Asırlardır İslam Aleminin müstahsen bir adet olarak ihya ettikleri gecelerden biri de Regaib Kandili gecesidir. Regaib kelimesinin anlamları konusunda İslam Alimleri şu açıklamaları yapmışlardır. Sözlükte “kendisine rağbet edilen şey, bol değerli bağış” anlamındaki Reğaib kelimesi hadis ve fıkıh literatüründe “bol sevap ve mükafat, faziletli amel” özellikle Maliki fıkıh kaynaklarında sünnetin mukabili olarak “müstehap, nafile ibadet” manalarında kullanıldığı gibi, hicri takvime göre yedinci ay olan Receb’in ilk perşembesini cumaya bağlayan geceye ad olmuştur.[1]
Bir başka kaynağımızda Reğaib-i şu şekilde tarif etmektedir: “Regâib, arapça bir kelimedir ve "reğabe" kökünden gelmektedir. "Reğabe", kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. "Reğîb" kelimesi ise, "reğabe"'den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, taleb edilen şey demektir. Müennesi, "reğîbe"dir. "Reğîbe"nin çoğulu da "reğâib"dir. Kelime olarak "Regâib"in aslı budur.
Terim olarak Regâib, Türkçede kandil geceleri dediğimiz mübârek gecelerden biridir. Hicrî takvime göre, yedinci ay olan Receb'in, Müslümanlar arasında kutsal kabul edilen ilk cuma gecesidir. Bu gecede Yüce Allah'ın rahmet, bağış ve yardımlarının dağıtıldığına inanılır.”[2]
Evet bu gece Receb ayının ilk Cuma gecesidir. Ve bazı alimlerin açıklamasına göre, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu gece pek çok ruhanî ahval ve ikrama kavuşmuştur.[3] Bazı alimlere göre bu gece Resulü Ekrem’in (a.s.m.) anne rahmine düştüğü gecedir. Nitekim bazı alimler Regaib Kandilini tarif ederken şöyle demişlerdir. “Regaib Kandili, Yüce Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin dünyaya teşriflerine vesile olan ve Peygamberlik nurunun Hz. Amine’ye intikal ettiği gecedir.[4]
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de bu gecenin rahmet ve bereketlere vesile olduğunu ayrıca Resulü Ekrem’in (a.s.m.) Alemi Gaybtan Alemi Şehadete teşrifi olan gece olduğunu şu sözlerle belirtmektedir:
“Aziz kardeşlerim! Size iki pusulayı Leyle-i Regaip’ten altı saat evvel yazdım. "Hizbü'n-Nuriye" kâğıt ile teslimden sonra, kat'iyen benim kanaatimde bir nevi Mucize-i Ahmediye olarak, iki aydan beri mütemadiyen kuraklık ve yağmursuzluk, her tarafta daima namazlardan sonra pek çok duaların akîm kaldığı ve herkes me'yusiyetten derd-i maişet endişesiyle kalben ağlarken, birden Leyle-i Regaip-bütün ömrümde hiç mislini işitmediğim ve başkalar da işitmediği-üç saatte yüz defa, belki fazla tekrarla melek-i ra'dın yüksek ve şiddetli tesbihatıyla öyle bir rahmet yağdı ki, en muannide dahi Leyle-i Regaibin kudsiyetini ve Hazret-i Risaletin bir derece, bir cihette âlem-i şehadete teşrifinin umum kâinatça ve bütün asırlarda nazar-ı ehemmiyette ve Rahmeten li'l-Âlemîn olduğunu ispat etti ve kâinat o geceyi alkışlıyor diye gösterdi.”[5]
Bazı alimler Regaib Gecesinin Peygamberimizin (a.s.m.) anne karnına düştüğü gün olduğu fikrine itiraz etmişlerdir. Ahmet Hamdi Akseki bunlara şu cevabı vermiştir: “Peygamberimizin Abdullah’tan Amine’ye intikali tarihi Cemaziyelahir’dir. Bunun Receb yadedilmesinin sebebi şudur: Araplar muharebe maksadıyla haram sayılan ayların ileri geri alınmasını değiştirirlerdi. Peygamberimiz anne rahmine düştüğü senede haram aylarından olan Recep, Cemaziyelahir’e nakledilmişti. Bu hesapça hamil müddeti tamamdır. Bilahere Recep yerine nakledilmiş ve hamil tarihi muzaf olarak kalmıştır.[6]
Bu gecenin fazileti konusunda şu rivayetler aktarılmaktadır.
