yapıyı da yok olmaktan kurtardı. Bu sene üçüncüsü düzenlenen CNR Kitap Fuarı'nın 'onur yazarı' olan İstanbul aşığı, 94 yaşında olmasına rağmen halen üretmenin ve geriye bir şeyler bırakmanın derdinde. Önümüzdeki günlerde basıma hazırlanan iki kitabı var.
Fakülteden mezuniyet teziniz neydi?
İstanbul minareleri. Başında 20- 25 sayfalık İslam âleminde minare diye bir bölüm vardı. Fas'tan, İspanya'dan itibaren bütün Kuzey Afrika, Mısır, Suriye ve Orta Asya'daki minarelerin toplu özetini veriyordum. Ondan sonra İstanbul minarelerini anlatıyordum. Devirlerine göre üslupları, şekilleri ve detaylarını ayrı ayrı veriyordum. En sonunda da minare ve ses, minare ve ışık, minareler ve efsaneler gibi ekler vardı. O tezle rahatça mezun oldum. Sonra da o tezimi kaybettiler.
Nasıl kaybettiler?
Edebiyat Fakültesi'nde kayboldu. Daha çok şeyler kayboldu orada. Renkli bir slayt arşivi yapmıştım. Gerek Bizans mimarisi, gerek İstanbul'a ait çeşitli gravürlerin resimlerinden oluşan fevkalade zengin bir koleksiyondu. Hepsi duman olmuş gitmiş.
Hangi dönemde kaybolduğunu biliyor musunuz? Çünkü 2000'li yıllarda Fakültenizde birçok kitap talan edilmiş, öğretim görevlilerinin de özlük dosyaları çöpe atılmıştı. Sizin teziniz ve arşiviniz de onlar arasında olabilir mi?
Bilemiyorum ama fakülteye gidip birkaç defa sordum, bulamadılar. 25- 30 sene önce emekli olmuştum. O sırada benim bölümüme yerleştirilen ne oldukları belli olmayan adamlar vardı. Ne okudukları da belli değildi, ne okuttukları da. İçime oturan bir hicrandır. O kadar emek vermiştim. Hatta kendi paramla Avrupa'dan satın aldığım bazı slaytlar vardı.
Mustafa Cambaz-Yeni Şafak