Hiç unutmam; Edirne’de okurken, bir arkadaşım, İstanbul’dan bir kap dolusu kızartılmış tavuk budu getirmişti. Hepimiz bir iştahla sofraya oturup yemeye başlamıştık ki Selçuk isminde diğer arkadaşımız buttan bir lokma aldıktan sonra elinden bıraktı. Yüz ifadesinden moralinin bozulduğunu anladık. Nedenini sorduğumuzda da bize, hamiyetperver bir eda ile “aç insanlar geldi aklıma, ondan dolayı yiyemedim” dedi.
Bizler, büyük bir merak ve hevesle, binlerce lira verip aldığımız akıllı telefonlarla; yüzlerce lira hesap ödeyeceğimiz lüks mekânlarda, önümüzde serili enfes yemeklerle ve yine yüzlerce, hatta binlerce lira verip satın alıp giyindiğimiz pahallı elbiselerle fotoğraf çekmekle ve bu fotoğrafı sosyal medyada paylaşıp gelen yorum ve beğenileri takip etmekle ve gelen yorumlara riyakârca cevap vermekle uğraşırken; yarım çay bardağı süt bulamayan bebekler açlıktan zayıf düşüp, hastalanıp, ölüyor.
Her gün, binlerce insan açlıktan zayıf düşüp, hastalanarak ölüyor ve bunun içerisinde daha hayatının en başında olan yüzlerce bebekte dâhil. Bizler ise buna uzaktan bakmayı, duymamayı, ilgilenmemeyi ve düşünmemeyi tercih edip, günümüzü gün etmeyi düşünüyoruz.
Nerden mi vardım bu kanıya?
Soralım kendimize Allah aşkına: sadece akıllı telefona verdiğimiz para miktarınca bu aç ve yardıma cidden ihtiyacı olan bu insanlara yardım ettik mi; akıllı telefona verdiğimiz paranın tamamı değil, hatta yarısı da değil, çeyreği kadar bile olsa bu insanlara gönderdik mi?
Yardıma muhtaç bu insanlara ulaşabilen dernekleri, vakıfları araştırıp kaç tanesine yardımda bulunduk?
Kahvehanelerde gün boyu boş boş oturan emeklilerimizden kaç tanesi sabahtan akşama kadar boş muhabbetler etmekten vazgeçip, bu yardımları ulaştıran dernek ve vakıflara gönüllü yardım etmek için başvurdu?
Son istatistiklere baktığımızda dünyadaki aşırı kiloluların sayısı, dünyadaki aç insan sayısının iki katından fazla. Bütün hayatımızı nefsimizin istek ve arzularını düşünüp, hep daha da rahat yaşamak için harcıyorsak ve bu insanlar için bir şeyler yapma gayretinde değilsek, insanlığımızı sorgulayalım ve vicdanımız yerinde duruyor mu diye bir kontrol edelim derim.
Bu insanlara her ne şekilde olursa olusun yardım ettiğimiz zaman, işte o zaman gerçek manada insan oluruz.
“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” hadisinin sadece kapı komşumuzu kapsadığını düşünmeyin. Artık bir EFT ile bir kısa mesaj ile istediğiniz her yere elinizi uzatabilirsiniz. Ve her Müslüman da uzanabileceği, maddi gücü ve beden gücünün yettiği ve yetişebildiği yere kadar mesuldür, sorumludur.
Son bir şey;
Siz bu yazıyı okuduktan sonra; bu yazı vesilesiyle, zorda kalmış, yardıma muhtaç, açlık çeken, hastalıktan kıvranan, evsiz kalmış bir yetime, bir öksüze, bir dula ya da yaşlı bir çifte elinizden geldiği miktarca yardımda bulunmak niyetine girdiğiniz anda şeytan size bu miktarın çok fazla olduğunu, ilerisi için biriktirmeniz gerektiğini telkin etmeye başlayacak ve hatta sizi bu yardımı yapmaktan vazgeçirmeye çalışacaktır.
Uymayın, dinlemeyin.
Selam ve dua ile..