Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Sûresi 97-101. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
97-(Mekke’de müşriklerle berâber kalıp, hicret etmeyerek) nefislerine zulmedici oldukları hâlde iken, meleklerin canlarını aldığı kimselere (o melekler): “(Dîniniz hakkında) ne hâlde idiniz?” dediler. (Onlar:) “Yeryüzünde (dînimizi yaşamaktan) âciz bırakılmış kimselerdik!” dediler. (Melekler de:) “Allah’ın arzı geniş değil miydi? Öyle ise orada (küfür diyârından başka bir yere) hicret etseydiniz ya!” dediler. İşte onlar yok mu, varacakları yer Cehennemdir. Ve (o) ne kötü varılacak yerdir!(1)
98-Ancak erkekler, kadınlar ve çocuklardan (hicret etmek için) hiçbir çâreye gücü yetmeyen ve hiçbir yol bulamayan âciz bırakılmış kimseler müstesnâ.
99-İşte onlar var ya, umulur ki Allah onları affeder. Çünki Allah, Afüvv (çok affedici)dir, Gafûr (çok bağışlayıcı)dır.
100-Artık kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek birçok yer ve (maddî ma‘nevî) bir genişlik bulur. Kim de Allah’a ve Resûlüne hicret edici olarak evinden çıkar, sonra da kendisine ölüm yetişirse, artık onun mükâfâtı şübhesiz Allah’a âid olur. Çünki Allah, Gafûr (çok mağfiret edici)dir, Rahîm (çok merhamet edici)dir.
101-Ve yeryüzünde yolculuğa çıktığınız zaman, eğer inkâr edenlerin size bir kötülük yapmasından korkarsanız, o takdirde namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şübhesiz ki kâfirler, size apaçık bir düşmandırlar.
--
(1)Bu âyet, hicret farz kılındıktan sonra hicret etmeyip Mekke’de kalan ve daha sonra Bedir Harbinde, müşriklerle berâberken öldürülen bazı kimseler hakkında nâzil olmuştur. (Kurtubî, c. 3/5, 345)