Fadime Özkan'ın ropörtajı
Kaliteli medya ve kaliteli demokrasi için yola çıktık
Toplumsal değişim siyasal, kurumsal alanı ve statükocu zihniyeti değişmeye nasıl zorluyorsa medyayı da öyle zorluyor. 4. kuvvet diye anılan, toplumu etkileme gücü tartışılmaz olan medya önemli bir değişim geçiriyor. Toplumdaki çeşitliliği ve çok sesliliği yansıtan medya organları gibi artık meslek örgütleri de çeşitleniyor. Bunun son örneği Medya Derneği. Daha demokratik bir toplum için medyanın kalite standartlarının mutlaka yükseltilmesini, özgürlüklerin genişletilmesini ve medyadaki çeşitliliği savunan, bunu kendine dert edinen Medya Derneği “kaliteli medya kaliteli demokrasi” diyor. Başkanlığını 40 yıldır medya sektöründe olan, her gün BizimCity ve Sizinkiler’i çizen başarılı karikatürist Salih Memecan yürütüyor. Başkan yardımcıları ise Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu ile Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı. Kapılarının demokrasiye inanan herkese açık olduğunu söyleyen Memecan ile medyayı ve derneği konuştuk.
Medya Derneği’ni hangi ihtiyaç, hangi gereklilik doğurdu?
Medyadaki değişim bu derneği gerekli kıldı. Medyadaki değişimi de Türkiye’deki değişim getirdi. Toplum demokratikleşiyor, daha özgürlükçü, çok sesli bir toplum oluyor, kanunlar bireysel hakları öne çıkarıyor.. Daha önce belli kesimlerin kullandığı haklar avantajlar şimdi geniş kesimlere dağılıyor. Buna toplumu yönetme, toplumda söz sahibi olma da dahil. Medyaki temsil de artık daha geniş. Daha önce medyada olmayan kesimler artık medyadalar.
• 90’ların başından beri varlar aslında. ‘Çevre’nin, sessiz yığınların sesi iddiasıyla yayına başlayan televizyonlar 15 yaşında. Yani bu dernek biraz geç kalmış değil mi?
Belki ama Medya Derneği o amaçla kurulmadı, onun neticelerinden biri sadece. 28 Şubat’ın bugün sorgulanmasının bir nedeni de medyadaki çok seslilik. Bu aynı zamanda birçok şeyin de garantisi, sağlıklı bir şey. Çok sesli, demokrat, bağımsız medya, toplumun demokratikleşmesi için de çok önemli.
ÇOK SESLİLİĞİ ÖNEMSİYORUZ
• İzleyici, okuyucu da o eski okur ve izleyici değil. Medyada tek sesliliye dönüş toplum açısından da mümkün değil artık.
Teknoloji ona elvermez. Tek bir kişi, facebook’da, twitter’da, blog’da.. sesini duyurabiliyor. Bir kişi bir medya demek artık. Bu ortam da çok seslilik de taraf olmak da çok normal.
• Medyaya yüklenen ilkesel özelliklerden biridir oysa tarafsız olmak?
Tarafsızlık sorgulanması gereken bir şey, mümkün de değil. Hem niye tarafsız olasın ki. Kimse artık haberi saklayamıyor. Bir şey olduğunda bu gazete yazmaz, şu televizyon vermezse öbürü veriyor.
• Tarafsız olunamıyorsa, tarafı belirleyecek temel belirleyenlere ihtiyaç var demektir. Medya Derneği için de geçerli bu.
Medya Derneği şu tarafın bu tarafın derneği değil. Ama şuna taraftarız: Herkes taraf olabilir, fikrini özgürce söyleyebilir, yazabilir. Bu bir haktır. Tek sesli yayın yapan medya doğru, öbürü yanlış medya demiyoruz.
• Dernek kurulur kurulmaz üzerine bir ‘yandaş medya’ etiketi yapıştırıldı sanki...
Yo, yapıştırılmaya çalışılsa da bu yanlış. Bizim amacımız zaten yandaş, taraf olma hakkına sahip çıkmak. Bir şeye yandaş olabilme, bir şeyi savunma hakkı çok önemli bir şeydir.
