Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Muhammed Sûresi 19-21. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
19-(Ey Habîbim!) İşte gerçekten şunu bil ki, Allah’tan başka ilâh yoktur! Hem kendi günahın için, hem de mü’min erkeklerle mü’min kadınlar için (Allah’dan) mağfiret dile! (*) Allah, (dünyada) gezip dolaştığınız yeri de, (âhirette) kalacağınız yeri de bilir.
20-Hâlbuki îmân edenler ise diyor ki: “Keşke (savaş hakkında) bir sûre indirilseydi?” Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edildiği zaman, kalblerinde bir hastalık bulunanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimsenin bakışıyla sana baktıklarını görürsün. Hâlbuki (kayıdsız bir itâat) onlara daha lâyıktır!
21-(Onlara düşen,) itâat etmek ve (böyle zamanlarda teslîmiyetini gösteren) güzel (söz) söylemektir. Öyle ki iş ciddîleştiği zaman, artık Allah’a sâdık kalsalardı, elbette kendileri için hayırlı olurdu.
(*) “(Âyetteki mağfiret) hakīkī günahlardan değil; çünki ismet (günahlara karşı korunmuş olmak) var, günah yok. Belki makām-ı nübüvvete (peygamberlik makāmına) lâyık bir ma‘nâ ile mağfirettir (bağışlanmaktır).” (Lem‘alar, 7. Lem‘a, 27)