Vahşeti örtüler altında gizlemenin yolunu, eylemin adını değiştirmekte bulmuşuz. Yüzü maskeli bir çetenin, bastıkları bir düğün evinde namaz kılan çocuklu-kadınlı kalabalığın üzerine kurşun kusmasına 'töre' demenin başka ne gibi bir anlamı olabilir? Maske takmak, düğün evine silâhlı baskın, ibadet edenlerin üzerine ateş açmak, hamile kadınları ve bebekleri öldürmek hangi 'töre'nin gereği olabilir?
Olsa olsa 'kalleşlik töresi'nin...
Herkesi öldürmek istemelerinin sebebi, katliamı terör örgütüne mal ettirme niyetiymiş... İşte size bir kalleşlik daha... 'Töre' diye bir derdi olan bunların hiçbirini yapmaz. Çünkü temelde dinden kaynaklanan töremiz, bize, ihtilâfların şiddet kullanılarak çözülemeyeceğini öğretmiş olmalıydı.
Vahşetin töresi olmaz...
Bir de yapılanı değerlendirirken 'çağdaş Türkiye'nin gerici törelere teslimi' türü yorumlar yapmıyorlar mı, insanın içinden töre-möre dinlemeyip bu yaptıklarının sapkınlık olduğunu yüzlerine vurmak geçiyor...
Günlerdir gözümüzün önünden gitmeyen vahşet manzaraları aslında 'çağdaş' dünyayla irtibatlı bir gelişmeyi gösteriyor. Kullanılan silâhlardan başlayarak, silâhların o vahşi tiplerin eline hangi vesileyle geçtiğine kadar hemen her aşamada 'çağdaş Türkiye' gerçeği yüzümüze sırıtıyor. Hatta arkada ölmemiş tek kişi bırakmama gayretinin altında bile 'çağdaş' bir gerekçe yatıyor...
Çağdaş insanlar olarak sorunlarımızı çağın gerektirdiği yöntemlerle çözmek yerine, çağdaş dünyanın çağdaşlıkla ilgili hastalıklarının eline kendimizi bırakırsak, karşımıza çıkan vahşet tablosu da, biz onun adına 'töre' desek bile, 'çağdaş' olur.
Silâhların o vahşilerin eline neden verildiğini biliyoruz: Terörle mücadele ettikleri gerekçesiyle... Üstlerine böyle bir görevin yıkıldığı kişilerin bir kısmının, bu konumlarını, kişisel, ailesel veya zümresel hesaplaşmalar için kullandıklarını hep işitip dururduk; bu son olay o tiplerin 'suçüstü' yakalanmasıdır...
Rakiplerini/sevmediklerini ortadan kaldırmak töreyle ilgili bir uygulama değildir.
Şimdi durup şu soruyu kendimize sormalıyız: Niyetlendikleri gibi düğün vesilesiyle toplanan insanların istisnasız hepsini o akşam orada öldürselerdi, bugün nasıl bir senaryoyu tartışıyor olacaktık? Kimleri suçlayacak, teröre karşı yürütülen mücadelede başarısız kalındığı için hangi sövgü malzemelerini siyasi hayatta yer alanların üzerine yağdıracaktık?
Hiç kimse kendisini aldatmasın, geçmişte buna benzer eylemlerden sonra işin özüne inilmeden, gerçek suçluların üzerine gitmek yerine yanıltıcı işaretlerin peşine takılarak hayali suçlularla uğraşıldı. 'Olağan şüpheliler' suçlanarak onların esasen varolan suç listesi biraz daha kabartıldı. 'Dost' diye bilinen katillerin, gerçek suçluların cüretini daha da artırarak...
Korunacaklarını, ya da hiç değilse yaptıklarının üzerine gidilmeyeceğini bilmeseler, o tiplerin böylesine vahşi bir eylemi sahneye koyacaklarını sanmıyorsunuzdur herhalde. Sürekli korunan, yaptıkları görmezden gelinen, üstelik bazen sırtları da sıvazlanan tipler, bu defa fena yakalandılar. Kimse sırtlarını sıvazlamıyor, tam tersine yaptıklarının hesabını vermek üzere yakalanıyorlar da...
Devlet, 'teröre karşı mücadele' bahanesi altında yapılan vahşete artık müsamaha etmek niyetinde değil. Kaç gündür alınan bu yeni tavrın mesajıdır işte. Verilen önemli bir mesajdır...
45 can alanlar, 'töre' bahanesinin de, geçmişte her yaptıklarına göz yuman devletin arkasına da saklanamazlar... Yüzlerindeki maske düşmüş ve bütün çirkinlikleri ortaya çıkmıştır. İşledikleri vahşi eylemlerin hepsinin hesabını vereceklerdir.
Görüntüler bütün dünya tarafından tiksinilerek izlendi ya, ilgisi ekranlarında gördükleri yüzünden ayağa kalkan dünya kamuoyu, 'çağdaş Türkiye'yi asıl şimdi sorumluluğunu müdrik yargı kurumu üzerinden keşfedebilir...
Keşfetmelidir.
Yeni Şafak