Dilara Altan; Kadına karşı şiddetin psikolojik etkilerini konuşmadan once bu olgunun iyi anlaşılması gerektiğini, cinsiyet temelli herhangi bir şiddet eylemi örneğin; tehdit, cinsel ilişki veya irade dışı herhangi bir eyleme zorlama, özel hayata müdahale, keyfi sebeplerden ötürü kadının özgürlüğünü kısıtlama, ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakma, toplumdan dışlama, hayatına kast etme, ve bunlara ek olarak sözel, fiziksel ve psikolojik tüm davranış, tutum ve niyetler şiddet davranışı dahilinde olduğunu belirtti. Altan literatüre bakıldığı zaman bir çok kadının şiddete uğradığı halde bu durumu bildirmediklerini dile getirerek, “Bunun korku,utanma gibi sebeplerinin yanında ne yazık ki bir çok kadın şiddetin boyutlarından habersizdir ve maruz kaldığı şiddetin farkında bile değildir” dedi.
“Kadına karşı şiddetin psikolojik ve fizyolojik etkileri uzun sürelidir”
Altan aynı zamanda kadınların tüm gelişim çağlarında şiddete uğradığını ifade ederek, “Sınıf, yaş,coğrafya fark etmeksizin kadınlar bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemleri de dahil olmak üzere tüm gelişim döneminde şiddete maruz kalmaktadırlar. Kadına karşı şiddetin psikolojik ve fizyolojik etkileri uzun sürelidir. Kadına karşı şiddet denildiği zaman akla bu durumdan sadece kadınları etkilendiği gelmemelidir. Çocuklar, aile ve toplumun her birimi şiddetin negatif etkilerinden nasibini almaktadır. Kadının maruz kaldığı şiddetin arkasından öne sürülen nedenler arasında en sık karşılaşılanları; kadının memnuniyetsizliği olarak adlandırılan tutumları, partnerle yaşanılan tartışmalar, ev içi işlerin aksaması, ekonomik yetersizlik gibi durumlar olduğu bildirilmektedir” şeklinde konuştu.
Şiddete uğrayan kadın şiddetle nasıl baş etmeli?
Şiddete uğrayan kadının şiddetle nasıl baş etmelidir sorusuna da cevap veren Altan; “Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) sunduğu verilere göre şiddete maruz kalan kadınların iki kat daha fazla depresyon, intihar riski olduğu ve iki kat daha fazla alkol-madde kullanımı olduğu bildirilmiştir. Dahası şiddet düşük benlik saygısı, kaygı, obsesif kompulsif bozukluklar, yeme bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları stresi, korku gibi birçok problemide beraberinde getirmektedir. Bu konu ile mücadele toplumun tüm birimlerini ilgilendirmektedir çünkü kadına karşı şiddet toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıklara, normlara ve cinsiyet klişelerine dayanmaktadır. Bu noktada kız ve erkek çocuklarının yaşamın ilk yıllarından itibaren eşit fırsatlara sahip olmasını sağlamak, eşitliği uygulamalı olarak öğretmek, eşitlikçi normlar oluşturmak hayati önem taşımaktadır. Ayrıca kadınların özerkliklerinin sağlanması, topluma katılma ve karar alma güçlerinin arttırılması önemlidir. Bunların yanında yasaların düzenlenmesi, otoritenin desteği, güvenlik hizmetlerinin sağanması, profesyonellere ulaşmanın kolaylaşması çok önemlidir” ifadelerini kullandı.
Şiddetten etkilenen çocuklar için tavsiyeler
Son olarak da kadına karşı şiddetten en çok etkilenenlerin çocuklar olduğunu belirten Altan; “Bu konuyu çocuklarla konuşmak oldukça zordur. Bu yüzden şiddete şahit olan çocuğunuzla konuşmadan önce iletişim kurmak için bazen onlara kitap okumak bazen beraber yemek pişirmek veya sevdiği bir aktiviteyi yapmak konunun konuşulması için uygun bir ortam oluşturmaya yardımcı olabilir. İyi bir dinleyici olun. Çocuklar şahit oldukları olay hakkında konuşmak isterse onu aktif bir şekilde dinleyin eğer konu hakkında konuşmak istemezse onları zorlamayın. Çocuğunuzu düzenli olarak kontrol edin. Travmaya maruz kalan çocukların sosyal desteğe ihtiyacı olduğunu unutmayın.Mutlaka profesyonellerden ve kamu alanında şiddetten sorumlu birimlerden destek alınmalıdır. Cinsiyet normlarından uzaklaşın, şiddeti normalleştirmeyin ve her zaman cesur olun” dedi.
İHA