TARAF OLMAK BİR HAKTIR
• Kastedilen daha farklı sanki...
Avantayı bulmaksa kasıt o ayıp bir şey. Ama ispat edilmeden söylenirse de söyleyene yapışır. Biz demokrasiden yana tarafız. Medya kaliteli olmazsa sağlıklı mutlu toplum olmaz. Medya tek bir ses olacak, herkes bir görüşü savunacak diye bir şey yok. Zaten olması da imkansız. Biz özgürlükleri geniş tutalım herkes istediği fikri savunsun. Taraflılık Amerika’da da var, hani onlar etiğe çok dikkat kesilir ya. Demokratlar Newyork Times, cumhuriyetçiler Wall Strett Journal okur.
• Yandaş medya diyenlerin -ki büyük çoğunluğu Doğan grubundan- belli yayın organlarını sayarak oluşturdukları bir liste vardı. Medya Derneği’nin kurucu üyelerini içeren küme o listeyle örtüşüyor gibi!
Doğan grubu bir siyasi parti değil ki tavır alıp birilerini muhalefet gibi eleştirip etiketlesin. Bunu diyenlerin çalıştıkları gazete ve televizyonlarda da çok farklı fikirlerde olanlar var. Ayrıca “öbür taraf”ta da çok seslilik var. Bizim dernekte de farklı çevrelerden, farklı hayat tarzlarından insanlar var. Geniş bir topluluk, dernek kurmaya kalktığınızda, isteseniz bile herkesin aynı fikirde, aynı dünya görüşünde olması mümkün değil zaten.
• Kapılarınız herkese açık mı yani?
Açık. Öyle de olmak zorunda... Aksi takdirde bağnaz ve tam da istemediğimiz bir çizgide oluruz. Hâlbuki biz yeni fikirler yeni anlayışlar gelmeli ki onları değerlendirebilelim diye düşünüyoruz. 5 kişi İngilizce biliyorsa en azından biri Fransızca biri Çince bilmeli ki oralarda ne olup bittiğini de bilelim.
• Doğan ve Ciner grubuyla temas kurdunuz ve derneğe davet ettiniz mi?
Derneğin kapsayıcı olmasını istiyoruz. Amacımız bu, çabamız devam ediyor. Onlarla da görüşüyoruz. Kapımız herkese açık.
TEK BİR KİŞİ DE BİR MEDYA
• Artık bir kişi bile tek başına medya, sesini duyuruyor dediniz. Kurumsal medyayı bireysel medyadan ne ayıracak?
Medya iyi paket yapabiliyorsa var olacak. Mesela star gazetesi her gün okuruna bir paket sunuyor, tıpkı Hürriyet ya da Sabah gibi. Okur hangisini tercih ediyorsa onu alıyor. O yüzden bu devirde tarafsız ol demek çok anlamsız. Öyle olsa bütün ürünler birbirinin aynısı olacak. Profesyoneller olarak işin kurallarını ilkelerini ortaya koymalıyız.
Biz geldik onlar gitsin demiyoruz
• Medya Derneği tarafsız olmayacak ama neyin tarafı olacak?
Belirleyenimiz tek, sloganımız da bu: “Kaliteli medya, kaliteli demokrasi”. Medyada kalite, kaliteli toplum ve kaliteli demokrasiyle olur. Demokrasinin niteliği, sağlığı bizim derdiniz. Bu konuda kendimizde söz söyleme hakkını bulacağız.
• Bu aynı zamanda “mevcut medya, medya dernekleri yetersiz” demek mi?
Evet, yetersiz buluyoruz. Ortaya çıkış sebebimiz de bu zaten, değişen duruma göre boşlukları doldurmak. Çünkü toplum değişti, medya değişti ve biz geldik. Buradayız. Ama onlar gitsin biz geliyoruz, demiyoruz. Eminim onlar da çok faydalıdırlar ama bu bizim olmamamızı gerektirmiyor. Artık biz de varız ve kapsama alanımızı daha da genişleteceğiz. Kaliteli medya kaliteli demokrasiyi gerçekleştireceğiz.
