Psikolog Banu Yaşar-Zafer Dergisi
Eski bir soru, yeni bir cevaptır, kadınların neden konuştuğu, erkeklerin neden sustuğu…
Çok konuşan, sürekli sızlanan ve şikâyet eden kadın profiline karşılık, susmayı tercih eden, duvardan bile sessiz, konuşması için sarsılması gereken erkek modeli, evliliklerin en itibarlı sorunlarındandır.
Konuşmak, anlatmak isteyen, derdini açmak, içindekileri paylaşmak arzusundaki kadına karşılık, kendini, duygularını, korkularını ve acılarını paylaşmak tecrübesi ve pratiği olamayan erkekler… Her iki taraf da zor durumda aslında… Kör kuyu çıkmazında çırpınıp durmak ve bir sonuç alamamak…
Bir erkek nasıl büyütülür, nasıl yetiştirilir? Kulağına neler söylenerek hayata hazırlanır? Neler telkin edilir?
Bir kız çocuğu ‘nasıl olması gerektiği’ yönlendirmesiyle büyütülür? İyi kız, iyi kadın ve iyi anne olmak için hangi karışımlar konur hamuruna?..
Erkeğin hikâyesi güç ve güçlü olmak üzerine yazılır. Konuşması değil, başarılı olması beklenir. Ağır abi olmanın yolu, az konuşup, az gülmekten geçtiği için daha ciddi olması ve daha az konuşması öğütlenir. Hatta duyguları hakkında fazla konuşması da hoş karşılanmaz. Hatun gibi olmakla suçlanır, yargılanır.
“Erkek adam ağlamaz; erkek adam korkmaz; erkek adam fazla konuşmaz…”
Erkek adam sessiz ama sert bakışlarıyla anlatır ne söylemek istediğini… Film ve dizilerdeki güçlü gösterilen abartılı erkek örnekleri hep az konuşan, kendini ifade etmeyen, duygularını söylemeyen kişilik tipleridir. Gizli gizli ağlarlar, aşklarını öfkeleriyle ilan ederler… Sevdiğini sözlerinden değil, ancak kıskançlığından anlayabildiğin bir ilişkiyi yansıtır bu karakterler. Bu imajların gölgesinde büyür bir erkek çocuk…
Bir erkek, kafası karışıksa, yüreği yanıksa ve ne yapacağını bilmiyorsa içine kapanır, sessizleşir. Erkek susarken çözmek ister sorunlarını… Konuşmaya zorlamak öfkelendirir onu… Kendisi tam olarak anlamadan, tanımlamadan dışarıya beyan etmez zihnindekileri. İçine dönüşü ve sessizliği, eşini telaşlandırır, onu konuşmaya zorlar, üstüne gider, bunu yaptıkça eşi daha da uzaklaşır kendinden, bazen hırçınlaşır, öfkeli tepkiler gösterir…
Erkek susarken büyümeye çalışır, kadın ise konuşurken çözer hayatın şifrelerini… Kadınlar ne istediklerini konuşurken keşfederler, kelimeler arasında yakalarlar cevabı ve çözümü… Fıtratlar farklıdır ama bu birbirine benzemeyen iki insan birlikte aynı soruyu çözmeye çalışırlar. Hayatı fark etmeye, yaşadıklarına anlamlar bulmaya çalışırlar. İkisinin de derdi büyümektir… Büyümek ise sancılı ve zordur…
Birlikte çözülmeye çalışılan soru evliliktir. Kadın ve erkek farklı çözüm teknikleriyle ve farklı donanımlarıyla aynı soruya muhatap olurlar. Birisi seçeneklerden giderken, diğeri verilenlerden çözmeye çalışır. Bu imtihanın sırrı da budur aslında…
Karşındakine kendisi olma fırsatı vermek, dayatmamak, eleştirerek yargılamamak…
Yüzyıllardır kadınlar erkekleri sustukları, erkekler de kadınları çok konuştukları için suçlayıp dururlar. Birinin sürekli şikâyet etmesi diğerinin suskunluğunu artırırken, onun suskunluğu da eşinin konuşmasını ve dertlenmesini artırır. Birbirini besleyen süreçler içinde çözümsüz bir soru halini alır.
Erkek eleştirildikçe, içine döner, daha da suskunlaşır. Yüreği de kendi de uzaklaşır. Kadın eleştirildikçe savunmaya geçer, sebepler sunar, duygusallaşır ve bunca yıllık emeğine acımaya başlar. Duygusal tepkiler gösterir, anlaşılmadığını düşünür ve daha çok konuşur, daha çok kendini ifade etmeye çalışır.
Eve geldiğinde hiç konuşmayan ya da eşinin sorularına çok kısa cevaplar veren bir erkek, ya karısının şikâyetlerini, söylenmelerini duymak ve başlatmak istemiyordur, ya da konuşma sermayesini dışarıda tükettiği için, evde susmak ve zihnini boşaltmak istiyordur.
Kadın ise eğer bütün gün evdeyse ve anlatacak şeyler biriktirmişse, bunları kimseyle konuşamamışsa, tüm enerjisiyle eşini bekler, ona anlatmak, duyulmak ve dinlenilmek ister. Konuşurken talep ettiği şey, eşinin bir çözüm veya bir fikir sunması değildir. Sadece anlaşıldığını duymak ister eşinin kelimelerinden…
“Seni anlıyorum, gerçekten üzülmüşsün ya da bu olay senin canını oldukça sıkmış…” demek bile rahatlatıcıdır. Kadınlar konuşurken, kendi çözümlerini zaten kendileri bulurlar. Aradıkları salt çözüm değil, fark edilme arzusudur.
Çözüm nedir o zaman? Kadınların daha az konuşması, erkeklerin daha çok konuşması ve dinlemesi için yapılabilecek ilk adım ne olmalıdır?
Öncelikle karşımızdakini görmeye çalışmakla başlayabiliriz. Onun neye ihtiyacı var, hangi yaralarını sarmaya çalışıyor, nelerin yükünü yüreğinde taşıyor… Durumun hemen kendimizle ilgili olduğunu düşünmeden önce, eşimize biraz zaman tanımak, konuşmak istediği zaman yanında olduğumuzu bildirmek ve hissettirmek ona güven verecektir. Kendini hazır hissettiğinde ise konuşmak için sizi seçecektir… Anlayışlı ve sabırlı olmak süreci kolaylaştırırken, üstüne gitmek, konuşması için sıkıştırmak ve eleştirmek durumu daha çok zorlaştıracaktır.
Ona ve kendinize, büyümek, hayatı anlamak ve sevmek için şefkatle zaman tanımak, sevgiyle beklemek en sağlıklı yol olacaktır.