Bismillahirrahmanirrahim
İ'lem eyyühe'l-aziz!
Şu alem, görünen ve görünmeyen bütün tabakat ve envaiyle La ilahe illa Hü diye tevhidi ilan ediyor. Çünkü aralarındaki tesanüd böyle iktiza ediyor.
Ve o tabakatla enva, bütün erkanıyla La rabbe illa Hü diye ilan-ı şehadet ediyor. Çünkü aralarındaki müşabehet böyle istiyor.
Ve o erkan bütün azasıyla La malike illa Hü diye şehadetlerini ilan ediyorlar. Çünkü aralarındaki temasül böyle iktiza eder.
Ve o aza, bütün eczasıyla La müdebbire illa Hü diye şehadet eder. Çünkü aralarında teavün ve tedahül vardır.
Ve o ecza, bütün cüz'iyatıyla La mürebbiye illa Hü diye olan şehadetini ilan eder. Çünkü, aralarındaki tevafuk, kalemin bir olduğuna delalet ediyor.
O cüz'iyat bütün hüceyratıyla La mutasarrife fi'l-hakikati illa Hü diye şehadet eder.
Ve o hüceyrat bütün zerratıyla La nazime illa Hü diye ilan-ı şehadet eder. Çünkü, cevahir-i fert arasındaki haytın bir olduğu böyle iktiza eder.
Ve o zerrat bütün esiriyle La ilahe illa Hü cevheresiyle ilan-ı tevhid eder. Çünkü, esirin besateti, sükünu, intizamla emr-i Halıka sür'at-i imtisali böyle iktiza eder. (Mesnevi-i Nuriye, Şemme, s. 161)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
TESÂNÜD : Dayanışma, birbirini destekleme.
MÜŞÂBEHET : Benzeme, benzeyiş.
TEMÂSÜL : Birbirine benzeme.
TEÂVÜN : Yardım etme, yardımlaşma.
TEDÂHÜL : İç içe olmak. Birbirine dahil olmak.
TEVÂFUK : Uygunluk, rastlama, aynı zamanda bulunma.
CEVAHİR-İ FERD : Zerreler, atomlar.
HAYT : İp. Bağ.
ESÎR : Bütün kâinatta bulunan ve her tarafı kaplamış olan lâtif madde; uzayda elektrik, ışık ve sıcaklığın yayılmasına vasıtalık eden madde.
BESÂTET : Basitlik, bütünlük hâli.