İyi günler dileriz
Size, bize, hepimize...
Sezai Karakoç bir hikayesinde kurt ile bir adamın kavgasını anlatır.
Kurt, bir kış günü ahıra dadanmıştır. Adam, kurdu ahırdan çıkarmak için bir eline gazyağı lambasını bir eline de sopa almıştır.
Kurdun gözleri karanlığa alışkındır. İnsanın gözleri ise karanlıkta görmez. Kurt, hayvani zannıyla bunun kendisi için güç olduğunu farketmiş olacak ki, adama değil, sopaya değil, gazyağı lambasına saldırmaktadır.
Lamba bir sönerse, sopa da insan aklı da naçar kalacaktır.
Yazar, buradan, bize saldıran düşmanlarımızın da elimizdeki ışığa, yani manevi gücümüze saldırdığını ifade eder.
Bu ışığı elden düşürürsek, karanlığa düşeceğimizi ve düşmana maddeten de karşılık veremeyeceğimizi dile getirir.
***
Milleti hakir görmenin, milletin sırtından millete efendilik yapmanın günleri son bulmadı.
Hala sopa gösteren var.
Hala çizgi çizen var.
Sen, dindar olamazsın. Olursan, kamusalımda sana yer yok diyorlar.
Kürt olamazsın. Ya örgüt elemanı olursun yada kendini inkar edersin...
Adam gibi Alevi olamazsın. Ya 38 ruhuna teslim olursun ya da provokasyonlara ram olursun...
Kafana göre milliyetçi de olamazsın. Ya sev ya terket dersin, ya da Ergenekon marifetiyle halkçı-kurtçu birşey olursun...
Demokrat olamazsın, ya anarşist olursun ya da militarist...
Düşünen adam da olmazsın ya popçu-topçu olursun ya da adamımızın “ist”i olursun...
Bu kısmı daha da uzatmak mümkün...
***
Bir asırdır gölge savaşı var benim ülkemde.
Şiddetli süren ama tarafların taraftarlarını doğru dürüst seçemediği kara bir harp sürüp gidiyor.
Kimin eli kimin cebinde belli değil. Saflar içiçe geçmiş.
İhanetin biri bin para. Sabah olsa da herkesin yüzü tam olarak ortaya çıksa, diyoruz. Sürekli alacakaranlık var burada.
Bir gün birisi kazara lambayı tam yakacak diye ümit ediyoruz ama ne çare...
Hırsızın konuşulmadığı ama çaldıranların dövüldüğü...
Bağıranın haklı sanıldığı...
Çağıranın mert sayıldığı...
Gösterenin cömert kabul edildiği...
Garip günler yaşıyoruz.
***
Ama, sona geliyoruz galiba.
Bu kez karanlık sever odaklar havlu atmak zorunda kalacak.
Gece eninde sonunda tanyerinden yırtılıyor.
Lambaya güç yetirenlerin nefesi boşa üflüyor .
Güzel bir gün ufuktan doğar.
***
Darbeyi haber verenin değil, darbeye teşebbüs edenlerin hesaba çekildiği günleri görmek isteriz.
Milleti bölenin değil, bütünlük sağlayan hizmet erlerinin başüstünde tutulduğu günleri görmeyi dileriz.
Dağların tehlikeli mekanlar değil, keyif ve tefekkür yeri olduğu...
Kışlanın güven verdiği, askerin din, vicdan ve haklarımızın güvencesi olarak algılandığı...
Cuntacıların vatan kurtaran kahraman değil, azılı suçlu kabul edildiği...
Güzel günler görmek isteriz.
Ayak oyunlarının da son bulduğu günler dileriz.