Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Bakara Sûresi 255-256. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
255-Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. (O,) Hayy (hayâtı ezelî ve ebedî olan)dır, Kayyûm (bütün mevcûdât kendisiyle kaim olan)dır. O’nu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutar. Göklerde ne var, yerde ne varsa O’nundur. İzni olmadan O’nun huzûrunda şu şefâat edecek olan kimdir? (Onların) önlerindekini ve arkalarındakini (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Hâlbuki (onlar ise) O’nun ilminden, dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Kürsî’si,(1) gökleri ve yeri kaplamıştır; her ikisinin muhâfazası O’na ağır gelmez. Ve O, Aliyy (pek yüce olan)dır, Azîm (pek büyük olan)dır.(2)
256-Dîn(e girme)de zorlama yoktur;(3) îman küfürden şübhesiz iyice ayrılmıştır. Artık kim tâğûtu (Allah’ın yerine tuttukları herşeyi) inkâr edip Allah’a îmân ederse, böylece şübhesiz kopmayan çok sağlam kulpa tutunmuştur! Allah ise, Semî‘ (hakkıyla işiten)dir, Alîm (herşeyi bilen)dir.
---
(1)Bu âyet-i kerîmede zikredilen*كُرْسِيٌ lâfzı, Allah’ın ilmi, mülkü veya kudreti ma‘nâlarında tefsîr edilmiştir. (Nesefî, c. 1, 198)
(2)“Âyetü’l-Kürsî’de on cümle ile on tabaka-i tevhîdi (tevhid mertebelerini) ayrı ayrı renklerde isbât etmekle berâber: مَنْ ذاَالَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِهِ [İzni olmadan O’nun huzûrunda şu şefâat edecek olan kimdir?] cümlesiyle, gāyet keskin bir şiddetle şirki (Allah’a ortak koşulmasını) ve gayrın (başkasının) müdâhalesini keser, atar. Hem şu âyet İsm-i A‘zam’ın mazharı olduğundan, hakāik-ı İlâhiyeye (İlâhî hakīkatlere) âid ma‘nâları a‘zamî derecededir ki, a‘zamiyet derecesinde bir tasarruf-ı rubûbiyeti (terbiye edicilik tasarrufunu) gösteriyor. Hem umum semâvât ve arza (bütün göklere ve yere) birden müteveccih (yönelen) tedbîr-i ulûhiyeti (İlâhî tedbîri), en a‘zamî bir derecede umûma şâmil (herşeyi içine alan) bir hafîzıyeti (muhâfaza ediciliği) zikrettikten sonra; bir râbıta-i vahdet ve birlik ciheti, o a‘zamî (büyük) tecelliyâtlarının menba‘larını (kaynaklarını) وَهُوَالْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ [O, Aliyy (pek yüce olan)dır, Azîm (pek büyük olan)dır] (cümlesi) ile hulâsa eder.” (Zülfikār, 25. Söz, 48)
(3)Bir İslâm memleketinde yaşayan müşrik, îmân etmek veya cizye vermek husûsunda seçim hakkına sâhibdir. Böyle bir kimseye İslâm’ı kabûl etmek için zorlama yapılamaz. Ancak mü’min olan kimseler dinden çıktıkları takdirde, ahidlerini bozduklarından dolayı tevbe etmezlerse cezâlandırılırlar. (Elmalılı, c. 2, 863)