Bediüzzaman’ın bundan yaklaşık 100 yıl önce Şam’da irat ettiği hutbenin küçük bir kısmıdır. Yeis ve karamsarlığın başını kesmek ve ümitli olmayı ki, Kuran emridir her Müslümana gösteren kuvvetli bir hitabettir. Küçük bir kısmı bu günün Türkçesine çevrilerek yazılmıştır. İnşaallah birçok yazının başlangıç ve yola çıkış metni olarak kullanılacaktır.
Hâkim, hakaik-i Kur'aniye ve imaniye olacaktır. Kader-i İlahî ve kısmetimize razı olmalıyız ki, bize parlak bir istikbal, ecnebilere müşevveş bir mâzi düşmüştür. Bunun delili çoktur, işte birkaç tanesi:
1. Hakikat-ı İslamiyet’in kuvveti nispetinde, Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslâm terakki etmiştir. Ne zaman ki ehl-i İslâm'ın hakikat-ı İslâmiye'de za'fiyet göstermiş işte o zaman vahşete düşmüş gerileyerek herc ü merc içinde belalara, mağlubiyetlere maruz kalmışlardır. Tarih buna şahittir.
2. Eğer biz ahlâk-ı İslâmiye’nin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını fiillerimizle göstersek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslamiyet’e girecekler; belki Küre-i Arz'ın bazı kıt'aları ve devletleri de İslâmiyet'e dehalet edecekler.
3. Biz Kur'an anlamaya çalışan Müslümanlar, bürhana, delile tâbi oluyoruz. Akıl, fikir ve kalbimizle hakaik-i imaniyeye giriyoruz. Başka dinlerin bazı fertleri gibi ruhbanları taklit için bürhanı bırakmıyoruz. Onun için akıl ve ilim ve fen hükmettiği istikbalde, elbette bürhan-ı aklîye istinat eden ve bütün hükümlerini akla tespit ettiren Kur'an hükmedecektir.
4. Ecnebilerin cehli ve o zamanda vahşetleri ve dinlerine taassupları kırılmıştır. Marifet ve medeniyetin güzellikleri bu taassubu ve acımasızlığı yıkmıştır.
5. Papazların ve ruhanî reislerin dayatmaları, baskıları ve ecnebilerin onları körü körüne taklit etme dönemi artık bitmiştir. Hürriyet fikri ve özgürlükler, hakikatleri araştırma meyli sayesinde İslam’a olan düşmanlık azalacaktır.
6. Bizdeki istibdad, baskı ve şeriatın muhalefetinden gelen kötü ahlâkımız engel oluyordu. Tek partili diktatörlük döneminin sona ermesi ve dinsizlik komitesinin dehşetli baskısı zeval bulması ile birlikte hamiyet-i İslâmiye’nin şiddetli feveranı ile kötü ahlâkın çirkin neticeleri görülmesiyle bu iki mani de zeval bulacaktır.
7. Bilim ve felsefenin zaman geçtikçe Kuran’ı tasdik etmektedir. Ehl-i fen ve felsefe hakikati bilmediklerinden İslamiyet’e muârız çıkıyordu şimdi Kuran hakikatleri daha güçlü bir şekilde parlamaktadır.
8. İstikbalin Kıta’larında hakikî ve manevî hâkim olacak ve beşeri, dünyevî ve uhrevî saadete sevk edecek yalnız İslamiyet’tir.
9. İslamiyet’e inkılap etmiş ve hurufelerden, tahrifattan sıyrılacak Hristiyanlık İslamiyet’e kuvvet verecek ve Kur'an'a tâbi olacaktır.
10. Evet Kur'anın üstatlığından ve dersinin işaretlerinden anlıyoruz ki: Kur'an'da mu'cizat-ı enbiyayı zikretmesiyle; beşerin istikbalde terakki edeceğini ve o mu'cizatın nazîreleri istikbalde vücuda geleceğini beşere ders verip teşvik ediyor: “Haydi çalış, bu mu'cizatın numunelerini göster. Süleyman Aleyhisselâm gibi iki aylık yolu bir günde git! İsa Aleyhisselâm gibi en dehşetli hastalığın tedavisine çalış! Hazret-i Musa'nın asâsı gibi taştan âb-ı hayatı çıkar, beşeri susuzluktan kurtar! İbrahim Aleyhisselâm gibi ateş seni yakmayacak maddeleri bul, giy! Bazı enbiyalar gibi şark ve garbda en uzak sesleri işit, suretleri gör! Davud Aleyhisselâm gibi demiri hamur gibi yumuşat, beşerin bütün san'atına medar olmak için demiri balmumu gibi yap! Yusuf Aleyhisselâm ve Nuh Aleyhisselâm'ın birer mu'cizesi olan saat ve gemiden nasıl çok istifade ediyorsunuz. Öyle de, sair enbiyanın size ders verdiği mu'cizelerden dahi o saat ve sefine gibi istifade ediniz, taklitlerini yapınız” diyor.
11. Bütün kemalâtın üstadı ve iki milyar insanı bir tek nefis hükmüne getirebilen ve hakikî bir medeniyetle ve müspet ve doğru fenlerle teçhiz edilmiş olan ve hiç bir kuvvet onu kıramayacak bir mahiyette bulunan İslâmiyet hakikatleridir.
12. İzzet-i İslami’yedir ki, i'lâ-yı Kelimetullahı ilân ediyor. Ve bu zamanda i'lâ-yı Kelimetullah, maddeten terakkiye mütevakkıftır. Medeniyet-i hakikiye ye girmekle Allah’ın ismi yüceltilebilir. İzzet-i İslâmiye'nin iman ile kat'î verdiği emri, elbette Âlem-i İslâm'ın şahs-ı manevîsi o kat'î emri, istikbalde tam yerine getireceğine şüphe edilmez…