Duygular ve duyguların üzerimizdeki etkileri ilgimi çeker hep. Nasıl çekmesin ki, biraz kendimize yoğunlaşırsak, çoğunlukla duygularımızın güdümünde olduğumuzu kolaylıkla fark ederiz. Bazen de aklımızın hiç rol alamadığı zamanlarımıza şahidiz. Bu anlarda ne yaptığımızın bile farkında değiliz.
Yüzlerce, daha doğrusu sayıya gelmez duygularımız var. Bizim varlıklarından yakından haberdar olduğumuz elin parmaklarını geçmez belki. İçimiz dışımızdan daha büyük kalabalıklara sahip aslında. O halde duygulara ilgi duymam boşuna değil hani.
Duygularımızın baskısı var üzerimizde. Sizi bilmem ama bunu ben derinden hissediyorum. Beni uzaklara alıp götürüyorlar, kendimden uzak, üstelik bilgimin dışında. İstesem de oralardan kendimi koparamam. Koparsam da saniyenin onda biri kadar sürer bu. Hal böyle olunca, nasıl olur da duygularımın üzerimdeki baskısına göz yumayım?
Risale okurken ilgimi çeken hep bu duygulara ilişkin parçalardır. Duygularım, hele duygusal alışkanlıklarımın ikide bir beni kendimden koparıp bir yerlere savurmalarına dayanamıyorum. Duygularımın baskısıyla nasıl baş edebilirim? düşüncesiyle okurum gözümün nuru Risaleleri. Duygularla ilgili sayısız materyale ulaştığım kesin. Yer yer başka eserlerden alamadığım hazzı da tattırırlar bana Risaleler. İşte aradığım dediğim cümle ve pasajlar çok oldu. Oraları renkli kalemle işaretlemeden geçmiyor, kenarına not düşüyor ve bazılarını da hafızama kazıyorum.
Bediüzzaman, Risalelerle geniş bir kitleye hitap ettiği açık. Duygu eğitimimiz konusunda Risalelerden alacağımız çok şeyler var; herkesin kendi bilgi dağarcığına göre elde edeceği ipuçları. Geçenlerde On Birinci Mektubu okurken, duygularımızın başımıza getirdiklerinden nasıl kurtulacağımıza ve onlara asla takılmamamız gereğine ilişkin temel noktaları çıkarmakla bu gibi parçaların yol göstericiliğini görünce doğrusu şaşırdım. Takıntımızı giderebilirsek duygu bağımlılığından kurtulmada yolun yarısını almış oluruz.
Duygu alışkanlıklarımız çoğumuzu çepeçevre kuşatmış ya. Hayalimize gelmedik şeyler yok; zihnimiz ise bizi bizden koparmak için gece gündüz çalışıyor; bilincin dışında her şeyi önümüze koyuyor. Hiç istemediğimiz çağrışımlarla istenilmeyen düşünceler dünyasında geziyoruz. Bunlardan kurtulmak öyle kolay değil. Ne olacak? Her zaman iç savaşın içinde mi olalım? Bediüzzamanın eşsiz yaklaşımı, bir cümle ile de olsa, bizim imdadımıza yetişiyor On Birinci Mektupta: Tasavvur-u küfür küfür değil; tahayyül-ü şetim şetim değil. Hususan ihtiyarsız olsa ve farazî bir tahattur olsa, bütün bütün zararsızdır.
Bu bir rahatlamadır çoklarımız için. Ancak zararsız bile olsalar, bizi son derece meşgul ediyor bu gibi bilinçsiz düşünceler. Elbette kafamızın bu gibi asılsız şeylerle meşgul olmasına göz yummak iyi değil. Geliştirilecek yöntemlerle bu fuzuli çağrışımlardan uzak kalmak, duygu sağlığımız için önemlidir. Bilinçsizce uğradığımız bu duygu bombardımanına karşı bizim bilinçliliğimiz, bizim uyanıklığımız devreye girmeli, duygu alışkanlıklarımızın alaborasına kapılmamalıyız.
Bunu başarmak için zaman zaman duygularımızın yanında zihnimizi denetimden geçirmeliyiz. Bunu da Bediüzzamanın bir mektubunda rastladım. Dr. Yusuf Kemal Durakoğlu adındaki bahtiyar bir doktora yazılan mektupta kafayı ara sıra teftişten geçirmenin gereğine parmak basıyor. Gerek duygu ve gerekse zihin kesimimizi yoklamalıyız ki, bizi yolumuzdan alıkoyan ya da yolumuzu uzatan gereksiz takıntılarımızdan ya da bilgi kırıntılarından kafamızı ayıklamak için çareler bulalım. Mektupta ne tavsiye ediyor Bediüzzaman, kendi ifadeleriyle görelim: Acaba benim gibi sen dahi kafanı teftiş etsen, malûmatın içinden ne kadar lüzumsuz, faydasız, ehemmiyetsiz, odun yığınları gibi câmit şeyleri bulursun. Çünkü ben teftiş ettim, çok lüzumsuz şeyleri buldum (Barla Lahikası: 118).
Bu bilinçli ayıklanmadır; duygu eğitiminin birinci adımıdır. Buna niyet eden arkasını getirmede zorlanmaz. Mektupta vurgulandığı gibi gerçekten ömür çok kısa, gerek duygularımızın ve gerekse aklımızın yoğunlaşacağı şeyler çok fazla.
Saatlerce çekiştirdiğimiz duygularımıza harcadığımız eforu olumlu çalışmada harcamaya kalktığımızda bir hesap etsek, ne kadar boşuna zaman harcadığımızı anlamada gecikmeyiz.
Duygusal alışkanlıklarımız, bizi bizden koparan içimizde olan sinsi düşmanlarımız. Onlara karşı çıkmakla, her an tepkili olmakla değil, hatta uzun bir meditasyon döneminden sonra da değil, onları kabullenerek sıcak nefesimizle kendimizden uzaklaştırabiliriz; bir şartla ki, Risaleler ekseninde fikri boyutumuzu sürekli tazelemek, akıl ve irademizi sürekli tetikte bulundurmak ve bilgileri özümsemek durumundayız.