“Şu beş gecede yapılan duâ geri çevrilmez. Regaib gecesi, Şaban’ın 15. gecesi, Cuma, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı geceleri.”[7]
“Receb'in ilk cuma gecesini ihya edene, Allahü teâlâ, kabir azabı yapmaz. Duâlarını kabul eder. Yalnız, 7 kimsenin duasını kabul etmez: Faizci, Müslümanları aşağı gören, ana babasına eziyet eden, karşı gelen çocuk, Müslüman olan ve İslamiyyete uyan kocasını dinlemeyen kadın, şarkıcı ve çalgıcılığı sanat edinenler, livata ve zina eden, beş vakit namazı kılmayanlar. Bunlar bu günahlardan vazgeçmedikçe, tevbe etmedikçe duaları kabul olmaz.”[8]
Reğaib Gecesinin fazileti hakkında Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Siz Recep ayının ilk Cuma gecesini gaflet içinde geçirmeyesiniz. O, öyle bir gecedir ki; Melekler o geceyi: Regaib, diye anlatırlar. Şöyle ki: O gecenin üçte biri geçtiği zaman; semalarda ve yerlerde ne kadar melek var ise hemen hepsi, Kabe ve civarında toplanır. Allahu Teala onların haline mutalli olur ve şöyle buyurur: Ey meleklerim, ne dileğiniz var ise benden dileyin. Şöyle derler: Rabbimiz, senden dileğimiz odur ki; Recep ayında oruç tutanları bağışlayasın. Onların bu dileği üzerine Allahu Teala şöyle buyurur: Bu dileğinizi yerine getirdim.”[9]
Üstad Bediüzzaman bir mektubunda “kâinat, bu gecelere hürmet eder”[10] diyerek Regaib ve Miraç gecelerinin kudsiyetine dikkat çekmiştir. Üstad bir başka mektubunda ise Leyle-i Regaib, Miraç gibi gecelerin küre-i havaiyenin Risale-i Nur’un fütühatını tebriğe vesile olan gecelerden olduğunu şu şekilde belirtmektedir:
“Aziz, sıddık kardeşlerim! Kat'iyen şek ve şüphemiz kalmadı ki, bu hizmetimizin neticesi olan Risale-i Nur'un serbestiyetini değil yalnız biz ve bu Anadolu ve âlem-i İslâm alkışlıyor, takdir ediyor; belki kâinat memnun olup cevv-i sema, feza-yı âlem alkışlıyor ki, üç dört ayda yağmura şiddet-i ihtiyaç varken gelmedi ve Denizli'de mahkemenin bilfiil teslimine karar vermesi, yine leyle-i Miraçta aynen Risale-i Nur'un bir rahmet olduğuna işareten leyle-i Regaibe tevafuk ederek kesretli melek-i ra'dın alkışlamasıyla ve rahmetin Emirdağında gelmesi o teslim kararına tevafuk etmesi ve bir hafta sonra, demek Denizli'de vekillerin eliyle alınması hengâmlarında yine aynen leyle-i Miraca ve leyle-i Regaibe tevafuk ederek aynen onlar gibi Cuma gecesinde kesretli rahmet ve yağmurun bu memlekette gelmesi, o tevafuklarıyla kat'î kanaat verdi ki: Risale-i Nur'un müsaderesine ve hapsine dört zelzelelerin tevafuku küre-i arzca bir itiraz olduğu gibi, bu Emirdağı memleketinde dört ay zarfında yalnız üç Cuma gecesinde-biri leyle-i Regaip, biri leyle-i Miraç, biri de Şâbân-ı Muazzamın birinci Cuma gecesinde-rahmetin kesretli gelmesi ve Risale-i Nur'un da serbestiyetinin üç devresine tam tamına tevafuk etmesi, küre-i havâiyenin bir tebriki, bir müjdesidir ve Risale-i Nur'un da mânevî bir rahmet ve yağmur olduğuna kuvvetli bir işarettir.”[11]
Regaib Gecesinin kudsiyetinden dolayı Üstadı öven Abdurrahman Tahsin ağabey Üstad’a “leyle-i nısfı Regaib”[12] diye hitap etmiştir.
