Basra Körfezi'nden Atlas Okyanusu'na kadar bütün bölgede fay hatları hareketlendi, zemin sarsılıyor. Hiç kimse, hiçbir güç bu dalgayı kontrol edemez. İsyan hareketlerinde eli olanlar bile bunu başaramaz. Rejimlerin niteliği, gücü ne olursa olsun, dayandıkları güçler kimler olursa olsun fırtınayı kimse dindiremez.
Hiçbir rejim, otorite bu depremden sağ kurtulamayacak. Artık boş vaatlerin, umut ticaretinin kitleler üzerinde bir karşılığı yok. Silahına güvenenler için son çok daha erken gelecek. Çünkü kurşun sıkmak, intihar etmektir bu dönemde. Parasına güvenen rejimler yanlarına sadece kefenlerini alıp gidecekler.
Tunus ve Mısır devrildi. Ama kabus yeni başlıyor. Bu ülkelerin geleceğinin ne olacağı kitlelerin talepleriyle uluslararası güçler arasındaki pazarlıkların sonucuna göre şekillenecek. Bu yüzden askeri yönetimler dönemi pazarlıklarla kitlesel talepler arasında ağırlık tartma dönemi olacak.
Şimdi Libya'da yer yerinden oynuyor. Albay Muammer Kaddafi'nin katı denetiminin nasıl etkisiz kaldığını, kitlelerin kentleri nasıl ele geçirdiğini, kurşunlara karşı nasıl göğüs gerdiğini, aslında Libya'da güçlü bir muhalefet olduğunu, tek adamın 42 yıllık şöhretinin yanılsama olduğunu görüyoruz. Batı'ya meydan okuyan, bu yüzden saldırıya uğrayan ancak gücünü koruyan, Afrika'yı doyuran, milyar dolarlar saçan Kaddafi yönetiminin para ve silahla bile ayakta kalmasının ne kadar zor olduğunu görüyoruz.
Bingazi ve bir çok şehir, bölge, köy, kasaba isyancıların eline geçti. Devlet televizyonu dahil, önemli kurumlar, havaalanları devletin elinden çıktı. Binalar ateşe veriliyor, devlete ait ne varsa denetim altına alınıyor, karakollar yakılıyor, başbakanlık binası ateşe veriliyor.
İç savaş ve silahla korkutulan kitlelerin bunu pek önemsemediği, ısrarlı, kararlı bir şekilde etkinliklerini artırdıkları görülüyor. Arap dünyasından çok Afrika'ya yönelen Kaddafi yalnız kalmış görünüyor. Afrikalı dostlarının kendini ayakta tutacak iradesi ve gücü yok. Arap dünyasında kendine sahip çıkacak bir ülke çıkmayacaktır.
Şu anki görüntü, Kaddafi yönetiminin kontrolü hızla elinden kaçırdığı yönünde. Bu da çok kısa zaman içinde rejimin çökeceğine işaret ediyor. Silahla her şey geri alınabilir mi, ülke iç savaşa sürüklenir mi, bölünür mü? Üçü de pek ihtimal ahilinde görünmüyor.
Askerlerin bir bölümü Kaddafi otoritesine karşı halkın yanında yer aldı. Hatta elindeki silahları halka dağıttığı, Afrika'dan getirilen silahlı güçlerle askerler ve siviller arasında çatışmalar çıktığı söyleniyor.
Müslüman liderler, kanaat önderleri askerleri ve devlet iktidarını elinde tutanları halkın yanına çağırdı. Senüsi geleneğinden gelen, çok güçlü direniş tecrübesi bulunan, İtalya'ya karşı destansı mücadelelerin tarihine tanık olunan bu topraklarda, aynı ruhun tekrar canlandığı görülüyor. Kimse, isyan edenleri horlayıp suçlamasın. O halkın 42 yıllık uykudan uyandığını düşünmek lazım.
Geçtiğimiz hafta Bahreyn'de isyan patlak verdiğinde, Libya'da kıpırdanmalar başladığında aldığımız haberler sıradaki ülkenin Libya olacağı yönündeydi. Şaşırtıcıydı çünkü Libya'dan öncelikli ülkeler vardı. Mesela Yemen! Ama bu süreç son derece şaşırtıcı gelişmeleri barındırıyor. Tunus'tan sonra Yemen dururken, Mısır'ın harekete geçmesi ve Ortadoğu'nun en güçlü ülkesinde bu kadar kolay sonuç alınması hepsinden şaşırtıcıydı. Bütün ülkeler sarsılsa da Mısır ve Suudi Arabistan gibi iki güçlü rejime çok daha uzun ömür biçiliyordu.
Bir süre sonra bütün bölge rejimler mezarlığına dönecek. Emekli diktatörler, eli kanlı istihbaratçılar, kara para trafiğinden arta kalanların çöle gömüldüğünü göreceğiz belki. Tunus ve Mısır'da olduğu gibi Libya'da da ordu ile pazarlıklar başlamış olmalı.
Yüz milyarlarca dolarlık silah alımları bile bu rejimleri koruyamıyor. Tıpkı İsrail'in Mübarek ailesi üzerinden kazandığı milyar dolarların kurtarmadığı gibi. Basra Körfezi'nde dün açılan silah pazarının koruyamayacağı gibi. Tanklar ve füzeler, ellerinde sadece taş olanların önünde çaresiz kalıyor. Bu büyük bir depremdir. Etkisi sadece bu ülkeleri ve bölgeyi değil dünyayı sarsacak kadar güçlü bir deprem...
Türkiye, bundan sonra bölgedeki yeni yapılarla arasını güçlü tutmalı. Varolanlardan çok daha iyi iletişim sağlayacağı, ortaklıklar yapacağı yapılar oluşuyor, bu boşluk iyi doldurulmalı. Tam bugünlerde İran savaş gemilerinin Süveyş'ten geçip Akdeniz'e ilerlemesi sadece İsrail'e meydan okuma gibi gözükmüyor. İran, yıllardır rekabet içinde olduğu bölgedeki rejimlere de meydan okuyor.
Libya şaşırttı herkesi. Bahreyn'de Şii çoğunluğun Sünni azınlık yönetimine isyanı gibi, S. Arabistan'ın petrol bölgelerinde yaşayan Şiiler de harekete geçerse kimse şaşırmasın..
Kaddafi'nin ülkeden çıktığı söyleniyor. Oğul Seyf-ul İslam'ın ise "Libya'yı İtalyanlara ve Türklere bırakmayacağız" sözü, İtalya için ne kadar doğruysa Türkiye için de o kadar yanlış.
Hepimiz Libya'nın aslında Libyalılara kalacağını, kurşun sıkanların bunu engellemeye çalıştığını biliyoruz. Faşist İtalya'ya karşı destansı mücadele veren Ömer Muhtar'ın torunları bunlar, yabancı değil! Kaddafi'nin gittiği söyleniyor ve yüzbinler ayakta. Sonuç? Bu rejim bitti..
Yeni Şafak