İstanbul Sözleşmesi olsaydı Hz. Yusuf da suçlu olurdu!

Mevcut yasalar aileyi korumak yerine tahrip ediyor

Aile Bilim ve Eğitim Derneği Başkanı Adnan Kalkan, 6284 Sayılı Yasa'nın neticelerinden olan 'Kadının beyanı esastır' kaydına ilişkin olarak, "Şayet kadının beyanı esas olmuş olsaydı Hazreti Yusuf suçlu olurdu." tespitinde bulundu.

İstanbul Sözleşmesi, feminizm ve evliliğin ebeveynler tarafından zorlaştırıldığını belirten Kalkan, aileyi korumak amacıyla çıkartılan yasaların aileye daha büyük zararlar verdiğini söyledi.

"İslam bakışında aile; kadının kadınca, erkeğin ise erkekçe sorumluluklarını yerine getirmesi demektir"

"Bugün ki problemlerin temel sebeplerinden biri de kadın ve erkek rollerinin değişmiş olmasıdır." diyen Kalkan, "Fitnelerin aile içine doluştuğu bir zamanda bu sözlerimiz ayrı bir tepkiye sebep oluyor. Çünkü bu konuda farklı bakış açıları gelişti. Fakat bizler, tepkilerden dolayı kendi fıtratımızdan vazgeçecek değiliz. Bunu söylerken ki amacımız, 'Kadın tek başına ev işlerini yürütecek, tek başına çocuk bakımını üstlenecek.' demek değildir. Ancak, kadınlar evden çıktığında sağlıklı nesil yetişmiyor, erkek ise çeşitli problemler yaşıyor. Dolayısıyla İslam'da aile derken; kadının kadınca, erkeğin ise erkekçe sorumluluklarını yerine getirmesi gerekiyor. Çocuklara da sorumluluk bilinci daha küçük yaşlardan itibaren aşılanmalı. Kendi odasını toplamasından tutun ileriki yaşlarda üzerine düşen diğer görevleri yapma noktasına kadar çocuğa öğretilmeli. Çocuğa görev ve sorumluluk vermeden, çocuğu yetiştirmeye çalıştığımızdan dolayı evlatlarımız büyüdükten sonraki zamanlarda ne babalık nede kocalık sorumluluğunu alabiliyor." dedi.

Yasalar aileyi koruyor mu?

Mevcut yasaların aileyi korumak yerine tahrip ettiğini ve kadının beyanının esas olarak kabul edilmemesi gerektiğini vurgulayan Kalkan, "Bir suçlama varsa İslam şahit ister. Zina konusunda dahi 4 şahit istiyor dinimiz. Şahitler olmadığı takdirde suçu nasıl ispatlayabiliriz ki? Eğer kanunların dediği gibi olsa idi Hz. Yusuf, Züleyha karşısında suçlu olacaktı. Bugün bu konuda nice vakalar var. '6284 Sayılı Yasa' ve 'Kadının Beyanı Esastır.' yasası çıktığında çok ciddi manada boşanmalar ve şiddet olayları arttı. Kamera kaydı olsa bile, kadının dediğinin esas kabul edilmesi mağduriyetlere neden oluyor." dedi.

"İstanbul Sözleşmesi Lut kavminin yaşamını bugüne taşıyor"

Batıdan ithal edilerek Müslüman Türkiye halkına bu sözleşmenin dayatıldığını ifade eden Kalkan, "İstanbul Sözleşmesi başlı başına bir problemdir, İslam Kültürü ile bir alakası yoktur. İstanbul Sözleşmesi istendiği anda iptal edilebilecek bir sözleşmedir. Rusya gibi bir ülke dahi bu sözleşmeyi reddetmiştir. Avrupa'da da birçok ülke bu sözleşmeyi imzalamamış ve şerh koymuştur. Bizim ise doğrudan imzaladığımız bir sözleşmedir. Bu sözleşmeyi destekleyen, eşcinselliği dayatan bir topluluk var ve bunların baskıları ile bunlar gerçekleşiyor. Bu sözleşme aileye ciddi manada darbe vuruyor ve zinanın önünü açıyor. Siyonizm çalışırken sadece bugüne çalışmaz. Müslüman ferasetli ve basiretli olmalı. Bugünü değil on yıl, hatta yüzyıl sonrasını, dini, toplumsal ve psikolojik olarak düşünmek zorundayız. İstanbul Sözleşmesi olduğu müddetçe ailenin kalkınması mümkün değil. Halk tarafından çok ciddi manada tepkiyle karşılanan sözleşme, bir avuç art niyetli insanın savunduğu bir sözleşmedir. Bu konuda Cumhurbaşkanının, etrafındaki tabaka tarafından yanlış yönlendirildiğini düşünüyorum. Türkiye'nin bu sözleşmeden bir an evvel çıkması gerekir ki aile düzelebilsin. Aile düzelirse toplum da düzelir. Aile çökerse medeniyet de çöker." ifadelerini kullandı.

Ramazan Kösedağ-İLKHA

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Aile Haberleri