Sağınıza solunuza bakınıyorsunuz. Adama benzeyen bir adam göremiyorsunuz. Özellikle de yönetici takımında ve kesiminde. Amerika’daki dostlarımızdan Mustafa Sungur’la bir ara karşı karşıya geldik ve kendisinden ABD’nin siyasi ahvalini sordum. Bana kaht-ı rical olduğunu söyledi. Cumhuriyetçilerin göz dolduracak aday bulamadığını ve bundan dolayı Obama’nın ikinci dönemi rahat alacağını ifade etti. Son büyük adamlar İkinci Dünya Savaşı ile birlikte dünyadan çekildiler. Avrupa’ya baktığınızda lidere bezeyen lider göremiyorsunuz. Berlusconi gibi bir liderin İtalya gibi bir ülkeyi on yıla yakın nasıl yönettiğini anlayamıyor ve hayret ediyorsunuz. Demek ki, halkı kof. Fransa’da Sarkozy nasıl olup da bütün basamakları aşıp ve bütün engellerden sıyrılıp cumhurbaşkanlığına kadar yükseldiğine inanamıyorsunuz! Demek ki eleklerde bir bozukluk var.
Arapların ‘men hebbe ve debbe’ dedikleri hiçbir sorumluluk emaresi taşımayan insanların yükseldiklerini ve insanların omuzlarına basarak öne çıktıklarını ve geçtiklerini görüyorsunuz. Bir akıl tutulması var; akıllılar bunu görseler de düzeltmekten aciz kalıyorlar ve süreci durduramıyorlar. Avrupa kaht-ı ricalden kırılıyor. Bundan dolayı da yerlerde sürünüyor. Esasında Avrupa optimum seviyesine 20’inci yüzyılda yükselmiş ve 70’li ve hatta 80’li yıllara kadar zirvedeki yerini muhafaza etmişti. ABD’nin haşin güç ( hard power) politikası izlemesi ve orantısız güç kullanması ve Yahudilerin bineği olması gücünü kırmıştır. Hala onda güç vehmedenler cinler gibi Hazreti Süleyman’ın vefatını bilemeyenlerdir. “Böylece onun (Süleyman’ın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı…”
*
Batı optimum seviyesine vardığından dolayı ‘her kemalin bir zevali vardır’ sırrına mazhar olmuştur. Peygamberimiz de İslam’ın takallüsü veya büzülmesiyle alakalı olarak bazı hadisler söylemiştir. Bunlardan birisi şudur: İslam, önce süt dişleri ardından ikili dişleri ardından dörtlükleri ardından altılıkları ve ardından da azı dişleri çıkan bir canlı gibidir. Daha doğrusu Hazreti Ömer bir meclisinde hazirundan Peygamberimizin İslam’ı nasıl tanımladığını sorar. İçlerinden biri meclistekilerle bu hadisi paylaşır. Bunun üzerine Hazreti Ömer hadisi şöyle yorumlar: Buzuldan yani azı dişlerinden sonra çekilme ve gerileme başlar( Es Sünen el Varide, İmam Ebu Amr Osman Bin Said ed Dani, s: 102, Daru’l Kütüb el İlmiyye, Beyrut) . Yani kuhulet yaşından sonra ihtiyarlama devri başlar. Kemalden sonra zeval devri gelir. İbni Haldun bunu canlı organizmalara benzettiği devletlerin hayatına uyarlar. Yalnız İslam’ın birden fazla silkelenme dönemi vardır. İnşallah bugün de İslam dünyası yeni bir hamle ve silkelenme döneminin başındadır.
*
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Erdoğan’ın kafilesiyle birlikte Katar’a gittik. Kaldığım otel odasında bazı yerel kanalları izlerken BAE’de ikamet eden Iraklı Ahmet Kubeysi’nin katıldığı bir dini sohbet programını izledim. Konu ahirzaman alametleriydi. Kubeysi küçük bütün alametlerin geride kaldığını ve Mehdi, Mesih gibi büyük alametlerin beklendiğini ve bunların da başlamasıyla birlikte sürecin hadislerde belirtildiği gibi tespih tanelerinin kopması gibi çok seri ve hızlı ilerleyeceğini ifade etmiştir. Burada da zamanın dürülmesi söz konusudur. Başka hadislerde de zamanın dürülmesiyle birlikte yılların aylar, ayların günler ve günlerin saatler ve saatlerin de şerare yani kıvılcım gibi geçeceği belirtilmektedir.
Dünyanın bugün olduğu gibi kaht-ı rical ile kavrulmasıyla ilgili hadislerde bir işaret var mıdır? Kaht-ı ricale kıyamet alametleri hadislerinde temas var mıdır? Elbette. Hem de birden fazla. Ruvaybida, luka ibni Luka ve hüsaletü’n nas ve imaretü’s sibyan gibi ifadeler ve ibareler birebir kaht-ı ricale işaret etmektedir. İnsanların özünün gideceği geride ise kepeklerinin kalacağı ( hüsaletü’n nas, hafeletü’n nas) belirtilmektedir. Keza ruvaybida ve luka ibni luka gibi ifadeler ve benzerleri de halka değil yönetici tabakasına işaret etmektedir. Hüsaletü’n nas yani insanların kepekleri avama ve halka işaret ettiği gibi diğer ifadeler de havasa ve yönetici elitlere işaret etmektedir. Kaht-ı rical bağlamında sürekli olarak Arap basınında bu hususa atıf yapılmaktadır. Çok isabetli yazıları olan Ürdünlü Yazar Yaser Zeatire ‘Açık basın döneminde ruvaybida ( adam bozuntuları)’ başlıklı yazısında bu hususa temas ediyor (http://aljazeera.net/pointofview/pages/1b1f3857-caea-4145-b6d1-9f794c93979d?GoogleStatID=2 ).
Hadislerde ruvaybida şöyle tanımlanıyor: Kamu meselelerinde söz sahibi olan ve konuşan değersiz insan tipi. 'Ağzı olan konuşuyor' misaline girenler. Zeatire, ruvaybida modelinin basındaki yüzlerine temas etmiş. Bay ve bayan değersiz gazetecilerin kendilerinden büyük laflar ettiklerini ve yanlış bir biçimde kamuoyunu yönlendirdiklerini ve iğfal ettiklerini ifade etmektedir. Adam gibi adam olmayan gazeteci veya yazarlar hacimlerinden daha büyük ilgi görüyor ve boş laflarıyla ve lakırdılarıyla prime time olarak ifade edilen en kıymetli vakitleri meşgul ediyorlar. İnsanların akıllarını iğdiş ediyorlar. Birleşik kaplar teorisinde olduğu gibi her alan ruvaybidaların işgali altında. 28 Şubat sürecinde askeri kalkışmaya destek veren kimi gazeteci müsveddeleri veya soytarıları gibi. Ama zamanın kasırgası onları da yerlerinden sökecektir. Tam da ayette ifade edildiği gibidirler: “ Onları gördüğünde fiziki yapılarıyla kendilerine hayran bırakırlar konuştuklarında ise dinletirler bununla birlikte sanki onlar duvara dikilmiş kalaslar gibidirler (Münafikun : 4).”