İbni Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Erik Ringmar, geçmişte İsveç’te vuku bulan ezan tartışmalarına değinerek, modern ve seküler toplumlarda dinî görünürlüğe tahammülün boyutlarını felsefi ve sosyal açılardan masaya yatırdı.
Müslümanlar İsveç toplumunda “tanınmalı” mı?
Ringmar, "2018 baharında İsveç’in güneyindeki Växsjö kasabasında bir camiden haftada bir kez Cuma namazı için ezan okunmasıyla, Müslümanların kamuya açık alanlarda hoparlörlerle “ibadete çağrı” yapma haklarının olup olmadığına dair bir tartışma çıkıyor. Bu tartışma kısa sürede tüm İsveç’e yayılıyor ve yaklaşan parlamento seçimlerinin de etkisiyle yoğunluk kazanıyor. İbadet çağrısı yapmak, toplum hayatına hoş bir katkı mı yoksa bir tehdit mi? Müslümanlar İsveç toplumunda “tanınmalı” mı? Neticede pragmatik bir çözüm bulunuyor: Camilerden ezan okunabilir ama komşuları rahatsız edecek kadar yüksek sesle olamaz. Fakat bu çözüm, insanlarının yüzde 98’inin kendini seküler olarak tanımladığı İsveç toplumunu rahatlatmıyor. Çoğu İsveçli, ezan gibi İsveç toplumsal hayatına “yabancı” bir uygulamaya, liberal haklar, ifade özgürlüğü, din özgürlüğü bağlamında onay verilmesini doğru bulmuyor. Birçok İsveçli politikacının da paylaştığı bu görüşe göre, yabancılar “paralel bir toplum” oluşturmamalı, İsveç toplumuna entegre olmalıdır" dedi.
Ezan yalnızca bir çağrı değil, İslamî hayatın ayrılmaz bir parçası
Ezanın yalnızca bir çağrı değil, İslamî hayatın ayrılmaz bir parçası olduğunu hatırlatan Erik Ringmar, asıl sorunun, İsveç toplumunda diğer İsveçli olmayan yaşam biçimlerine izin verilip verilmeyeceği olduğunu belirtti. Modern İsveç toplumunun refah toplumu olup, özgürlük, eşitlik, rasyonellik gibi değerlerin asla sorgulanmadığını ifade eden Ringmar; İslam’ın ise bu değerlere karşıt olarak algılandığını, Müslüman ülkelerin hâlâ Ortaçağ’ı yaşadıklarının kabul edildiğini söyledi. Müslümanların dini ritüellerini başka ülkelerde yaşamakta özgür oldukları, fakat İsveç’te yaşıyorlarsa İsveç’in değerlerini benimsemeleri gerektiği yönünde kuvvetli bir algının olduğunu belirten Ringmar, fakat kişilerin dinî uygulamaları bir kenara bıraktıkları/terk ettikleri takdirde Müslümanlıklarının/ Hristiyanlıklarının/ Yahudiliklerinin de sorgulanmaya başlanacağını kaydetti.
İsveç’te insanlar Devlet'e Allah’tan daha çok inanıyor!
İsveç’in modernleşme tarihinden de kısaca bahseden Erik Ringmar, ezanla başlayan bu tartışmalarla alevlenen çatışmanın, Müslüman pratikleriyle “İsveçlilik” olarak adlandırılan kolektif seküler biyografi arasında olduğunu ifade etti. Erik Ringmar, İsveç’te insanların devlet'e Allah’tan daha çok inandıklarını, çünkü devletin insanlara her şeyi sağladığını; her şeyin rasyonel bir şekilde organize edildiği refah devleti ve toplumda, sosyal ilişkilerin ise çok zayıf olduğunu sözlerine ekledi.
Oysa rasyonel bir yaşam algısı ne kadar fazlaysa, insanlık durumumuzla yüzleşmenin de bir o kadar zorlaştığını kaydeden Erik Ringmar, her alanda mükemmel işleyen bir sisteme sahip İsveç gibi ülkelerde insanların “anlamsızlık” çukuruyla karşı karşıya olduğunu belirtti.
Ezan, sadece Müslümanları değil, tüm İsveçlileri çağırıyor
Sunum konusunu geçtiğimiz günlerde bir akademik dergide yayınlanan “Muslim Calls To Prayer In The Swedish Welfare State” başlıklı yazısında da detaylı bir şekilde ele alan Prof. Dr. Erik Ringmar, yazısında kendimizi tanımanın yolunun dışımızdaki dünyayı, “öteki”leri hatırlayıp tanımaktan geçtiğini ifade ediyor. Ezanın da bu hatırlatıcılardan biri olduğunu belirten Ringmar, aynı zamanda bunun rasyonaliteden bir kaçış olup sadece Müslümanları değil tüm İsveçlileri çağırdığını, bu çağrının kendimizi diğerinde yeniden keşfetme çağrısı olduğunu söylüyor.