• Mevcut durumda gazeteleri, gazetecileri nasıl buluyorsunuz?
Türk resmi, karikatürü, sporu neredeyse Türk medyası da orada. Biz medyayı düzeltmek için buradayız, bunu dert ediniyoruz.
Dönemi anlamayan bertaraf olur
• Değişen Türkiye’de, medyada da değişimlerin olacağı hayli sert bir polemiğin konusu olmuştu. ‘Medya değişecek, tasfiyeler olacak’ diye yazıldıkça ‘siz tek sesli medya yaratmaya çalışıyorsunuz’ eleştirileri geliyordu. Bunun üstüne Ertuğrul Özkök ‘amiral gemisi’ Hürriyet’in yayın yönetmenliğinden, Aydın Doğan aktif görevinden ayrıldı. Medya Derneği’nin bütün bu süreçle ve bu tartışmayla nasıl bir ilişkisi var?
Şöyle bir bağlantı kurulabilir. Medyada siyaseti yorumlaması beklenen yazarlar birkaç yıldır medyayı yorumlamaya başlamıştı, belli ki medyada Türkiye’nin gündemini gördükleri için. Türkiye önemli bir değişimden geçiyor ve bir grup gazeteci başka bir grup gazetecinin bunu anlamadığını, yaptığı yayınlarla bu değişimin yaşanmasına engel olmaya çalıştığını düşünüyor. Tasfiye olmaktan anladığım da bu. Ticarette de böyledir. Değişimi doğru okumazsanız işiniz batar. 70’lerde siyah beyaz televizyon üretimine giriyorsanız kaybedersiniz. 2000’lerde demokrasi dışı bir rejimi savunursanız da işiniz riske girer. Bu devirde, tek böyle düşünen gazeteciler olsun ötekiler olmasın denemez. Böyle düşünen kaybeder.
• “Tayyip Erdoğan istedi bu dernek kuruldu” diyecek olanlara cevabınız ne?
Valla derneğin başkanı olarak benim böyle bir şeyden haberim yok. Ben o istedi diye de yapmıyorum. Açık söylüyorum: Benim derdim 40 yıldır içinde bulunduğum medyanın daha kaliteli olması, daha iyi imkanlar sağlaması.
Kadın gazeteciye pozitif ayrımcılık
• Medyada kalite ve çeşitlilikten bahsediyorsunuz ama yönetim kurulunuzun tamamı erkek!
Doğru tespit ama “Urfa’da Oxford vardı da biz mi gitmedik” gibi bir durum bu da. Yönetim kurulu yayın yönetmenlerinden oluşuyor ama Yeni Asır’ın yayın yönetmeni Şebnem Bursalı dışında Türkiye’de kadın yayın yönetmeni yok. Ama bu, bize bir görev veriyor, demek ki çalışma gruplarında kadınlara ağırlık verip denge kurmamız lazım.
• Daha önce Nurcan Akad Akşam gazetesinin yayın yönetmenliğini yaptı ama bir yıl kadar sürdü bu... Kadınlar sanki geliyor geliyor cam bir tavana çarpıyor. Derneğin yönetim kurulundakiler zaten bir medya kuruluşunun yayın yönetmenleri. Kadınlara yol açacaklarsa bunu önce kendi gazetelerinde yapmalı değiller mi?
O yönetim kurulundaki erkeklerin hepsinin eşleri var yani baş danışmanları. Onlara doğru yolu gösterecektir, hiç şüpheniz olmasın. (gülüyor)
• Ne yapacaksınız, pozitif ayrımcılık mı?
Evet, elbette.
• Sırf cinsiyetinden dolayı öne alınmak da aşağılayıcı bir şey kadınlar için.
