Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Neml Sûresi 48-53. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
48-O şehirde ise dokuz kişi vardı ki, yeryüzünde fesad çıkarıyorlardı, ıslâh etmiyorlardı.(*)
49-(Bunlar,) aralarında Allah’a yemîn ederek (birbirlerine): “Ona ve âilesine muhakkak bir gece baskın yapalım (onları öldürelim); sonra da onun velîsine, âilesinin öldürülüşünde, ‘Kesinlikle (biz, orada) bulunmadık, hem şübhesiz ki biz doğru (söyleyen) kimseleriz, diyelim’ ” dediler.
50-(Onlar) böyle bir hîle ile tuzak kurdular; hâlbuki (biz de) tuzak(larını netîcesiz bırakmak) ile onlar farkında olmadan hîle(lerini başlarına geçirmekle mukabele) ettik.
51-İşte bak tuzaklarının âkıbeti nasıl oldu; şübhesiz ki biz, onları ve kavimlerini hep berâber helâk ettik!
52-İşte onların, zulümleri yüzünden çökmüş (ve harâbeye dönmüş) evleri! Şübhe yok ki bunda, bilecek (ve ibret alacak) bir kavim için apaçık bir delil vardır.
53-Îmân edip (Allah’a karşı gelmekten) sakınmakta olanları ise kurtardık.
(*)“Evet fıskla (günahlara dalmakla) bozulan bir adam, bataklığa düşüp çıkamayan bir şahıs gibi çokların da o bataklığa düşmelerini istiyor ki, ma‘ruz kaldığı o dehşetli hâlet, bir parça tahfîf edilsin (hafifletilsin). Çünki musîbet umûmî olursa, hafîf olur.
Ve kezâ bir şahsın kalbinde bir ihtilâl, bir fenâlık hissi uyanırsa, o şahsın yüksek hissiyâtı (hisleri) ve kemâlâtı (yüksek sıfatları) sukût etmeye (düşmeye) başlar; kalbinde tahrîbâta (bozgunculuğa), fenâlığa bir meyil, bir zevk peydâ olur. Yavaş yavaş o meyil kalbinde büyür; sonra o şahıs bütün lezzetini, zevkini tahrîbatta, fenâlıkta bulur. İşte o vakit o şahıs, arz üzerinde tam ma‘nâsıyla yırtıcı bir hayvan, ihtilâli çıkarıp büyüten bir belâ, fesâdı durmayıp karıştıran bir âfet kesilir.” (İşârâtü’l-İ‘caz, 225)