“Şu Leyle-i Regaip, Leyle-i Kadrin dakikalarının aşireleriyle bize gönderdiğiniz risalelerin harflerinin çarpımının toplamı adedince, Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun ve Allah onun sayısınca size sevap ve hasenat ihsan eylesin. Âmin.”[13]
Üstad, Regaib Kandilinde meydana gelen Rahmet ve bereketle Cenab-ı Hakkın ehli imana sahipsiz olmadıklarını gösterdiğini şu sözlerle belirtmektedir: “Hal-i âlemi bilmiyorum, fakat hissediyorum ki: Ehl-iiman hem harici birkaç tarafta tazyikat, hem dahilî endişeler ve kuraklıktan gelen derd-i maişet ve nokta-i istinadı dünyaca bulamamaktan, ehemmiyetli bir meyusiyetin tesiriyle, hattâ ibadete karşı bir fütur gelmişti. Birden Miraç gecesi, burada kerametiyle Leyle-i Regaibin kerametini takviye ederek ehl-i imana bildirdi ki: “Siz sahipsiz değilsiniz. Kâinat kabzasında bulunan bir zatın, âleme rahmet gönderdiği bir istinadgâhınız vardır” diye meyusiyet ve endişelerini kısmen izale eyledi.”[14]
Üstad, Regaib Kandilini “İptida ve intiha-i terakkiyatı hayat-ı Ahmediyenin ünvanları olan Leyle-i Regaib ve Leyle-i Miraç bu kuraklık zamanında kesretli rahmette tevafuklarıdır.”[15] Şeklinde hayat-ı Ahmediyenin ünvanı olarak zikretmiştir.
Peygamberimizin (a.s.m.) alemi şehadete bir derece teşrifini Sehl b. Abdullah et-Tüsteri (r.a.) şöyle anlatmıştır: “Cenab-ı Hak, Hz. Muhammed’i (s.a.v.) ana rahminde yaratmayı dilediği gece emretti. Cennet bakıcısı Rıdvan, Firdevs cennetini açtı. Göklerden bir melek bağırarak; ‘Bilin ki, Muhammed’in (s.a.v.) nuru bu gece annesinin rahmine düştü ve günleri tamamlanınca dünyaya müjdeci olarak doğacaktır’ dedi.”
Kab’ül Ahbar diyor ki; “o gece göklerde ve yerde şöyle bağırıldı: ‘O nur ki, Hz. Muhammed (s.a.v.) ondan yaratılacaktır. Bu gece Amine’nin (r.a.) rahmine yerleşti. Melekler Amine’ye ne güzel hal oldu dediler. O gün yerdeki putların hepsi baş aşağı düştüler. Kıtlık ve yoksulluk içinde bulunan Kureyş kabilesinin tarlaları, bağ ve bahçeleri o yıl Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bereketiyle o kadar bol ürün verdi ki, hepsi zenginleştiler. O yıla, Fetih ve iftihar (övünüş) yılı dediler. Yani Allah (c.c.) sıkıntılarını giderip bolluk vermesiyle övündüler.”[16]
Regaib Kandilinizi tebrik eder, kandilin tüm İslam Alemi ve insanlık için barış, huzur ve hürriyeti şer’iyyeye vesile olmasını Cenab-ı Haktan temenni ederim.
[1] . Hamdi Tekeli, “Regaib Gecesi”, İslam Ansiklopedisi c. 34, TDV Yayınları, İstanbul 2007, sh. 535
[2] . Nurettin Turgay, “Regaib”, Şamil İslam Ansiklopedisi c. 7, Şamil Yayınevi, İstanbul 2000, sh. 16
[3] . Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Sad: Ali Fikri Yavuz, Merve Yayınları, b.y. ve t. Yok
[4] . İsmail Coşar, Minberden Mü’minlere, Elif Matbaacılık, Ankara 1974, sh. 62
[5] . Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, sh. 79
[6] . A. H. Akseki, Yeni Hutbelerim, sh. 727 den aktaran: İsmail Coşar, Minberden Mü’minlere, sh. 66
[7] . İmam Suyuti, Camiüs-Sağir Muhtasarı Tercüme ve Şerhi c. 3, Tercüme: İsmail Mutlu vd., Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2002, sh. 953
[8] . Hüseyn Hilmi Işık, Tam İlmihal Seadeti Ebediye, Hakikat Kitabevi, İstanbul 2010, sh. 357
[9] . Abdülkadir Geylani, Gunyet’üt-Talibin, Çeviren: Abdülkadir Akçiçek, Sağlam Kitabevi, İstanbul 1980, sh. 551
[10] . A. g. e, sh. 85
[11] . A. g. e, sh. 93-94
[12] . Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, sh. 586
[13] . Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, sh. 105
[14] . Bediüzzaman Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, sh. 302
[15] . A. g. e, sh. 303
[16] . İmam-ı Kastalani, İlahi Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v.) Mevahibü Ledünniye, Mütercim: Şair Abdülbaki, Sadeleştiren: Turgut Ulusoy, Hisar Yayınevi, İstanbul 1992, sh. 35; Bu gece meydana gelen hadiseler hakkında geniş bilgi için bakınız: Muhammed Oğlu Muhammed Efendi, Altı Parmak Peygamberler Tarihi, Huzur Yayınevi, İstanbul t.y., sh. 269-274