Yol açıcı olduğu için pozitif ayrımcılığa inanıyorum ben. 1969’da California’da lisede okuyordum. Federal devlet beyaz öğrencilerle siyah öğrencileri okullarda karma hale getirdi. Halk büyük tepki verdi, evet, bu bir toplum mühendisliğiydi ama sonuçları alındı. O pozitif ayrımcılık olmasaydı ne Obama Harvard’a bu kadar kolay girecek ne de başkan olacaktı. Yani yol açılınca daha fazla kadın on, yirmi yıl sonra yönetim kadrosunda olacak. 15 sene evvel gazeteye sayfa sekreteri iki kız almıştım, çok şaşırmışlardı yazı işlerinde. Şimdi ise sayfa tasarımcılarının çoğu kadındır.
BASIN KONSEYİ’NE RAKİP DEĞİLİZ
• Yapmak istediklerinizi niye Basın Konseyi’nin, Gazeteciler Cemiyeti’nin içinde yapmadınız da ayrı bir dernek kurdunuz?
Buna tabi tek başıma ben karar vermedim. Arkadaşların bazıları Basın Konseyi’ndeydi, kimi rahatsız oldu, kimi ayrıldı. Bazı üyelerimiz hala Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi üyesi. Oralarda değişimi sağlamak başka mücadeleler gerektirecekti, böyle yapmaksa belki işimizi kolaylaştıracak.
• Rakip misiniz onlara?
Hayır elbette. Bir tane gazete olsun ya da bir tane medya derneği olsun, o da bu olsun demiyoruz biz, o da olsun, o da olsun ama biz de olalım diyoruz.
• Tebrik geldi mi oralardan?
Oktay Ekşi’den geldi.
KENDİ HAKKIMIZI SAVUNAMIYORUZ
• Sektöre medya dışı sermayeler giriyor. Medya patronluğu özel bir durum mudur, dernek patronlarla da ilgili mi?
Medya patronluğu eskisi gibi değil. Eskiden işler çok daha küçükken, ben medya patronuyum deniyor olup bitiyordu. Ama işler büyüdü, medya daha farklı. Google’u düşünün. Bir de halka açık şirketler, yabancı ortaklar oluyor, yani bir tane patron olmuyor. Burada önemli olan profesyonel yöneticilerin gazeteci olması, gazetesini işin kuralına göre ve iyi yönetmesi.
• Medyada çalışmak, bazen fiziken ama zihnen hep 7/24 çalışmak demek. Türkiye gibi gündemin çok hızlı değiştiği bir ülkede medya çalışanları ağır işçilik yapıyor. Ama tüm meslek gruplarının hak arayışını gündeme getirip desteklerken bir tek kendi haklarını dile getiremiyor.
Bu çok ilginç gerçekten, çok haklısınız.
• Bu, Derneğin alanına da girer mi?
Biz daha çok işin ve çalışanın niteliğiyle ilgiliyiz ama bu da önemli. Ama patron dağınık olunca, profesyonel yöneticiler de kendilerini bu işi bir süreliğine yürüten bir medyacı olarak görecektir.
• Ya ‘generalin karısı’ gibi davranırlarsa?
Açık ve çok sesli medya bunu karşılar. Biri yazmazsa diğeri yazar. Medyacılar da fabrika işçisi gibi olmadığı için durum karmaşık. Konu gündeme geldiğinde Medya Derneği olarak eminim fikrimizi söyleriz. Kaliteli medya oluştukça sorun da çözülür.
OMBUDSMANA DÜŞMEYELİM DE
• Artık hemen her gazetede basın ahlakını toplum ahlakını korumakla yükümlü ombusmanlar var, gerektiğinde kendi gazetesine de parmak sallayan. Medya etiği açısından etkili oldular mı sizce?
Kesinlikle. Onları okumak insanlara da zevk veriyor. O haberin bir o yüzünü bir öbür yüzünü okuyarak daha fazla fikir sahibi oluyorlar. Sırf haberin mağdurunu memnun etmiyor, popüler de oluyor. Ayrıca ombudsman hem okura hem gazeteciye eğitim de vermiş oluyor. Bir de tabi “Aman ha dikkat edelim ombudsmana düşmeyelim de!” durumu var.
Star