Kainatın arkaplan gerçekliğinin matematiğe ve sayılara dayandığı düşüncesi antik Grek felsefesinde Pisagor (596-500) ve takipçileri tarafından bir düşünce ve inanç olarak benimsenmiştir.
Yine Eucklides ve Platon gibi filozoflar da matematik ve geometriye gerçeklik tanımlamalarında büyük önem vermişlerdir.
Bilimlerin ilerlemesi ile birlikte özellikle fizik ile matematik arasında güçlü bağlar kurularak evren ile ilgili hesaplama ve tahminlerde kullanılmıştır.
İbni Arabi gibi İslam düşünürleri ve Harezmi gibi Müslüman bilim adamları da matematiğe önem vermişlerdir.
Cenab-ı Allah’ın esma-i hünsasından birisi olan el Muhsi ismi, sayan anlamına gelmektedir.
Yasin suresi 12. Ayette de “Biz her şeyi apaçık bir kitapta saymışızdır.” ifadesi ile evrendeki her şeyin sayısal bir temeli ve kodu olduğunubildirmektedir.
Bu nedenle Hazreti Ali’ye dayandırılan cifir ilmi matematik bağıntıyı hatta insanın yapıp etmelerine de şümullendirmektedir.
Ancak Cenab-ı Allah’ın pek çok başka ismi de mevcuttur. Diğer isimler de muhsi ismi gibi varlıklar için bir temel oluştururlar.
Bu nedenle sayısal kod gibi, şekil “musavvir”, taslak “ilim”, orijinalite “ bari”gibi diğer isimler de muhsi (sayan) ismi ile birliktedir.
Dolayısıyla bu yaklaşım, matematiğin ya da sayısal kodlamanın ezeli bir sayana ve soyut matematiği ilminde var eden bir ezeli alime dayandığı müddetçe bir sorun ifade etmemektedir.
Ancak matematiğin tesadüfe ya da şirk unsuru taşıyan asıllara dayanması imkansızdır.
(Sorularla İslamiyet)