Kainat mükemmelliğe meyillidir

Kenan Demirtaş, İhsan Ataosy, Mehmet Paksu ve M.Ali Erdem Muhakemat Seminerinde konuştu

Risale Haber-Haber Merkezi

Risale Akademi tarafından düzenlenen Muhakemat Haftası'nda yapılan seminerlerde yeni değerlendirmeler yapıldı.

Muhakemat'taki her mesele ve mukaddimenin bir kişi tarafından sunulduğu programda yaklaşık 40 seminerci yer alıyor.

Sunumlardan bazı notlar şöyle:

Kenan Demirtaş:

Âlemde meyl-i istikmal vardır. Mükemmelliğe eğilimlidir. Kâinatta ne kadar karmaşık hadise varsa hepsi bir kanuna bağlıdır. O kanunları insan meyl-i istikmal sırrıyla telahuk-u efkârla öğrenir. Fikirlerin bir araya gelmesiyle ilmi ilkeler meydana gelir. İlmi ilkelerle birlikte kanunlar oluşur. O kanunlar telahuk-u efkârla gelişir ve mükemmelleşir. Çünkü eskiden nazariye tabir edilen meseleler bu günün çocuklarının elinde oyuncak gibidir. İbnü’z-zaman olan İbn-i Sina’nın kendi zamanında zorlandığı meseleler bugünün insanına basit gelebilir. Maddi bilimlerde telehuk-u efkâr yani fikirlerin bir araya gelerek gelişim sağlaması olabilir. Mesela taşı kaldırmak için kaç kişi yardım etse ona göre daha kolay kaldırılır. Fakat manevi ilimlerde telahuk-u efkâr olamaz. Mesela ilim öğrenmek sadece öğrenen kişiyi ilgilendirir. Herkesin öğrendiği kendisinindir.

İhsan Atasoy:

Yaratılışta hayır asıldır. Şer tebeidir. Hayır, külli, şer cüz’i dir. Hayatımızda sıhhat, iyilikler çoğunlukta, hastalıklar ve kötülükler azınlıktadır. Düzen yaygın, düzensizlik istisnadır. Bu kaide kâinatın her tarafında vardır. Allah yarattıklarında bizzat güzellik murad etmiştir. İnsanın sosyal hayatında da bu kanun geçerlidir. Bu kaideye binaen Müslümanlar istikbalde galip gelecektir. Avrupa’nın ileri olup, İslam ülkelerinin geride kalması geçici olacaktır. İslam’ın geleceği parlak olacaktır.
Hak ve hakikat muvakkaten mağlup olur. Müslümanlar çalışıyor. Çünkü ihtiyaç hissediyorlar. İhtiyacı olan yükselir. Bunu da ancak teşebbüs meyliyle yapabilir.
Bir uçak yerden yeni kalkmış olsa, bir diğer uçak on bin metre yükseklikte olsa yerden yeni kalkan uçağın burnu havada olup, yükseldiği için, diğer uçağı yakalayıp, onu geçecektir.
Yani Avrupa’nın ekonomik olarak büyümesi ve gelişmesi kendi dönemine göre avantajlı konumda olsa bile, bu günkü gelişmeler bütün ülkeleri eşit konuma getirmiştir. Avrupa sefahat da devam ettiği sürece çöküşe ve yıkılmaya mahkûmdur ve ancak İslamiyet onları kurtarabilir.

M. Ali Erdem:

“Güneşin Bulutlardan Kurtulursa/Yalancı Aydınlatıcılara İhtiyaç Kalmaz.”
İslam hakikatlerinin güneşi kuruntu ve şüphelerden ve hayal bulutlarından kurtularak, her yeri aydınlatmaya; hatta dinsizlik bataklığında çürüyerek, kokuşarak bozulan insanların dahi o ziyadan istifade etmeye başlaması fikirlerin hüküm sürdüğü ortamların güzel uygulamasındandır.
Yalancı aydınlatıcılar sadece istediği yerleri aydınlatır.
Mazi’de Mekteb-i Hissiyat hâkimdi. Gelecekte Medrese-i Efkâr hâkim olacaktır.
Geçmiş zamanın insanlarının bir derece daha temiz ve saf olan ahlakları ve samimi olan duyguları üstün gelmiş, aydınlanmamış fikirlerini kullanarak kişisel çıkarlara göre harekete neden olan ben merkezliliğe ve uyuşmazlıklara/anlaşmazlıklara yol açmıştır.
Oysa gelecek kuşakların bir derece aydınlanmış olan fikirleri arzu ve şehvetle muzlim olan hissiyatlarına aşırı arzu ve isteklerinin kararttığı duygularına boyun eğdirerek, onlara üstün gelerek onları hizmetkâr kılmıştır. Bu yüzden de hüküm sürecek olan, geçerli olacak olan genelin hak ve hukuku, kamunun, halkın haklarıdır. Bu da insanlığın bir derece daha ortaya çıkması, görünür hale gelmesidir. En büyük insanlık olan İslamiyet, geleceğin semasında ve Asya’nın cennet bahçeleri üzerinde bulutsuz güneş gibi ışık/nur saçacaktır.

Mehmet Paksu:

Bir insanda olmayan özellikleri, yetenekleri ve meziyetleri varmış gibi göstermek ve onun bunları kabul etmesi zulümdür. Bununla birlikte bir kişinin kendisinde olmayan bir şeyi varmış gibi göstermesi de zulümdür. Bir devletin, bir ordunun, bir topluluğun, başarısını, savaşlarını, talanlarını İranlıların yaptığı gibi Rüstem’e vermek onun kendisine bir fahr hissi verdiğinden yüksek sesle konuşmaya başlar.
Gulyabani gibi olamayan bir şeyi olmuş gibi gösterenlere karşı, hakikatleri hurufattan kurtarıp, çıplak olarak görmek gerekir. Çünkü bir dane-i hakikat, bir harman hayalata müreccahtır.

Nur Talebeleri Haberleri