Hasan Çilingir'in haberi;
Raporda, kocasından şiddet gördüğü ya da ölüm tehdidi aldığı gerekçesiyle İzmir’de 4 bin 650 kadının polise başvurduğu belirtiliyor. Uzmanlar, büyük şehirlerde rakamın yüksek çıkmasını, burada yaşayan kadınların haklarını daha iyi bilmesine bağlıyor.
Kadına yönelik şiddet, 3 yıldır Türkiye’nin gündemini en çok meşgul eden konuların başında geliyor. İstatistiklere göre, aile içi şiddete maruz kalan kadın sayısı her yıl artıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü, bu konuyla ilgili bir rapor hazırladı. Raporda, illere göre, ‘Eşim beni dövüyor’, ‘Eşim beni öldürecek’ gibi şikâyetlerle polise başvuranların sayısı yer aldı. Veriler ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe girdiği Mart 2012’den bu yana devletten koruma ve sığınma isteyen kadın sayısının arttığını gösteriyor. En dikkat çekici veri ise İzmir’in kadına şiddet karnesi. İzmir’de son sekiz ayda 4 bin 650 kadın, şiddet gördüğü için devletten koruma ve sığınma talep etti. Ankara’da 3 bin 900, İstanbul’da 2 bin 800, Antalya’da bin 350, Adana’da ise 950 kadın, şiddet gördüğü gerekçesiyle şikâyetçi oldu. İzmir mahkemeleri, şiddete uğrayan kadınlardan 800’ünün kocasına evden uzaklaştırma cezası verdi. Öldürülme korkusuyla evden kaçan 100 kadın ise Sosyal Hizmetler Müdürlüğü tarafından sığınma evlerine yerleştirildi. Sekiz ayda bu rakama ulaşan İzmir, Türkiye’de en çok koruma istenen il oldu. Psikolog Fatih Kalkınç’a göre, büyük şehirlerde yaşayanların haklarını daha iyi bilmesi, bu şehirlerde polise başvuruları artıran önemli bir etken.
Emniyet Müdürlüğü’nün raporuna göre son sekiz ayda İzmir’deki kadına şiddet artış gösterdi. Bu olaylardan biri de 27 Mayıs 2012’de yaşandı. H.E., dini nikâhlı iki çocuğunun annesi eşi Damla Ş.’yi, çocuklarının gözü önünde av tüfeğiyle vurarak öldürdü. Hayatını kaybeden Damla Ş.’nin, otopsi sonucunda iki aylık hamile olduğu ortaya çıktı. 3 Eylül 2012’de ise iki yıllık evli ve bir çocuk babası O.Ç., eşi Hatice Ç.’yi, kendisini aldattığı düşüncesiyle yeğenleriyle birlikte kabloyla boğduktan sonra bıçaklayarak öldürdü. Olay, vicdan azabı çeken yeğen B.Ö.’nün ihbarıyla ortaya çıkarken bir çocuk annesi Hatice Ç.’nin cesedi, Çeşme otoyolu Urla istikametinde yol kenarında bulundu. İzmir’in, “Ayşe Paşalı cinayeti” olarak bildiği olay ise Dikili ilçesinde 2011 yılı başında yaşandı. Üç çocuk annesi Selma Civek, boşanmak istediği eşi tarafından sokakta 25 bıçak darbesiyle öldürüldü. Civek, şiddet gördüğü için kocasından boşanmak istiyordu. Civek’in davasına Türkiye’de bir ilk olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı müdahil oldu.
İzmir’de, eşinden gördüğü şiddet nedeniyle şikâyette bulunan 4 bin 650 kadından biri de son dört aydır sığınma evinde kalan 32 yaşındaki A.Y. Sekiz yıllık evli olan A.Y., bir çocuk annesi. Eşinden sürekli şiddet gördüğü için son çare olarak devlete sığınan genç kadın, çocuğuyla birlikte Sosyal Hizmetler’e bağlı sığınma evinde yaşıyor. Eşinin şiddetinden bıkan A.Y., “Burada huzurluyum. Çocuğumla güvende olduğumuzu hissediyorum. Eşimle aramızdaki boşanma davası sürüyor. Dava bitince, yaşadığım kâbus dolu günlerin de bitmesini istiyorum.” diyor.
