Yazacak ne çok mevzu, nice mühim olay var.
Kalem, kâğıt elde ya; kafa sanki bir duvar.
Önce prensipleri şöylece tesbit gerek;
Madde madde yazalım bunu üşenmeyerek.
Sözleri toparlayıp ana fikri vermeli;
İyiyi alkışlayıp kötüleri yermeli.
Siyâsete dokunma, şahıslara ilişme;
Hızla başlayıp söze, sona varmadan şişme.
Uzun soluklu koşu: maratona benziyor;
Doğru, ciddî işleri mîzâhla ifâde zor.
İğnele, fakat dikkat, kimseyi incitme sen.
Eğri otur, doğru yaz; körlemeden gitme sen.
Doğrucu Davud ol da; köre, “Behey Kör!” deme.
İdâre et ustaca; her şeye “Yes Sör!” deme.
Fincancı katırını, dikkatli ol, ürkütme.
İyiliği unutma; kötüye hiç kin gütme.
Hamurabi Kanunu gibi yazalım taşa;
Uyalım kurallara, bir şey gelmeden başa.
Nef’î gibi dilinin belâsını çekmek var;
Kişinin ömür boyu tâlihi olmaz ki yar!
Sîgaya çekmek üzre Molla Kàsım’lar bekler;
Kıldan ince, kılıçtan keskin hükmedecekler.
Misâl olsun diyerek, hayâl kur, de: “Farazâ.”
Yalana vücut verme; tutulma o maraza.
Tasavvura başvurup hakîkate kapı aç;
Mecâzı gerçek gibi tefsîr edenlerden kaç.
Hem lafza hem mânâya dikkat et satır satır;
Mükâfatın olmasın “Kırk satırla kırk katır.”
“Şâir sözü elbette yalandır.” demiş eslâf;
Sen bu kàideyi boz, sarfetme hiç yalan lâf.
Bileğini sağlam tut, oku hedefe yolla;
Zulme kılıç sallarken mazlûmu iyi kolla.
Aynı kefede tartma hakîkatle hayâli.
Yanılırsan hemen dön; olur, insanlık hâli.
Özür dilemek güzel, iyi bir fazîlettir.
Özrü kabahatinden büyük olmak zillettir.
Koca koca lâf ettin; kaçırma tut ilhâmı!
Sözünde dur, hulf etme; kötüdür intikàmı…