Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Yusuf Sûresi 87-91. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
87-“Ey oğullarım! (Haydi) gidin de, Yûsuf’la kardeşinden bir haber araştırın; hem Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin! Çünkü kâfirler topluluğundan başkası, Allah’ın rahmetinden ümîd(ini) kesmez.”(*)
88-Bunun üzerine (kardeşleri tekrar Mısır’a gelip Yûsuf’un) huzûruna girdiklerinde dediler ki: “Ey azîz! Bize ve âilemize zarûret (kıtlık ve açlık) dokundu ve pek ehemmiyetsiz bir sermâye ile geldik; (sen) yine de bize ölçeği tam olarak ver ve bize (ayrıca) bağışta bulun! (Bize fazladan erzak ver ve kardeşimiz Bünyâmin’i bize lûtfet!) Muhakkak ki Allah, sadaka verenleri mükâfâtlandırır.”
89-(Yûsuf) dedi ki: “Siz câhil kimseler iken Yûsuf’a ve kardeşine neler yaptığınızı bildiniz mi?”
90-(Onlar:) “Yoksa sen, gerçekten sen, Yûsuf musun?” dediler. (O da:) “(Evet) ben Yûsuf’um, bu da kardeşim! Şübhesiz ki Allah bize lütufta bulundu. Doğrusu şu ki, kim (Allah’dan) sakınır ve sabrederse, artık şübhesiz Allah, iyilik edenlerin mükâfâtını zâyi‘ etmez” dedi.
91-(Kardeşleri:) “Allah’a yemîn olsun, muhakkak ki Allah, seni bize üstün kıldı; hâlbuki şübhesiz (biz) elbette hatâ eden kimseler olmuştuk” dediler.
(*)“Ye’s (ümidsizlik) en dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâm’ın kalbine girmiş. İşte o ye’sdir ki bizi öldürmüş gibi, garbda (batıda) bir-iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta (doğuda) yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke (sömürge) hükmüne getirmiş. Hem o ye’sdir ki yüksek ahlâkımızı öldürmüş. Menfaat-i umûmiyeyi (toplumun menfaatini) bırakıp, menfaat-i şahsiyeye (şahsî menfaate) nazarımızı hasrettirmiş. Hem o ye’sdir ki kuvve-i ma‘neviyemizi (ma‘nevî gücümüzü) kırmış. Az bir kuvvetle îmandan gelen kuvve-i ma‘neviyeyi şarktan garba kadar istîlâ ettiği hâlde, o kuvve-i ma‘neviye-i hârika, me’yûsiyetle (ümidsiz olmakla) kırıldığı için, zâlim ecnebîler (yabancılar) dört yüz seneden beri üç yüz milyon Müslümanı kendilerine esîr etmiş. (...)
Ye’s, ümmetlerin, milletlerin seretân (kanser) denilen en dehşetli bir hastalığıdır. Ve kemâlâta (ilerlemeye) mâni‘ ve اَناَ عِنْدَ حُسْنُ ظَنِّ عَبْد۪ي ب۪ي*[Ben, kulumun bana olan güzel zannı üzereyim] hakīkatine muhâliftir; korkak, aşağı ve âcizlerin şe’nidir (işidir), bahâneleridir. Şehâmet-i İslâmiyenin şe’ni (İslâmî kahramanlığın işi) değildir.” (Mektûbât, Hutbe-i Şâmiye, 413)