Risale Haber-Haber Merkez
Norveç'teki katliamdan kısa bir süre önce bu ülkeye seyahat eden eğitimci Kemal Başçı, gözlemlerini kaleme aldı. İskandinav ülkelerin "laik eğitim"leri ile öne çıktığına dikkat çeken Başçı, Norveçli gençlerin uyuşturucu müpteleası ve maneviyetten uzak olduklarıını söyledi.
İşte Kemal Başçı'nın Norveç izlenimleri:
Norveç'te meydana gelen katliam olayı Mayıs ayında bu ülkeye yapmış olduğum üç günlük seyahati hatırlattı bana.
Oslo’daki bombalamanın ardından medyaya verilen görüntüler ve daha sonraki ada görüntüleri gezim sırasında belki de çok önem vermediğim bazı hususları hatırlamamı sağladı.
İstanbul'dan Kopenhag'a kadar yanyana uçtuğumuz İsveçli bir mimarın söyledikleri aslında Kuzey İskandinav ülkelerindeki genel sosyal durumu özetliyordu.
Katarina Kempe bir mimardı ve İKEA için çalışıyordu. Ortadoğu ülkelerinde ve Türkiye'de mağazalar açmaya çalışan bu şirket, mimarlarını Türkiye'ye göndererek, Osmanlı mimari sanatı ve Türklerin mimari algısı hakkında bilgi sahibi olmalarını istemişti. Katarina, 20 kişilik mimarlar grubundan birisiydi. İstanbul'daki bir haftalık gezi ve araştırmaları sona ermiş ülkesine dönüyordu. Elinde İstanbul camilerini gösteren bir kitapçık vardı.
Kendisine dünyanın en büyük mimarını tanıyıp tanımadığını sordum. "Hayır tanımıyorum" diye cevap verdi. Elindeki broşürden Süleymaniye Camiini gösterip "işte bu muhteşem eseri yapan mimar" dedim. O anda heyecanla başını sallayıp, "ah.. Sinan'ı tabiki tanıyorum" dedi.
Sinan'sız bu caminin olup olamayacığını sordum. "Evet böyle bir eserin çok yetenekli bir mimar tarafından tasarlanmış olduğu kesin" dedi. "O halde bu camiden çok daha mükemmel bir sanat eseri olan şu evrenin ve insanın da bir tasarımcısı, bir mimarı olmalı değil mi" dediğim an, gülümseyerek yüzüme baktı ve "ne demek istediğini anlıyorum, ancak ben Tanrıya inanmıyorum ve ateistim. Daha doğrusu biz böyle şeyleri düşünmeyiz. Çünkü laik bir eğitim sistemimiz var. Din, Tanrı, ölüm gibi konular ne ailemizde ne de okulda konuşulmaz" dedi.
Katarina ile olan konuşmalarımız 3,5 saat süren yolculuk boyunca ara vermeden devam etti. Kopenhag’da o İsveç’e devam etti biz Norveç uçağına geçtik.
Bergen’de yerleştiğim otelin karşısında sık ağaçlı güzel bir park vardı. Biraz hava almak ve çevreyi görmek için dışarı çıktım, parka doğru yürüdüm. Parkın girişinde ağaçların arasında iki genç beni görünce bir şeyler söylediler ve bana doğru yöneldiler. Ne dediklerini anlamadım Norveçce konuşuyorlardı fakat tavırlarından ve hallerinden biraz tedirgin olmuştum. "No, no" dedim hızlı adımlarla yürüyüp geçtim. Parkın iç kısımlarına ulaştığımda ağaçların arasında başka gençler öbek öbek toplanmış muhabbet ediyorlar, ellerinde sarma sigaralar derin nefesler çekiyorlardı. Sigaraların sarma olması dikkatimi çekmişti, biraz ilerde iki gencin bir ağacın dibine oturmuş olduğunu gördüm. Birisi kolunu sıvadı diğerinin elinde bir enjektör vardı, işlemin tamamlanmasını görmek için adımlarımı biraz yavaşlattım...
Ne yazık ki bu parkta yüzlerce genç kendisini uyuşturuyordu. Hayatlarını mahvediyorlardı.
Ve bu durum yıllık kişi başına ortalama 30 bin dolar geliri olan İskandinav ülkelerinde ve Avrupanın genelinde böyleydi. Dünyevi ve maddi bütün zevkleri tadan ve seküler bir eğitime tabi tutulan batı dünyasının maddeperest gençliği uyuşturucu kıskacında kıvranıyordu.
Oslo canisi de aynı sistemde yetişen bir gençti ve medyanın dediğine göre Müslüman düşmanı olarak yetişmişti. Peki o zaman niçin Müslüman olmayan kendi halkının insanlarını öldürmüştü?
Herhalde hiç bir değer tanımayan, din, Allah, ahiret inancından yoksun olarak seküler sistemin dişlileri arasında yetişen birisi sadece bir dinin değil, tüm dinlerin, tüm değerlerin ve hatta insanlığın düşmanı oluyor ve önüne geleni katleden bir canavara dönüşüyordu.