İzmir Emniyet Müdürlüğü ise şiddete maruz kalan kadınlara yönelik önlemler alıyor. Emniyet müdürlerinden Ali Bilkay’ın talimatıyla kurulan ‘Kadına Şiddeti Önleme Kısım Amirliği’, kendilerinden koruma isteyen ve mahkemeler tarafından haklarında koruma kararı alınan kadınları sürekli kontrol ediyor. Şiddet gören kadınların kendilerine başvurmalarını isteyen Bilkay, “Bize başvuran kadınları her gün ya bizzat ziyaret ediyor ya da telefonla ulaşarak şiddete uğrayıp uğramadıklarını kontrol ediyoruz. Bize müracaat eden kadınlarımızın yanı sıra bize müracaat etmeyen ancak şiddete uğradığını tespit ettiğimiz kadınlarımıza da sahip çıkıyoruz. Örneğin eşine şiddet uyguladığı için ceza alan kişileri takip ediyoruz.” diyor.
BASINDA ÇIKAN HABERLER, ŞİDDETİ ARTIRIYOR
İzmir Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü yetkilileri, eşlerinden şiddet gördüğü için devletten yardım isteyen kadınlara yönelik kurum olarak devlet güvencesi neyi gerektiriyorsa onu yaptıklarını söylüyor. Yetkililer, “Şiddet gören kadınlara hukuki ve psikolojik destek başta olmak üzere barınma, koruma ve iaşe konularında yardım ediyoruz. Sonra bu insanları işe yerleştirme adına kurslar açıyoruz ancak toplum genelinde şiddetin bu kadar artmasında en büyük pay, maalesef basında yer alan şiddet haberleridir. İnsanlar kötüye özenerek şiddetin dozunu artırdı. Devlet olarak, ‘Biz sizi koruruz, bakarız.’ deyince evi terk etmelerde patlama oluyor. Eskiden bir şekilde Türk örf ve âdetleri kapsamında uzlaşma yoluna gidiliyordu, şimdi bu durum ortadan kalktı.” şeklinde konuşuyor.
İzmir’in kadına yönelik şiddette ilk sırada yer almasını değerlendiren Psikolog Fatih Kalkınç ise rakamların şehirlerde yaşayan insanların bilinç düzeyini gösterdiğini, ilk üç sırada büyük şehirlerin bulunmasının, o şehirlerde yaşayanların haklarını daha iyi bildiklerini ortaya koyduğunu söylüyor. Anadolu’nun diğer illerinde kadınların büyük şehirlerden daha yüksek oranda şiddet görüyor olma ihtimali bulunduğunu aktaran Kalkınç, “İzmir gibi Türkiye’nin en batısında bulunan ilimizin, kadına şiddette ilk sırada yer alması çok düşündürücü.” ifadelerini kullanıyor. Kadına şiddeti önlemek için öncelikle erkeklerin bilinçlendirilmesi gerektiğini aktaran Kalkınç, “İnsanımız, şiddet dışında problem çözme yöntemi bilmiyor. Anne ve babadan şiddeti problem çözme yöntemi olarak gören çocuklar da ileride onu kullanıyor. Anne baba ve evlilik okulları gibi kurumlar kurulmalı, gerekirse okullarda iletişim becerileri gibi dersler koyulmalı.” diye konuşuyor.
Şiddeti önlemede neredeyiz?
Kadına yönelik şiddet, son 3 yıldır gündemi en çok meşgul eden konulardan. Şiddet gören kadınlarla ilgili yayınlanan istatistiklere göre her yıl sayı artıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ise şiddetin artmadığını, sadece medya aracılığıyla daha görünür olduğunu söylüyor. 8 Temmuz 2011’de Tuğba Özbek’in kocası tarafından yakılması ve aynı gün 5 kadının da öldürülmesi basında genişçe yer aldı. Günlerce konuşulan olay sonrası uzmanlar, kadın cinayetlerinin önlenmesi için kanun değişikliği önerisinde bulundu. Bakan Şahin, sivil toplum kuruluşları, kadın dernek ve federasyonları ile yoğun görüşmeler yaparak yeni bir yasa hazırladı. ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ adıyla hazırlanan tasarı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Meclis’te kabul edildi. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile ortak çalışmalar yapıldı ve sözleşmeler imzalandı. Var olan şiddet vakalarını durdurmak için de pilot uygulaması Bursa’da başlatılan Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) açıldı ve ‘panik butonu’ uygulaması ile kadınlara acil güvenlik yardımı olanağı sağlandı. Mahkeme kararıyla uzaklaştırılmasına rağmen zarar verebilecek kişileri önlemek için düşünülen elektronik kelepçe uygulaması ise henüz başlatılmadı.
Zaman