Kâinat Cenab-ı Hakk’ın tecellisidir

Sosyal Etütler Derneği’nin haftalık seminer programları, Av. Yusuf Çağlayan’ın “Nisbî Hakikatlar” konulu konuşması ile yeniden başladı.


Dursun Sivri'nin haberi
Fotoğraflar: E. Okur


RisaleHaber-Seminerin açış konuşmasını Sosyal Etütler Derneği (Setüd) Genel Başkanı Mehmet Ali Kılıç Yaptı. 2004 yılında kurulan Setüt’ün çalışmaları hakkında kısa ve özet bilgi veren Kılıç, haftalık seminer programlarına devam edeceklerini bildirdi.

Ayrıca Kılıç, 15 Kasım 2009'da Doç. Dr. Ahmet Yıldız’ın “Demokratikleşme Açılımı” konulu seminer programına da katılımcıları davet etti.

 



Risale-i Nur’dan çıkarımlarını detaylı ve kapsamlı bir çalışma olarak kaleme alan Yusuf Çağlayan; nisbî (izafi-göreceli) hakikatleri örneklerle açıkladı.

Çağlayan, şunları söyledi: "Kâinat Cenab-ı Hakk’ın isim ve tecellileridir. Eserden yaratıcıya giden yol süreç olarak, eser, fiil, sıfat, isim, şuun ve zat yolunu takip etmeden Marifetullah yolunda yürünmez. Her şeyi yaratan Allah, dediğimiz zaman, eserden, fiili, faaliyeti, isimleri, sıfatları, şunu intikal etmeden zatın nasıl birisi olduğunu anlamak mümkün değildir. Bir Allah var deyip kâinatta cereyan eden şeyleri esbaba havale etme tehlikesi vardır ki, şirktir."



Çağlayan seminerinde, Allah'ın isimleri bu dünyada ne kadar anlaşılabilirse, ahirette de o nispette Allah'ın görülebileceğini kaydederek, şunları dile getirdi: "Temsil olarak güneş mutlak hakikat farz edilirse ay ışığı nisbidir, izafidir. Ayın güneş ışığını yansıtmasından hakiki ışık hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Mutlak hakikat Allah’ın isimlerine dayanır. Ene farazi bir ölçüdür. Yani nisbi hakikattir. Tasavvur, sahip olunan ilimle Allah’ın ilim, irade, kudret ve hâkimiyetini anlama, intikal derecesidir. İnsan bu dünyada esmayı ne kadar idrak edebilirse ahrette de aynı derecede Allah’ı görebilecek. Risale-i Nur veraset-i nübüvvete bağlıdır, dolaylı değil direk mutlak hakikate dayanmıştır."

Yusuf Çağlayan, 1920'li yılların paradigmalarını dayatanların kaybetmek zorunda olduğunu belirterek, "Nisbi hakikatler “...e göre” olduğuna göre, eğer, hukuk, kanunlar belirli bir otoritenin, ideolojinin, şahsın görüşlerine göre düzenlendiği zaman çatışmalar olacaktır. 1920’li yılların paradigmasını dayatanların günümüz ihtiyaçlarına cevap veremediği için kaybetmek zorundadır. Mutlak hakikate dayalı ve mutlak hakikati referans alan hukuk, çatışmaların önlenmesinde çıkar yoldur. Cemaatlerin ihtilafında da hakikate göre değil “bana göre” hususu ağır bastığı için çatışma ve ihtilaflar çıkmaktadır." sözlerini kaydetti.



Risale-i Nur'daki tevhid bahislerinin dikkatli okunması gerektiğini dile getiren Çağlayan, "Batı medeniyetinin esasları ile İslam medeniyetinin mukayesesinde de görüleceği gibi nefsi ölçü alan medeniyet zulümlerin kaynağı, İlahi mutlak hakikati referans alan İslam medeniyeti de saadetin vesilesidir. Mutlak hakikate dayanmayan nisbî hakikatler zulüm ve adaletsizliklerin sebebidir. Risale-i Nur’da esma tecellileri ve tevhid bahislerinin dikkatli okunmalı ve mütalaa edilmelidir." diye konuştu.

Katılımcıların ilgiyle dinledikleri seminer sonunda Yusuf Çağlayan'ın soruları cevaplamasıyla program sona erdi.

Özel Haberleri